En güzel yokluğumsun sen. Yok olmak, hiç bu kadar güzel olmamıştır.Geçmişimde, en vahşi yokluklarla denenmiştim. Bir bilsen, kaç kez kangren oldu yüreğim. Kaç kez yüreğimi kestim. Sanırım , yok oluşlarım, en çok, çıkışı bulunmayan labirentlere benzetilebilirdi.Dar dönemeçlerde akrepleri kovaladım. Her akrep öldü, akıttı zehrini. Onlarla beslendim.Bir insan sığmaz koridorları, yılanlarla sürünerek geçtim. Her parçam ayrı ayrı yutuldu. Yılan bile kangren yüreğimi yuttuğu gibi kustu.Tünellerde atmacalar olurdu. Atmacalar tepemde yuva kurdu. Sakallı akbabalar, atmacalarla saçlarımdan kayalara vurdu. İliğimi kuruttu.Tüm vahşeti tükettiğimde, açlığım dilimi yedi de doydu. Oldum susku..(olmasın diye buğu)Gaibten bir rüzgar duyuldu , yokluğuna savurdu.Şimdi; kana kana, kan yerine içtiğim sen(siz-liğin).Omzundaki denizde arındım hüzünlerimden. Kederim omzunda boğuldu.Vakit, yokta komik. Zaman, hiç gitmemelerin hep gelmelerin saatinde, bıraktığın yerde. Sende durdu.İmansızlıklar ve uzaklar düşlerim ile kendilerini idame ettirmede çaresiz. Ağlamak gibi onlar da yok.Tesadüf eseri gelen sevinçler, şifrelenmiş gülmeler, en berrak denizde yüzen periler var yokluğunda. Tarifsiz heyecanlar var. Tarifi olmayan güzellikler var.Bunu nasıl, nasıl yapıyorsun? Yokluğunda deliriyorum mutluluklarda. Yokluğunda yok olmak istiyorum.Kim bilir varlığınla..nefesim kesiliyor. Sonsuzluğa doğuyorum.
yorumlar
nefis ve tertemis…
yazıyı oku anlarsın..
thing, oku bak, kesin anlarsın…morfik; duyguların, kop’ un da dediği gibi tertemis anlatılmış, sular gibi…Hep okuruz umarım, bu seri güzel ilerliyor…Bekliyoruz devamını…
Gecmis olsun morfi ask acisini bilirim..Collere dusmustum ben de bir kez, su bulamamistim..
geçti mi peki pbk?
Öldürücü sıcaklıklarda çölde sığınacak bir gölge arıyorsun. Halbuki bulduğun gölge yüzünden etraf çöldür, anlamıyorsun.. Öyle bir şey işte
Ahh Mak cim ahhh..eski defterler var, gunluk tutardim..Aglayip gozyasimin dustugu yeri, kalemle yuvarlak icine alirdim..Butun gunlugum yuvarlak icinde..:))
deja, sende mi??????pbk, aman diyeyim, zaten akrepsin, iyice geçmişin defterini tutma, sil …
super, sonunda thing in hosuna gidecek birsey yapmisim..
defter silinmezAsil insanlar mış gibi yapmaz
deja soru sordum ama cancağızım, pek dertli durdun, hayır mı, iyisindir umarım:(
yorumlar okunmuyor
yoo, ben iyiyim anlamadım nerden çıktı mak:)Eskilerden konuşmuyor muyuz?
çöl ve gölge olayını kastettim, aman dejacım, acılar uğramasın…
Uğrasın uğrayacaksa, korkarsan yere yığılırsın zaten.Sağlamdır papuçlarım
balerin o incecik papucun ucunda durur da, biz duz yolda, tabanimiz yerde, yuruyemeyiz bazen..ne komik..
offffff, cidden deja, bu kararlılıkla imkansız tanımazsın, aşkın peşinden gitmek lazım! helal olsun diyorum ve hayatının aşkını bulmanı diliyorum!!!
