Keşfedilmemiş şarkılar lazım bize. Aldatmayan parçalar… Anısını beraberinde getirip de, asıl aidiyetini gizlemeyen şarkılar.Kanlı bitirilmiş bir aşk hikayesinin ardından, ‘o seviyor’ diye döne döne dinlediğimiz, kendimizi ‘onun yüreğiyle dinliyorum’ diye kandırdığımız şarkıların, o çok değer verdiğiniz bir türlü eskimeyen aşkınızın, bir türlü eskimeyen eski aşkından kalan şarkılar olduğu geldi mi hiç aklınıza?Her yaşanana ‘kara’ veya ‘pembe’ diyerek renk vermeye çalıştığımız ayrılık -veya birliktelik- evrelerinde, ne çok şeyle kandırıyoruz aslında kendimizi…Elbette hepimiz, yaşadıklarımızın yonttuğu heykelleriz. Ve ne kadar kötü olursa olsun, gurur da duymalıyız geçmişimizle; bizi, bugündeki bizi var etti diyerek. Ancak şarkılar burada insanın duygusal boşluğundan faydalanıp, başka bir yere götürdüğü zaman düşünmek gerek…Ben ezberledim bahsettiğim gibi bir şarkıyı. Tüm versiyonlarını. Şimdi yoksunluk dönemimin ardından açan cennet bahçesi çiçeklerinin arasından, yeniden duyduğumda bocalıyorum.Her şey güzel giderken, parça anılı-acılı zamanlara işaret ediyor.…ve dışa vuramadığım kıskançlığı parçayla birlikte ilerliyor, aslında benim onu hatırladığım parça, onun başkasının anısına olan hediyesi……kapatıyorum…