İnsanoğlunun içinde yıkıcı ve yapıcı olmak üzere iki farklı kişilik bulunur. İnsanın kendini güvende hissetmediği, hayatın anlamını sorguladığı zamanlar, içindeki yıkıcı kişilik ortaya çıkar. Zaten kötülüğün başlıca nedenleri; kendine güvensizlik, korku, iktidar hırsı değil midir?Anthony Burger’ın en önemli eserlerinden biri olan ‘Otomatik Portakal’ romanında, iyi ve kötünün ne olduğu, toplumun insana dayattığı roller, insanoğlunun bu durum karşısında çaresizliği anlatılmıştır. Romanın konusu, baskıcı bir yönetime karşı direnen bir sokak çetesinin hikayesi. Çetenin ve hikayenin baş kahramanı olan Alex, arkadaşlarıyla şiddet dolu davranışlar sergilemektedir. Bir gün bir kadının ölümüne sepep olurlar. Alex, önce hapsedilir, sonra beyni yıkanır, ve şiddet içeren bir harekette bulunduğunda, vicdanen çok rahatsız olmaya başlar. Ve Alex, sonunda iyi biri olup çıkmıştır. Ama iyi biri olmayı kendisi seçmemiştir. Başka şansı olmadığı için bu durumu kabul etmiştir.Romanın adının garipliğine, portakalın nasıl otomatik olabildiğine gelince; bunun anlamı en garip davranışları ve özellikleri barındıran insanı, portakalın organikliği temsil ederken, otomatik ise makineleşmeyi ifade ediyor.Bu hikaye de Alex’in başına gelenler, gördüğü işkencelerden sonra özgürlüğüne iki yıl sonra kavuşması, yeniden eski Alex olması okuyucuyu düşündürüyor. Ağır sorunlarla yüklü, çağımızın gerilimli ve derin çelişkilerle dolu süper toplumlarında insanın yazgısı ne yönde değişiyor? Kötü olmaktan başka bir çare bırakılmıyor insanoğluna. Toplumun parıltılı görünümü altında, insanın yalnızlığı çaresizliği hayatın acımasızlığına karşı direnirken, herşeye rağmen yine de yeni bir dünya yaratma hayalini canlı tutuyor.Günümüzde bile hala aynı problemleri yaşıyoruz. İnsanın insana yaptığı zulüm ve çaresizlik karşısında, en güçlü olanın takındığı bencilce tavır. İnsanın seçim hakkının özgür olmaması, iyi ve kötü kavramlarının değişkenliği, yaşadığı bu çelişkili hayatta insanoğlunun farklılıkları kabul etmeyen insanlara benzemek zorunda bırakılması.Tüm hayvanların en zekisi, iyiliğin ne demek olduğunu bilen insanoğluna baskı yöntemi uygulayarak, onu otomatik işleyen bir makine haline getirenlere, yazar kalemiyle saldırdığını itiraf ediyor samimi bir ifadeyle kitabında. Herşeye rağmen hala içinde yeni bir dünya arzusu taşıyan yazarın, okuyucusuyla kurduğu bağ, insanoğlunun içindeki direnişin bir yansıması olması bakımından çok önemli bir değer taşıyor yazıya ve kelimelerin gücüne inananlar için.
yorumlar
Harika bir konu seçmişsiniz, sonuna kadar nefes almadan okudum. Ayrıca anlatımdaki, yazı gücü mükemmel.İyi ve kötü olmak içten gelen bir duygu ailesel ya da çevresel olduğunu düşünmezken her doğan çocuğun, kendisiyle eşitleyebileceği örnek bir model seçtiğini ve bu model iyi ise gelişiminin kendine rağmen iyi olabileceğini düşünüyorum..Model çok önemli..Ayrıca,Güçlü olan bencildir, daha iyi olanını hiç görmedim. Sadece birbirlerinden daha az ya da daha çok insancıl olabilirler.
otomatik portakal’ın filmini hala seyredemedim ya, ona yanarım hala.
bende iyilik ve kötülüğün sonradan kazanılmadığına inananlardanım. istediğin rol modeli koy, istediğin kadar yont yönlendir kötünün değiştirilemeyeceğini düşünüyorum.ted bundy; harika bir çocukluk geçirmiş, en iyi şekilde büyütülmüş, çok iyi eğitim almış ve dünyanın en ünlü seri katillerinden biri olmuştur.daha geriye gidelim. habil kabil hadisesi. aynı şartlarda yetişmiş iki kardeşten birisi rahatlıkla katil olabilirken diğeri kurban olabiliyor.
kitabı filminden iyiydi
evet, çok az istisna dışında kitaplar her zaman filminden daha iyidir.
ben kötü biriyim!
galiba ben de kötü biriyim, çalıkuşu neden birbirimize sarılıp ağlamıyoruz hea?
@superhero bu büyük ihtimalle kitabı okurken kafanda yarattığın şeyle filiminki tutmadığından oluyo, önce filmi izleyenler kitabı beğenmiyo mesela, stenli kübrik yönetmişti bu filmi baya sağlamdır aslında
ağlamadığımız için ve sarılmayı bilmediğimizden kötüyüz… sarılmak sevmektir. sevgi iyilerin işidir!
