Bir ülkede “boş zamanlarında” kitap okumaktan ve müzik dinlemekten hoşlanan bu kadar fazla insan nasıl olabilir?
Tartışma bir içki masasında başladı. İnternetle haşır neşir olduğumu bilen, bu ortama uzak bir dostum, internette şimdi hatırlamadığım, ama çok spesifik bir konu hakkında Türkçe site var mı diye sordu. Kendisi hemen hemen hiç İngilizce bilmiyor. Bilmediğimi söyledim ve sonra düşündüm; İnternet’te incık cıncık konular hakkında çok az web sitesi var. Elalemin adamları, eski macintoshlarını nasıl çeşitli mobilyalar haline getiriyor diye uzun uzun siteler yapıyorlar, bizde macintoshla ilgili elle tutulur, üç beş site anca var. Bu, toplum olarak, hobisiz bir toplum olmamızdan kaynaklanor galiba.
Boş zamanlarınızda ne yapıyorsunuz sorusuna verilen fiks cevap “kitap okurum, müzik dinlerim” zart zart zart… insan olan, bunları zaten yapar, ilginç bişey söyle…
Sonra dönüp kendimize sorduk bu soruyu biz ne yapıyoruz bu zamanlarda diye, böyle okumuş, kültürlü (ben o kadar kültürlü olmasam da yanımdaki arkadaş gerçekten ciddi bir bilgi birikimine sahiptir) insanlar olarak..
-abi gerçekten ya, benim öyle bi hobim felan yok. evde bir balığım var akvaryumun içinde, o kadar.
benim durumum, daha iyiydi. etrafıma bakınca yapmaya çalıştığım değişik işlerden değişik objeler görebiliyorum (maket kutuları, tenis raketi, futbol ayakkabıları, basket topu, dağcılık ekipmanları, ufak müzik aletleri vs). Herşeyi vakt-i zamanında biraz ellemişliğim var ve hala da elliyorum. Ama benim de üzerinde çok düşünerek, emek harcadığım bir hobim yok.
Eskiden biker.gen.tr diye bir site vardı mesala dağ bisikleti ile ilgili. Tekrar yayına girecek gibi gözüküyor. Birbirlerini tekrarlayan siteler yerine, artık böyle siteler görmek istiyorum. Konuları daha spesifik ve özellikle bilgisayar dışıkonularla ilgilenen siteler.
yorumlar
bir konuya deginmissin. 🙂
meger biz ne kadar okur-yazar ve kulturlu bir milletimisiz de haberim yokmus.
de en çok belgesel izlemeyi sever.
boş boş duvarlara bakarım arkadaş, yoksa o zamanın boşluğu mu kalıyor ki? nefes alıp, göz kırparak geçiriyorum. sonra şişeleri sayıyorum, kafamı da hiçbişeye yormuyorum. işte onun için de hiç boş zamanım yok. ben bu sözcüğe çok takılmıştım da bi aralar. “BOŞ zaman” diye. ulan o zamanda bişeyler yaparsan boş olmaz ki! hem nedir yani, ben öğrenciyim, müzik de yapıyorum, ama bana sorsan yani, ben boş zamanlarımda öğrencilik yapıyo da olabilirim. vay vay vaaayy, çok acaipmiş bu yaw…
ben de şu ‘boş zaman’ münakaşasına bi zaviyesinden el atiim baari
‘boş zaman’ ifade yahut deyimini (gerçi deyim mi bilmiyom tam olaraktan da, hani deyimler daha bi kendine has oluyo ya; öyle tdk’nın mücessem kitaplarda cem ettiği neviden falan, günahını almıyalım) herhalde insanlar (tabii türkleri veya türkçe konuşmasını bilenleri kastediyom, yoksa elin ecnebisi -tabii, türkçe bilmeyeni- nerde kullansın türkçe olan ‘boş zaman’ şeyciğini!. haa, bu arada ecnebilerin de bizdeki ‘boş zaman’a tekabül edecek cinsten bi ‘şey’leri yok demek de istemiyom; yannış fehmedilmeye, vardır