ne olucak benim bu bahtsızlığım yaaa!bebekliğimde başlamış ülke geneline aykırılığım…üç yaşındayken altı yaş kıyafeti alıyormuş annemler…dört yaşında sünnetçi, babafingomu görünce küçük bir şok geçirmek üzereyken kirvelerim sayesinde zar zor toplamış kendini…bu “büyük” sorunum yaz aylarında plaj bölgelerinde iyice artıyordu.elime aldığım bir havluyla önümü kapaya kapaya yürüyordum hep. kazara havluyu yere düşürsem ya da önüme koymayı unutsam bütün bakışların üzerimde toplandığını ve gözlerin yuvalarından çıkma raddesinde fır döndüğünü hatırlarım…o zamanlar ithal muzlar yoktu. iki adet ithal muzun yan yana ve uç uca gelmiş halini düşünün, ne demek istediğimi anlarsınız…plajda ne doyasıya güneşlenebilmişimdir, ne de kumsalda rahat rahat yürüyebilmişimdir yani…kamışa su yürüme hadisesi vuku bulunca, okul arkadaşlarım harçlıklarını umumhanelerde değerlendirme gayretinegirerdi de… ben… başımı önüme eğer ve hüzünle duble muzu andıran önüme bakardım lanet okuyarak…üç beş arkadaşımla umumhanenin yolunu tuttum bir gün…libido full… hormonlar sızmakta sağımdan solumdan…merak, korku ve endişe ve o lanet olası “önüm”…adını hatırlayamadığım spermsavar kadının donumu indirmemle attığı çığlığı hiç unutamam…”ulan kıçıboklu velet, itfaiye hortumunu alırım içime daha iyi!”demesini ve ağlamaklı bir halde evin yolunu tutuşumu gözlerim buğulanarak hatırlarım.arkadaş ortamlarında “şişe” oyununda eşleştiğim suzan’ın tepkisi de yıkmıştı beni: oğlum, sen git de dişi bir fil bul kendine!söyleyin şimdi: ne olacak benim bu hal-i pür melalim?