türkiye’deki doğal alanlar planlı bir şekilde yokedilmeye devam ediyor. fırtına vadisi’nesantral kuramayanlar bu kez kızılırmak’a gözlerini diktiler. binlerce canlı türünü barındıran kızılırmak deltası’nınkaderi valiliğin tek bir imzasıyla yokolmakmış meğer.bunu alan bunu da aldı:fırtına vadisiorman kanunugökovaSıra Doğal Sit Alanlarında: Artık Yeter!
yorumlar
bu radikal’de rastladığım bence! önemli bir haberi fazladan birkaç bilgiyle başkalarına iletmek için yazılan bir blogdu sadece. yani sadece haber niteliğindeydi. ama bloğun moderasyondaki durumunu gördükten sonra aslında haberin pek de fazla insanı ilgilendirdiğini düşünmüyorum artık. oylar 20’lere geldiğinde skor 2, 3’lerde geziniyordu. bu demektir ki büyük bir çoğunluk “umrumda değil” demiş. bu umrunuzda değilse başka ne umrunuzda olabilir merak ediyorum. birileri yaşam alanınızı yerlebir ediyor, bu ister kızılırmak olsun ister amazon ormanları. ve sizin umrunuzda olmuyor.
batmanda petrol buldular ya gözleri açıldı. hayrına bizim bahçeye çağırcam arasınlar bakalım bulabilecekler mi petrol…
benim bilemeyeceğim iş ama madencilikle biraz alakası olan birisi olarak söyleyeyim nerede bir maden varsa orası ya 1. yada 2. derece sit alanı sit alanı olma kriterleri neler, kim veriyor bu kararı bu daha önemli bence. Tamam doğayı koruyalım ama aç kalmayalım.
varsa arasınlar, çıkarsınlar tabi. ne yani, “su akar Türk bakar” lafını “petrol akar Türk bakar” a mı çevirelim?
Bergama’yı hatırlarsanız, altın arama girişimleri, köylüler tarafından engellenmeye çalışılıyordu, daha sonra ise bu köylüleri, Türkiye ye en fazla altın satan Almanya’nın yönlendirdiği ortaya çıktı.
O halde bor da çıkarmayalım, altın da, petrol de, oturup, güzel dağ taş ırmak manzaralarını izleyelim, acıkınca da kızılırmak’tan akan suyla midemizi doldururuz, bi süre tok tutar.
“Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO), uluslararası Ramsar Sözleşmesi’yle koruma altına alınan Kızılırmak Deltası’nda petrol ve doğalgaz arayacak. Samsun Valiliği, binlerce kuşun yaşam ve üreme alanı olan, bir çivi çakmanın bile yasaklandığı bölgedeki faaliyetlere başlaması için TPAO’ya ‘ÇED Yönetmeliği kapsamı dışında’ yazısı gönderdi. Arama çalışmaları önümüzdeki günlerde başlayacak.”bi ülke kendi topraklarını bu kadar kolay harcayamaz. bunun için meclis kararı gereklidir.ayrıca olay maden aramaya karşı olmak değil yapılanların hiçbir mantıklı düşünceye sığmadığıdır. “tamam doğayı koruyalım ama aç da kalmayalım” demişsiniz. neden gelecekte geçen bütün bilimkurgu filmlerinde şehirler yerlebir olmuş, insanoğlu yaşayabilmek için 3000 feet yukarıya çıkmış? sadece basit bir kurgu olamaz değil mi? eğer bu tarz sorumsuzca katliamlara devam edersek gerçekten aç kalacağız. insanoğlu binyıllardır topraktan besleniyor. bizi doyuran toprağın ta kendisi değil mi?blogda bahsettiğim örnekler türkiye’nin yakın geçmişte yaşadığı olaylar. (yılın üç ayı akan bi dereye termik santral yapmaya kalktılar.) neden hepsinde yargı kararları hep yürütmenin karşısında yer aldı? devlet kendi organlarıyla ters düştü. yargının yürütmeyi durdurma kararlarının hiçbirine uymadı, uymayı geciktirdi. ve nihayetinde termik santral, petrol arama, nükleer santral her ne boksa yaptıkları şeyi bıraktıklarında zaten bölge ciddi anlamda zarar görmüş oluyordu. başkaları üçüncü dünya ülkesi dediğinde kızıyoruz ama bu saçmalığı başka nasıl açıklayabilirsiniz.
