biraz önce avukatımdan bir mail geldi, davayı kazanmışım. üç senedir bekliyordum davanın sonuçlanmasını, artık pek umudum kalmamıştı.ben bundan 4 sene önce bir ev tuttum. bir ay içinde o zaman oturduğum yerden çıkmam gerekiyordu, bu tuttuğum ev de baktığım ya 5. ya da 6. ev. giriş katında, 40 metrekare, bir oda, bi mutfak, bi de banyo. amaa, bir de bahçesi var, sırf bana ait. gerçi önceki kiracı bahçeye ne bulduysa yığmış, her saksının altından evrimleşmiş böcek sürüleri fırlıyor ama olsun, bir bahçem var. eve bakmaya gittiğimde akşamdı, ev sahibi beni karşıladı; yeni boyanmış, aydınlık, yerler parke. kirası az biraz yüksekti ama önemli de değildi. (zaten bu önemli de değillerden dolayı hayatım boyunca ek bütçeler açıp hep borç ödemişimdir) tuttum evi. mutfağın yerleri kırmızı bi kere, ben orayı ne biçin yaparım biliyor musun?benim bu eve tam olarak yerleşmem bir iki ay aldı. daha önce hep ortak evlerde oturmuştum, buzdolabı, süpürge, çamaşır makinesini ortadan yiyorduk. şimdi öyle olmazdı, gittim aldım. canım buzdolabım, minicikti böyle belime kadar. her şey çok güzeldi çok. yalnız küçük bir sorun vardı, ev güneş almıyordu. sadece sabah 7 ile 7:30 arası bahçenin uç köşesine biraz güneş geliyordu. hadi ben soldum, beni bırak, bahçeye pek bir şey ekemiyorduk, en fazla bir ay dayanıyordu. olsun, benim evimdi. yalnızlık için her şeye değerdi.birkaç ay sonra fuko geldi. böyle 2 aylık, duman grisi bir kedi. elime doğmuş gibi yaptım ben. fuko’nun tuvaleti, mama kabı falan da tamam. mutlu mesut devam ediyorum ama evde bir sorun daha çıktı. o kadar havalandırıyorum ama yine de sabahları kesif bir küf kokusuyla uyanıyorum. bir gün temizlik yaparken bir dolabı bir çektim arkadaki duvar, sarı ve yeşil karışımı bir renkte, parça parça ayaklanmış. evet, evde küf sorunumuz var. yavaş yavaş küf durdurulamaz şekilde bütün duvarlara yayılmaya başladı, duvarların üstüne atılmış olan uyduruk boya da kat kat kalktı. artık yatağın olduğu köşeyle küflü bölgenin arasında santimler var, her gece daha da ilerliyor bana doğru, tam barton fink ortamı.fuko büyüdü bu arada, her akşam bahçeye çıkıyor, duvarın üstüne tünüp etrafı kesiyor. kıçı da kocaman, yayılıyor en tepeye arada bir de dönüp bana miyavlıyor. bu sonra işi ilerletip komşu bahçelerde fink atmaya başladı, ama her sabah saat altıda gelir bahçe kapısını tırmalardı, ben de onu içeri alırdım. yuvarlanır giderdik. sonra bir gece, fuko eve geldi, ağzındaki minik fareyi halıya bıraktı ve al sana hediye miyavlamasıyla bana baktı. o gece çok bozuştuk, kapıları ve camları hep kapalı tuttum ve fuko küsüp 3 gün eve gelmedi. sonra döndü ama ev de bir daha uzun süre havalanmadı.bu arada, ev sahibini arıyorum devamlı, evde nefes alamıyorum, bi çare bulun diye, bana küf değil bu, hay allah daha önce hiç olmamıştı, siz eve pek iyi bakmıyorsunuz galiba diyor. ben de, ev sahibiyle sorun yaşamış ve mahkemede fazladan verdiği kirasını ve depozitosunu çatır çatır almış bir arkadaşın adresini verdiği kiracı koruma kurumuna gittim ve adamı mahkemeye verdim. herif iki hafta sonra, cumartesi günü sabah sekizde kapıya dayandı. elinde mahkemeden gelen