Bir zamanlar, büyük bir dağda kartal’lar yuva yaparlarmis.
Bir kartal’da 4 tane yumurtasi ile bu dagda yasiyormus.
Bir gün bir deprem olmus ve yurmurtalardan bir tanesi
dagdan yuvarlana yuvarlana, vadide yer alan
bir çiftlige kadar düsmüs.
Bu çiftlik bir tavuk çiftligiymis.
Çiftlikteki tavuklar,bu degisik ve normalden büyük
yumurtayi sahiplenmeye karar vermisler.
Yasli bir tavuk bu yumurtayi ve içinden çikacak yavruyu,
korumasi altina almis. Bir gün, küçük kartal dogmus. Çevresinde tavuklari
görmüs ve kendini bir tavuk zannetmis. Bütün tavuklar da ona bir tavuk
gibi davranmislar. Ailesini de çok seviyormus. Içinden, bazen, ben kimim? sorusu
geçiyormus. Ama o bir tavukmus.Bunu böyle bilmeliymis.
Birgün çiftlikte oyun oynarlarken, yukari baktiginda bir grup kartal’in
özgürge uçtuklarini görmüs. “Aman Allahim, ne kadar güzel uçuyorlar.
Bende onlar gibi uçmayi çok isterdim” demis.
Tavuklar, bu düsünceye hep birlikte gülmüsler.
Sen bir tavuksun ve tavuklar uçamazlar” demisler.
Küçük kartal, artik daha sık gökyüzüne bakiyor
ve uçan kartallar gibi uçmak, özgür olmak istiyormus.
Ne zaman bu düsüncesinden arkadaslarina, ailesine
bahsetse, hep su cevabi aliyormus. “Sen bir tavuksun.
Birak bu hayalleri. ” Zamanla, küçük kartal da bu düsünceyi
kabul etmis. hayal kurmaktan vazgeçmis, ve hayatini bir
tavuk olarak yasamaya karar vermis.Ve hayatinin sonu geldiginde
de bir tavuk! olarak ölmüs.
Ne oldugunu düsünürsen,o olursun.
Eger, hayatinizin herhangi bir zamaninda, kartal olma hayalini
kurarsaniz, hayallerinizi takip edin. Tavuklarin sözlerini degil.
yorumlar
…unutmamak lazım ki, kartal yavrusunun hiçbir şeyden haberi yok. Çok fakir bir aileden yetiştiğimizi varsayalım, teknolojiden haberimiz yok, elektriğin nasıl çalıştığından, dünyanın nereye doğru gittiğini düşünmüyoruz bile, anlamıyoruz çünkü görmüyoruz. Bu durumda ben dünyanın en iyi web tasarımcısı olacağım, dünyanın en zengin insanı olacağım dememiz mümkün değil! Çünkü web tasarımcısı ne demek onu bilmiyoruz.. Web ne demek onu bilmiyoruz. Bu durumda kartal yavrusunun uçmayı düşünmesi de bunun gibi bir şey..
Benden bir gözlem pinkfloyd.
Kartal, “Ben de onlar gibi uçmayı çok isterdim” dediğine göre bir dürtü olmalı içinde.
En yüksekte ben uçayım demiyor ki, ben de uçmak istiyorum diyor. Senin örneğine göre hikayedeki tavuk kimlikli kartalın diğer kartalları hiç görmemiş olması gerekiyordu.