herhal, ama türkçe olmadığı için, bizi alakadar etmiyo fikri galebe çaldığından, yani tarifimiz ağyara mani olduğundan onları hariçte muhafaza ediyom, hepsi o kadar. gerçi siz bunu annamıştıız zaati di mi? sadece kafanızı şişiriyom belki de.) (bunu sık sık yapıyom zati; karşımdakinin beni yannış yahuttana eskik annayacağından korktuğumdan hemen herşeyi en dakik tafsilatına kadar zikrediyom ööle. sanki onun hiç bi yaratıcı annayış kapasitesi ve iz’anı yokmuşçasına, ve dahi gözünde hiç bi zeka pırıltısına ömribillah şehadet etmemişimcesine, öyle başkaları hakkında hep tuhaf ve acip evham ve kuruntularım, ve de leb demeden leblebiyi annayabilcek, veya alelakell bi sözün, bi cümlenin madmun manalarını ve sarahaten ifşa edilmemiş işarat ve medlulatını ve de mantık-ı camiasını izan ve idrak edebilecek mahlukatın tek ve vahid temsili benmişim gibi, bazen asabiyetimi tahrik derecesine varan ve kendi akıbetim hakkında nahoş ve ve kara düşüncelere dalmama sebebiyet veren hodbinlikle malul bazı fikirlerim mevcut, ve ben bunlardan kurtulamıyorum), evet; işbu meret ‘boş zaman’ şeyciğini yukarda mezkur cinsten insanlar alelade ve artık bi nevi ritüel halini almış olan meşgalatlarını ifa ve eda için sarfettikleri zamanın haricinde kalan baki zaman parçacık ve de zerratına işaret maksadıyla istimal ve istihdam etmektedirler.
zevatınıza zahirdir ki bu tereke zman asıl zamana nisbeten mübalağa ile azdır. ve bu zaman zarfında insanlar -yine malum insanlar- alelade ve her gün bi tür mecburiyet sebebi ile yaptıkları amal ve meşguliyetlerinden sadır olmuş olan taab ve halsizliklerini def’ ve ondan beraat maksadı ile daha mütenevvi’ ve farklı meşguliyrtler peydah etmektedirler.
bu yeni nevi meşguliyetlerin onları yorgunluklarından ib’ad edip uzaklaştıracağına imanları o derece kamildir ki artmış zamanlarının cümlesini bunlarla imla ederler. tabii yemek yiyip nevale almak ve de helaya çıkmak gibi beşeri ve zaruri hacatlarını da unutmazlar ekseriyetle.
sual olunursa ki ne tür meşgalattır işbu insanların bilahare icad etmiş oldukları, cevabımız şöyle olor:
eğer bu insanlar vakt-i zamanla bir miktar tahsilat yapıp bir kaç avuç da da mürekkep yalamışlarsa -rivayet edilir ki bunlara son zamanlarda intra-net diye müsemma ve ve meşhur tayr-ı anka’ya şebih, muhayyel ve na-mücessem bir irfan mezhabine mensub olmuş olanlar, ve de hususiyyetle haffaf nokta org tarikatından olanlar bunların en makbulleridir- bunlar boş zamanlarının kahir-i ekseriyyetini muhtelif kutub ve ceride kıraat etmekle ve bilhassa intra-net’e giderek ilimle hemhal olmakla ve kimi zaman da sohbet ve muhabbet etmekle harcarlar. bunlara entel yahut ehl-i irfan denilmektedir. ancak bunların adedi, ahir zamanlarda kısmi çoğalma müşahade dilmekle beraber, oldukça azdır. bunların bir kısmının ğayr-i meşru ve devlet-i ali cenabından tecviz verilmeyen, ve hatta men edilen türden fesat ve kal-u kil ila dolu fitne ve de fesada ve dahi ahlak ve edebin tezyifine ve cem’iyyetin zararına sebebiyet verebilecek hassasiyetteki hususlarla hemhal oldukları zikrolunur.