Jawussjan gel buyur burdan yak bide.“AKP hükümeti, Boğaz’a üçüncü köprünün, İstanbul’un elinde kalan son ormanlık bölge olan Sarıyer Yenimahalle – Sütlüce Acartabya arasında inşa edilmesi için düğmeye bastı. Malezyalı bir şirket, üçüncü köprüye talip oldu”Eğer bu bahsigeçen 3. köprü yapılırsa ulaşıma çözüm olmayacak. İstanbul’da kalan son ormanlık bölgede yok olacak.
tabii ki doğaya uzanan eller kırılsın diyeceğim. sanki yapılan bu santraller bok püsur ile sanayii devrimi falan yaptık!acıkınca da kızılırmaktan akan suyla karnımı doyurmayı o kızılırmak’ın petrol akmasına tercih ederim tabii ki. aç kalacağız diye bu kadar korkmayın kardeşlerim, geyik avlarız ne bileyim elma koparır yeriz. ama yok illa ben tıkınacağım, son ormanlık alanda mangal yapacağım diyorsanız biz sizi tutmayalım. karpuz kesecektik?
eğer yeterince ormanımız olsaydı kızılırmakta arama yapılması caiz olurmuydu?
yahu kardeşim sen ordan çıkacak petrolle karnının doyacağınımı düşünüyosun yani. gelip bi yabancı şirket kuracak tesisini çıkaracak petrolünü bizde ihaleyi onlar kazansın die rüşvet yiyen politikacıyı bi daha başımıza seçecez. çıkan petrolüde bize daha fazla paraya satacaklar. içip içip keyifleniriz artık yurdum petrolü ne tatlı die…
Meselenin doğal tarih açısından bir sapma olduğu çok açık. İnsan; kendi varlığının, diğer bütün ihtimaller arasında tek ve en iyi sonuç olduğu yanılgısını bu denli ideolojik, politik vs. açılardan, kendi yaşam ortaklarına dayattığı sürece, sadece varolma olasılığınıazaltmaya devam edecek.Sonuçta yoksunlar ve aza mahkum edilenler kaynaklar tükendiğinde varolmayı sürdürebilecekler… Kaynakları tüketirken kıçlarını kaldıramayacak kadar büyütmüş olanların meze olacağı şölenlerde buluşacağız…Masanın herhangi bir tarafında…
“yarından sonra” filmini izledin sanırım. niye dünyada bi felaket olacaksa yoksullar kurtulsun bu bir kuralmı. tabi eğer ekolojik bi felaket olacaksa gelişmiş ülkelerde yaşanması mantıklı ama ekonomik kaynaklarıyla en azından canlarını kurtarabilecekleride bir gerçek.aslında benim merak ettiğim madem insanlar doğanın kurallarını dikkate alarak yaşayacaklar. hırs yada kazanma isteğide insana has duygular değilmi. ben doğayı hiçe saymanın doğru olduğunu söleyemiyorum ama insann doğaya ayak uydurması gerektiği konusunda kesin bi yargıya da varamıyorum. benim içine düştüğüm çelişki insan kendi kurallarınımı koymalı yoksa doğanın kurallarına göre mi yaşamalı.tabi arasında bi denge kurulmalı gibi basit cevaplar verilebilir ama benim düşüncem, kesin doğru yerine benzerini kullanmak sonucu geciktirmekten başka işe yaramaz..