kağıt. “beni komunistlere şikayet etmişsiniz. sen ne biçim insansın, ben de seni iyi bir türk sanmıştım, tüü sana” gibi saçmalamaya başladı. ondan sonra, iki sene boyunca bu adamla uğraştım. anlaşıldı ki kanun benden yana ve adam kira parasının üçte ikisini bana geri ödemek zorunda. delik bütçeli ben için süper bi şey bu. ne kadar da sevindik, ben abartıp kutlamalar düzenlemiştim.fakat mahkeme prosedürleri insanı süründürür, ben bundan bihaber bekliyorum bugün yarın parayı alacaım diye. amcam hiper şavalak bi avukat tutmuş, devamlı celp çekiyorlar. adam en sonunda eve küf itlaf ekibi gönderdi. bahçeyi alttan kazmaya başladılar, her sabah saat yedi buçukta geliyorlar, bağıra çağıra kazıyorlar. tam o dönemde iki arkadaşım beni ziyarete geldi. gökçe ve kardeşi. gökçe tam uyku canavarı. adamlar on santimetre ötesinde duvarları kazıyorlar, o yatakta ağzı açık horluyor. benim sinirlerim acaip bozuk, bütün ev üzerime yıkılıyor sanki. her sabah gökçeyi kardeşiyle mutfağa taşıyoruz, kahve makinasına sarılıp uyuyor. bugün mutfağın duvarını kazıycaz dedikleri gün gökçe yer yatağını aldı, taş çatlasa birbuçuk metre uzunluğundaki banyoya girdi ve iki büklüm orada uyumaya başladı. tam 4 saat. bi ara ev sahibi geldi çalışmalar nasıl gidiyor bakmak için, banyonun kapısını zorlamaya başladı. ahayhay, ay dedim arkadaşım duş alıyor girmeyin.en sonunda – tam iki sene sonra- mahkemeye çıktık. tanıklar var, sırayla konuşuyorsun, karşı taraf kanıt sunuyor falan, tam bir komedi. ev sahibinin morikendi kılıklı avukatı iyice havaya girmiş, konuşma sırası ona geldiğinde beş on saniye duraklayıp ani bir dönüşle bana “peki ya sizzz, evi günde kaç saat havalandırdınız? işte elimde kanıt fotoğraflar var, camlar açık değil.” gibi şeyler söylüyor. ahh ya, senin amna koyiym diyemedim, içimde kaldı. o oturumdan da bir numara çıkmadı.evin küf sorunu bitti ama bir sabah saat altıda kapı tırmalanmadı, dışarda kar yağıyor ve fuko yok. üç gün geçti hala yok. arada bir bahçeye çıkıp fuuukoo diye bağırıyorum ama kapıyı da açık tutamıyorum fare girer diye. en sonunda el ilanları hazırladım, bu kediyi gören haber versin diye. karşı binadan bir teyze aradı. üç gecedir duvarın öteki tarafında miyavlıyormuş, sakatmış, tırmanamıyormuş. teyze çok geç aramıştı maalesef ve fuko bir daha gelmedi. tam üç ay boyunca aradım, o arada semtin yehova şahidi ve kedi manyağı teyzeleri hayatıma girdi ki, aman aman.fuko gitti, küfler gitti, ve ben o evden çıkmaya karar verdim. mahkeme hala sonuçlanmamıştı. en azından verdiğim depozitoyu sorunsuz alayım diye her yeri onardım, yeniden boya yaptım, 8 kişi evi iki günde yepyeni yaptık. ev o haldeyken çıkılır mıydı hiç? çıkılırmış. o evdeki 3 seneme ve o şehirdeki 9 seneme bir günde elveda dedim. eşyalarımın hepsini dağıttım ve döndüm. depozitoyu da alamadım.bugün, evden çıkışımdan tam 15 ay sonra ve şimdi kendi evimde değilken avukattan mail gedi, mahkeme kirayı çok yüksek bulmuş ve fazla tutarın bana geri ödenmesine karar verilmiş. 35xfazla miktar iyi para ediyor; ama karşı taraf kesin karşı çıkarmış, parayı vermezmiş; şöyle yapacakmış, böyle yapmalıymışım. amaan ya, boş ver dedim.