işbu ehl-i ilm-u irfan taifesi geri kalan zamanlarının bir fırkasını da musıki istima’ ederek sarfederler. ancak yine ekseriyetle musıki için hususi bir zaman ayırdıkları pek nadirdir; çünki hem başka şeylerle meşgul olup hem musıki dinlemek kendilerince zamandan tasrruf olarak düşünülmektedir. tabi bunlar da beşeri hacatını unutmazlar.
yok eğer bu zevat tahsildar değil ise ve de mezkur irfan mezhebine mensubiyetleri de mevcut değil ise, bu kısım ekseriyetle ahval-ı ammeye ve de havanın şeraitine mukayyeden ya ziyaret-i ahbab ve sıla-i rahim ederler, yahut da piknik ve benzer küçük geziler yapıp eğlenirler. bazıları da kahvehane ve çayhanelere gider, kimileyin de ceridelerin magazin denilen evrakını takib eder ve meşhurların hayat-ı hususiyesi hakkında malumat edinmeye çabalar.
bir başka kısım ise yine bu ceridelerin spor denen kısımlarında zikredilen havadis üzerine hararetli münakaşalara garkolur, ve nadir olmayan sıklıkla kavga ve tedhişe dalarlar. bu neviden olayların daha şiddetlileri spor sahalarında müsabakalar temaşa edilirken müşahade edilir. bunu yapanlara da fanatik denir
kimi insan da bu boş zamanında hiçbir şey yapmayıp öyle boş duvara nazar edip gözlerini kırpıştırır ve mevcut ise şişe sayarlar. bunlara ne denildiği malumumuz değildir..
evliya çelebi’nin seyahatname’sinden iktibas edilmediği te’kidle beyan olunur.
Boş zamanlarında degil dolu zamanlarinda hobilerine vakit ayırabilenlerde mevcut üstad en azından benim tanıdıgım bir kaç tane var… Yaklaşık on sene önce tanıştıgım bir abinin sayesinde bir çok hobim oldu Su an bir “Deniz taşları” Bir “reklam küpürleri” kolleksiyonum mevcut. Fort Mustang’ime de site yapicam yakında 🙂 Sonracima Elimdeki eski plaklarımı Internetten insanlarla paylasmaya hazirlaniyorum pek yakınlarda. Bu ay sonu alacagim izin belgemle birlikte Anafor kolleksiyonuma da start vermiş olucam su an icin sadece illegal yoldan var bir kac tane Anaforum…
kaybolmak diye bi şey var. gerçi son bir-iki yıldır yapamıyorum. ama bundan güzel boş zaman değerlendirmesi yok bence. özellikle k.mustafapaşa, ayvansaray,balat,yedikule filan favoridir. galata, karaköy’ün bokunu çıkardığım için istesem de kaybolamıyorum. bir daha başlayabilirsem yeni hedefim üsküdar..
Abi üsküdarda kolay kaybolursun en azından ben becerdim bunu Ama bazi semtlerinde kaybolucam diye yırtınsan bile başaramazsın her yer aynı yere cıkıyor. En kolay nerde kaybolunur onu tesbit edersen haberim olsun. Bende de oyle bi hobi vardı bi aralar…
sonsuza kadar kaybolursunuz. şehir yaşantısından uzak bir köşe olduğunu rahatça söyleyebilirim ki siz de anacaddenin ortasında (kurtuluş deresi cad.) rahatlıkla, sorduğunuz ilk çingene benzeri insandan istediğiniz uyuşturucuyu alabilesiniz, hatta istemezseniz, 5 dakikadan uzun bir süre geçirdiğinizde size illa ki satın aldırtılacaktır. ve de böyle böyle kaybolursunuz. efenim ne bileyim ben anarşi çıkar, şey olur…