….
bir varoluş içinde yok olmak..güzel ama bir o denli sancılı satırlar
Sevginin iyisi ile kötüsü ile kavgalarıyla,kızmalarıyla,barışmaları ile en kötüsü sevgisizlikten iyidir.bunu ancak sevgisiz yaşayan bilir.tek sorun burda…beğenen arkadaşlar teşekkürler.bir önceki yazımda söylemiştim.artık kimse temiz değil. :(thing, bence bu aralar sen yorum yapma.
cevabını bulabilirsin bence, bi denesen..
mersi. 🙂
yorum yapmaaaaaa. 🙂
morfik; öyle deme tatlım,kimin temiz olup olmadığını anlayamazsın, emin ol…
diyeceİm şu; sefil emirlerle sarmalanmış hafakanlı ve sendeleyen düşüncekler içinde ne yazarsan yaz müphem ıstıraplarla yaşamak zorundasın. misal; vehimlere kapılıp tükenmiş kalemle yaz yazabilirsen bakalım bu siktirici hayatı. rejisörlüğünü aklın yerine nefsin yaptığı, iblisin damarlarında kol gezdiği bedeninden ne hayır bekliyon ki? kendi balçık çamurunu ellerinle yapıp kendin biçimleyende neye ağlayıp zırlıyon ? ?gece vakti hıçkırık gündüz vakti hıçkırık.. kerime nadir bile beyle hıçkırmadı mına koyim ne iştir???.ne kadar hıçkırırsan o kadar romantiksin bebeemmm ,o kadar ortalama angutsun be ibnetor…neye anlamayızki bütün bunların dandik birer kurgu olduunu, bunun ebedi hüsran oldunu ?dünyanın envai bedeni senin olsa gene hıçkırmıyıcan mı sanıyon? koy adını ne koyarsan koy salla götünden sall gitsin ;aşk,hasret, vuslat, yarenlik..ne koyacaksan koy bunlardan en az birinin gün gelip götüne dadanacanı unutma. o zamana kadar kolpa tesellilerin geçici rahatlığıyla idare vaziyetleri ve salıvermek fiili, sallll salabilirsen .bi düşünsen hangi fikriyatın buyruğu altında sarıp sarmalandığını; meta zevklerinde, nefsinin örtbas ettiği şeyleri bi algılasan bas geri diyecen ama?zalim kurşun döner mi lan geri?Patetik senfoniyi dinleyin.kulaklıkla dinleyin.
Kozalak, sana “kaybettim şarkımı çalan yok” adlı şarkıyı armağan ediyorum
kozi, sabah kahvaltısında dometis reçeli ye çucum iyi gelir kalbine, damarlarına, tansiyonuna…
Bir dertlendim ki sabah sabah, kozalak ne yaptın
bu şarkılar keyfimize kafidir.meşru dairedeki alemin içinde binlerce şevval olduuna kaniim.diyom ki; eğer mazi yane geçmiş zamanın hadisatını sinema ile hali hazırda gösterildiği gibi,istikbaldeki ahval dahi,mesela elli sene sonraki halleri bir sinema filmi ile gösterilse idi,ehl-i sefahat şimdi güldüklerine yüzbinlerce nefrin ve nefret edip ağlayacaklardı.
Hayat ya doğrudan, ya da dolaylı olarak ebediyete dönüktür… İnsan sonsuzu arayan, sonsuz saadete ulaşmayı hedefleyen varlıktır.Bu yüzden dünyevi lezzetler insana az gelir… Hep daha fazlasını ister… Daha fazlasına ulaşmak için çırpınırken yerleşik kuralların dışına çıkar.ama aşkın akıbeti de insanı pişman eder…ancak, bazı olgular sonuçları itibariyle acıtsalar da, vaktiyle verdikleri mutluluğu yok etmezler. İşte o zaman, acıyla bitebilecek sevgilere ulaşmanın erdemi çeşitli kuşkular ve korkular yüzünden hiç sevmemekten, sevememekten çok daha iyi değil mi ???