İyi bir web tasarımcısı görüyorsan, haberin varsa, artık olmak isteyebilirsin. Ama gördüğün halde “Sen bilmezsin, öle bişi yok, uçmak ne demek onu bilmiyorsun” diyen tavuklarla tavuk olmayı kabullenip hiç denememek senin seçimin olur tabi.
pinkfloyd;
sana katildigimi soyleyemiyecegim çünkü senin yaklasim acinda gozden kacirdigin bir iki ayrinti var oda icgudusel durtulerin insanlari hatta hayvanlari yonlendirdigi ornegin okyanuslardaki balinalarin ve suru halinde goc eden kuslarin hicbirinin yon bulmak icin bir pusulaya ihtiyaci yok buna ragmen ic gudusel olarak hep ayni guzergahi kullanirlar.
ornegin yasitlarina gore cok daha iyi resim cizebilen bir cocuk toplum tarafindan herhangi bir kaliba sokulmus diye onun resim cizmesini veya cizmemesini icinden gelen resim cizme durtusunu tek basına ortadan kaldırmaz elektrigin nasil calistigini bilmedende onun aydinligindan faydalanarak ortaya farkli birseyler cikartmak mumkun yani
basitce birinin sana tavuk muamelesi yapmasina goz yumman yada yummaman olayin ozu bu hikayede kast edilen ayrinti bu 🙂
hmmm,.. chicken,…
“dünyanın en iyi web tasarımcısı olacağım, dünyanın en zengin insanı olacağım”
bunlar hayal mi gerçekten ya?
bence gerçekleştirmesi çok daha zor hayaller var. nedir ki zengin olmak? en fakir mahalleden bilem çıkabilir trilyoner, yeter ki hayali bu olsun.
şu hayallerin şeklini değiştirmezsek, hiçbiryere varamayız diyorum. bunda da ısrar ediyorum. ben büyüyünce kedi olmak isterdim, olamadım… ondandır bütün bu huysuzluğum.
Burada Freud burada da görüşü var. Bana tam olarak doğru gibi gelmiyor. Çevresel etkenler de söz konusu olmalı diye düşünürüm.
bu yazıda kendini tavuk sanan kartal uçmak için çabalasa hayalini gerçekleştirebilir ama ya bir tavuk arkadaşı da uçmak hayalini kurarsa n’olcak? Hayalinin peşinden gitmeye çalışması ona (tavuğa) ne kazandıracak?
Charon_tr
evet kast edilen de bu zaten
kimligini bulma olayi icinden geldigi halde ucmayi denemeyen
kartal tavuk olarak yasar ve ölur
tam tersi olsa tavuk hayal kurup pesinden gitmeyi denese de en azindan 1 girisimde bulunmus olacak ve gercektende bir tavuk oldugunun farkina varacak ve bir tavuk gibi yasayip ölücek ama 1 daha gokyuzunde ucan kartallara ozenmiyecek 🙂
çok kaderci olmuş gerçekten, sevmedim bunu. yani şimdi ben tavuk doğduysam, bikaç deneyimden sonra çabalamaktan vazgeçip, “civciv geldik, tavuk gideriz arkadaş” diye vazgeçip gideyim en iyisi.
ben insanların, tepelerde uçma hayallerini garipsiyorum
Tabiki civciv geldik tavuk gitcez diye birsey yok ama tepelerde ucmayi birileri hayel etmeliki orada birileri ucabilsin kadercilik kismina katilmiyorum hayatta ne kadarina istersen o kadarina sahip olursun bir sey istemekle baslar devamini getirip getirememek sana bagli
her nekadar anlamasamdan bir yumurtadan o kadar buyuk bir sey cikmasina aklim ermiyor desem baya banel olr ama onun gibi bir sey ben piliclere bayilirim kesin iyi birsey anlatilmaya calisildi bu yazida bende artıbir verdim ve sitede yayinlanmasina katkida bulunmusum ole bisiyler dedi alet neyse fazla germeyeyim ortami soyle bir pilic izgara olsa oratada birde yaninda cig kofte uff aciyi simdiden hisseder gibi oldum
o hmm chicken, 5th element aksanıyla hmmm chicken mıydı?
homer aksanıyla 🙂
Bir: Tavuk gibi öldü derken burada tavuklar aşağılanıyor mu? Aşağılama var ise, tavuk etinden ve sütünden yararlanılan uçamayan bir kuş ve bu yüzden onu aşağılamak yersiz diyorum. Böyle bir durumda, tavuğun iyi güzel hoş bir hayvan olduğunu kabul edersek kartalın kendini dış etkenlere bağlı olarak tavuk olarak kabullenmesi, hayatının sonuna kadar bu şekilde yaşayıp mutlu ölmesi kartal açısından bir felaket olmayacaktır. Tavuk bir ailesi olmuş mutlu mutlu yaşamış anılar hatıralar edinmiş ve hatta bir kartala nasip olmayacak tecrübelere sahip olmuştur.
