ironik bir masal dramatize etmek gibi pis işlere bulaşıyor ruhum hava kararınca. zaten birçok gün hava kararınca gün başlıyor benim için. kendimi buluyor gibiyim gecede. gece de geri çevirmiyor hiç beni, alıyor himayesine her gece..bedenim o şişeden bu şişeye savrulup, kanımdaki alkol miktarı, antikor miktarını sollarken; ince belli dilber feri sönmüş kahverengi gözlerini bana dikiyor. tadını unutamadığım çilek dudaklarından dökülüyor ruh halimi alt üst eden kelimeler..ve kaburgalarımın kırıldığını hissediyorum. karnıma giren kramplar bu sefer flört heyecanındaki kramplardan çok farklı. bu sefer ağır sikletten yumruk yemiş gibi hissediyorum. aynı anda derimin her noktasına dövme yapılıyormuş gibi hissediyorum; her bir hücrem ayrı sızlıyor..sanırım beynim hala lsd tribinde. bir süredir zaman ve mekan kavramım yok. gözlerimin önündeki pikseller birbirine giriyor ve tüm nesneler birer birer şekil değiştirip o‘nun suretine bürünüyorlar. her şey ondan bir parçaymış ve her yanımda, her yerimde o varmış gibi..
ve bu gece, artık hiçbir şey hissetmiyorum.bu gece, yeni başlayan günün ilk saatleri.bu gece, o‘nun doğum gününün ilk saatleri.
uzaklarda bir meleğin ölümünün ilk saatleri.ve ben hala bir şey hissetmiyorum..