mozilla kullanmakla olmuyor,yorumlar okunmuyor:(
kelebek, yorumundaki son paragraf var ya, işte o 10 numara,
ilk ikisi fasa fiso diyosun
yok onlarda (da ayrı) perfetto, ama son paragraf mega
kop, havaya sokma adamı
dediğim sahici…
hayat gerçekten enteresan.kanserli hastalar üzerinde bir araştırma yapılıyor. sayısını hatırlayamıyorum. son aşamasına gelmiş ve acılardan duramayan insanlara diorlar ki sizlere bir kutu hap veriyoruz. sabaha tüm acılardan kurtulmuş olacaksınız.elbette verdikleri ilaç vitamin. ama hastalar bilmiyor. o koşullar altında bile en ağır durumda olan hastalar bile ilaca dokunmayıp yaşamayı tercih ediyor. kutuya dokunan kimse olmamış.yaşamak kavramı enteresan..
tşk, şeytan tüylüm benim 🙂
şu yorumlar okunmuyo meselesinden daral geldi,yorumunuz görünmüyo diye 3 kere arka arkaya yollayıp ya da okunmuyo, görünmüyo, yok diye sızlanıp durmayın..o an için görünmese de arkadan başka bir yorum dürteleyince ortaya çıkıyo işte ya anlasanıza !
yorumunun gözüküyor, okuyorum merak etme kısmına geçelim kelebek. 🙂
kim ki o şeytan tüyün senin…
çok bilmiş, çok fırlama, çok ara karıştırıcı , çok nüktedan, çok hazır cevap, çok duygusal, çok şeker, çok arabulucu, çok kızamadığım birisi işte..
kelebeklerozgurdur DİYOR Kİ, (06 Ağustos 2008 11:24)Hayat ya doğrudan, ya da dolaylı olarak ebediyete dönüktür… İnsan sonsuzu arayan, sonsuz saadete ulaşmayı hedefleyen varlıktır.Bu yüzden dünyevi lezzetler insana az gelir… Hep daha fazlasını ister… Daha fazlasına ulaşmak için çırpınırken yerleşik kuralların dışına çıkar.ama aşkın akıbeti de insanı pişman eder…ancak, bazı olgular sonuçları itibariyle acıtsalar da, vaktiyle verdikleri mutluluğu yok etmezler. İşte o zaman, acıyla bitebilecek sevgilere ulaşmanın
deil kelebek deildir; bigün bizi terkedecek olan hanımlara,beylere oğullara,kızlara,eşyalara,arabalara tutkunuzdur. eti zehir,yağı zehir,balı zehir şu dünyada,sultan harab eve girer mi?
Kazalım bi mezar girelim içine o halde öyle mi ?
kelebek sen bakma kozi’ye, ermiş o artık, olmuş…
eyle de deil kelebek; muhabbet dediin şey mizansız hareket eder varta olup çıkar yane.yerinde sarfolunmayan bir muhabbetden yola çıkıyom ve korkutucu yanını işaret ediyom;merhametsiz bir musibet olur mazallah.
“Yâ Râb belâ-yı aşk ile âşina kıl beni,Bir dem belâ-yı aşktan kılma cüdâ beni” demiş Fuzuli…..
yazıda bir sorun var tutanlar bölümünün başında boşluk var:( bir gariplik var
yazıda bir sorun var tutanlar bölümünün başında boşluk var:( bir gariplik var
ne iyi demiş di mi sed….
mod.beni dinledi,tutma olayına yeni bi şekil vermek için çalışıyolarmış.yer darlığına son vermek adına.böle sıkışmıyalım diye.telaş etme makaleci.
kozi, avatar atına noldu çucum senin…
tamam koza, teşekkürler:)
“insanı hayvandan ayıran farkı iyi kullanın ki , sonradan sızlanmayın” demektesin yani koza68….doğru söze ne denir…
atım yok.bundan beyle,avradım ve silaam var kop.
ossun onla da yeter, hatta silahı da at, tek avrat daa ii
yavaş yavaş sindire sindire olm acele etme.kolaymı sanıyon atmacaları nası ayıklıycaz silaamızı bırakursak di mi.
he o bakımdan diosun …
çok iyi demiş kopicanım…belanın hası bende de hala gık demişliğim yok…