Kişisel sınırlar, yaşama özgürlüğü, hak ve hürriyetlerimiz..Bunlara önem vermediğimiz öyle çok zaman var ki..Karşımızdakini kendi malimiz zannediyoruz. Onu sıkarak, boğarak bizim istediğimiz gibi bir yaşam sürdürmesini istiyoruz. Karşı tarafa güvenmediğimiz izlenimi verdiğimizi anlayamıyoruz bile o bize söyleyene, haykırana dek.Ona, ‘gitme, yapma, etme, durma, susma, başlama’ diyoruz. Ne için? Ha ne için? Boş yere.. Bizim istediğimiz gibi olsun ,hareket etsin, kulumuz köpeğimiz olsun diye, bacağımızın dibinden ayrılmasın diye. Biraz sert oldu tabirler belki ama kendiniz hem bu akılları verip hemde böyle hatalar yapınca sert oluyorsunuz işte.Kendinize karşı bile sert oluyorsunuz. Onun sizinle olup, sizi sevmesiyle yetinmiyorsunuz, değişmesini istiyorsunuz. Kimse kimsenin eşyası değil. Evlense de olmuyor, olmayacak. Her birimizin istekleri, zevkleri ayrı, ve bu ayrılıkların kavga sebepleri olmasına kendimiz sebep oluyoruz aslında. Aslında bunlardan kavga olmaz, olmamalı. Saygı başlıyor ilişkilerde bir yerlerde , başlamalı ama hep devam ettirmeliyiz. Zamanla tükenmesine izin vermemeliyiz ve sevgi var diye saygıyı tüketmemeliyiz. Hiç bir zaman sevgi tek başına yeterli olmuyor. Sadece sevgiye sarılırsak elimize kalan gözyaşları oluyor.Haksızmıyım tüm bunlarda? Ben akıllanıyorum, akıllanmayanlar da akıllansın diye yazdım haddim olmadan. Zor ama öğrenilemeyecek bir şey değil bu. Saygının sevgiye kapı açtığı gerçeğini unutmayacağım bundan sonra, siz de unutmayın …