“Pazarlık etme benle, aşkım satılık değil ki. İkinci el tezgâhlar da satılmıyor yüreğim. Kullanıp kullanıp atamızsın öyle. Ya sev ya terk et, fazla ısrar etmem merak etme”, dedim ve sen gittin. Gidişin acıtırken içimi, hafiflemişti yüreğim aslında. Sen bende ne ağırmışsın meğerse. Makyajımı silmeden küveti doldurdum soğuk suyla, bende küvetteydim şuan. İliklerime kadar hissederken soğuğu, her tarafım titriyordu. Çıplak bedenime baktım, morarmak üzere olan dudaklarımda kahrolası adın. Sayıkladım. Haykırdım. Şuursuzca çıktım banyodan, odama gittim, yatağıma baktım, ama yere yattım. Sensiz ilk geceyi yatağımla paylaşmak istemedim. Sakladım. Saklandım. Sabaha karşı uyandım, bir kahve yaptım, içimden gelen bir şarkıyı mırıldandım “kalbini kim kırdı, artık mavi değil mi denizler gökyüzü. Kanatlarını kim çaldı, artık sende değil mi?” sonra sustum. Kustum nefretimi. Biraz duruldum ve doğruldum. Birileri severken birileri giderse, hikâyeler hep yarım kalacak. Bir Pazar sabahı tek başına başlayacak ve sona erecek, ilk gün derken; günler, aylar ve hatta seneler geçecek. Şarkılar bana kalacak, yarım kalan hikâye mutuz sonla anlatılacak. Kahveler soğuyacak…“Not: Pamuğumun hatırasına. Sanki onun ağzından.”