öğrenmeliyiz sarılmayı evet biz de iyi olmalıyız artık! sarıl bana çalıkuşum :'(
neden iyi olmak istiyorsun… sırtındaki pusu izleri yeterince yakmadı mı canını?… böylesi daya iyi.. ısrarla kötü olmalıyım!
bu dünyada iyi ve kötüden daha güçlü bir şey var mı?
evet.. çok iyi ve çok kötü!
Oh hoh ho, my holyness:))Hepinizin an. sk.r/üstüne belasını dür. er, heyaatttBu, nedir? veya nicedir? Olabilecek en iyi (artık testis geçilecek denli oha felan eğlence)ve olabilecek en kötü-direkt sizi rencide ve cinsel şiddete (kadının maruz kaldığı) yani artık iyice iğrenç bir selamlama.Bu çalı kuşunun hayali ise (diseater-Ai), bu yorum nedir?bu bu ? ?
filörtümü bozdun yine
lan böyle … diye başlayacadım söze ama vazgeçtim! ne halin varsa gör bile demiyorum! küfürlü nimetlerin kurtlu p .çleri …
Güzel Sanatlar mı? Yoksa Kompleks mi?Güzel sanatlar bilincinin yaratıcılık seviyesini, yani tıkladığında yer alan karakteri (perfect çeken kız) kendinle bağdaştırman, kompleksi zaten biliyorsun…Kafaları kuma gömmeyin arkadaşlar…Artık olmaz!Thunder warning! CızzHadi madem acemi örnek, şimdi iyi bari daha iyidir diyorsun, değil! No more prisonerism, biri diğeri bence aynı diyen Heraklite kulak ver ve herkese bu seviyeden bakacak bilinç kırıntılarını, yada dağını import et…Artık olgunlaşan wassago…
wass ne içiyosan bana da söyle, o kadar para veriyorum seninki gibi olmuyo kafam.
çalıkuşu sen bakma wassagoya bazen balataları yakıyor kendisi, nerde kalmıştık canım? iyiden daha iyi var mıdır sence?
bestloser.. bu günkü sabır sınırımı yeterince zorladım.. ve senin kalbine odun muamelesi yapmamı istemiyorsan vazgeç şu dalgalı duygu monotonluğundan..harbi canım sıkıldı.. nedir bu ya:/
peki, özür dilerim çalıkuşu, inan ki yumuşak bir kalbim var, yani odun değilim ben de, narin, kırılgan bir yapım var, neyse bunları konuşmayalım şimdi, gerçekten çok üzgünüm, beni böyle yanlış anlayacağını bilseydim, konuşmazdım, hiçbir şey yazmazdım, keşke elim tutulsaydı da yazmasaydım.
Ya Sabır!
“sabrın sonu selamet”, demişler, senin de sonunda selamete ereceğine eminim calı kusu
msn versin barışın bence
Çok yaşa Mansonilized, naber?
bu arada stanley kubrick hakkında bişey söylemek istiyorum, ben filmi kitabı okuduktan sonra izlemiştim, filmde ortam genellikle beyaz ağırlıklıydı, yani çetenin kıyafetlerinden, süt barın ortamına ve soygun yaptıkları evin iç dizaynına kadar hep böyleydi. Sonra 2001 oddyseyi izledim o da böyleydi, gerçi orda bir uzay mekiğinin içinden başka pek bişey olmadığı için olabilir ama sonuçta stanley kubrick’le alakalı bişey heralde diye düşünmüştüm. Sonra yapay zeka’yı çekemeden ölünce steven spielberg onun anısına çekmişti filmi, tabi rengarenk falandı film ben de stanley kubrick çekse kesin ortam bembeyaz olurdu diye düşünmüştüm. Kitabı okurken öyle değildi mesela.
Aslında insan istediği gibidir. Değerlerimiz, vicadanımız, doğruyu ve yanlışı en mantıklı şekilde ayırt etmemiz bizi biz yapar. İçimizdeki meleğin sesine kulak verirsek iyilikten yana, şeytanın sesine kulak verip, onu haklı bulursak kötülükten yana seçim yapmış oluruz. Toplumun değer yargıları kişiliğimizi belli ölçüde etkilese de, insan nasıl biri olmaya karar verirse, ahlakı da o yönde gelişir.
iyi insan ahlaklı insan mıdır yani? (içindeki meleğin sesine şeytanın sesinden dan daha çok kulak vermiş insan)
fazladan bir dan var cümlede fark ettin mi?
Bilmiyorum bu yazıdan nasıl bir sonuç çıkardıysanız, bu benim fikrim sadece. Ben insanın istediği gibi olduğunu düşünüyorum. Düşüncelerimi paylaşmak istedim. Sizin yorumunuza saygı duyarım arkadaşlar.
saygı duymana gerek yok, saygı sevimlileştirilmiş korkudur, ne düşünüyorsan söyle işte, istek mi bizi iyi yapan?
Yorum üstüne yorum yapmayın. Birşeyler yazmak için de yazmayın. Konu açık ve ben sade bir dille yazdım. Bunda anlaşılmıycak birşey yok.
peki o zaman
ne demiş canımız şebo :Ne ahlak ne de sevgi gökten dünyaya indiİnsanlik istedi keşfetti hepsiniDün dogmuş bir bebeğe bile girebilen mikrop misaliİçimizde hem kötü var hem iyi