İki: Tavuklar kartalı olası bir depresyon ve bunlımdan korumuş ve o yüzden gerçeği saklamış olabilirler. Matrix hesabı: “Gerçek her zaman güzel değildir.” Belki kartal tavukların arasında büyüyüp sonra kartal olduğunu öğrendiğinde kabullenemeyecek ve hayatının sonuna kadar ne kartal ne de tavuk olamayacak ve mutsuz bir hayat geçirecekti. Kısaca tavuklar saklamakla belki de iyi ettiler.
Üç: İçgüdüsel olarak, -Dış benzerlik olmadığı anlarda, tavuk kartal birbirine benzemiyor malum- Kartal, farklı olduğunu uçan bir kartal görmese bile anlayabilir. İşte bu noktada, Kartal’ın zeka seviyesi önemlidir. Algılada seçicilik vs, şartlanma vs. Kartal aradaki farkı hissedecek kadar zeki ise, durumdan kıllanır ve cesarteti varsa gerçeği arar bulur, ve gerçeği öğrendiği zaman aramayı “kendisi tercih ettiği için” sonuçlarına da katlanır. Kartalın sorgulamama seçeneği de var. Her iki durumda da kartalın kendi içinde iç huzuru vardır. O huzuru arar, dış etkenler de onun huzurunu krumasında yardımcı olur ya da bozar. Mesela, horoz kartalın büyüklüğü sevmez ve ona gerçeği anlatır kartal ambele olur, hiç heapta yokkken huzuru bozulur sorular sormaya başlar vs. vs.
Son olarak hayal: Hayal etmek ve kimlik arayışını aynı konular olarak ele alamayız. Birbirileri ile kesişen noktaları vardır. Hikayede anlatılmak istenen ile sonunda söylenen cümle arasında doğrudan bir ilişki olmayıp okuyucunun ikiye bölünmesine sebep olmuştur. Amaçlanan bu ise başarılmıştır… böyle gider…
Uzadı galiba…
🙂
Hayalle yaşamanın bireyin(kartvuk yani)toplumdaki yerini ve topluma olan katkısıyla orantısına bir bakmak lazım yani.Bu kartvuk’a hiç mi bir horoz yanaşmadı veya
asıl kişi erkekse hiçmi bir tavuga hayal kurmadı içgüdüsel.Demezmi bi horaz bu nasıl…diye…Neden yumurtlamıyorsun,bu nasıl yumurta…Çiftleşemeyen kümes canlılarını yerler bizim köylerde,kim beslemek ister verimsiz hayalperest tavugu..Yani topluma bir şey veremiyorsan hayalle yaşarsan bu iyi olmaz senin için tavuk olursun deniyor orda,kartal olup uçsan ne ala kimse bir şey diyemez uçarsın semalarda yakalayamazlar akıllı keskin gözlü olursun.Lakin bunu bilmeyip tavuk gibi yaşayacaksan ya yumurtla yada yumurtlat.Kendini bilen tavuk iyi ve faydalıdır etinden,sütünden faydalanılır.
Horazsa nesli devam ettirir,sabahları öter ve insana dogadaymışsın havasını verir.İyi.
simdi bu yazi formatinin daha cok nerelerde kullanildigi konusunda bir on bilgilendirme yapayim:
genellikle ‘yeter ki iste olamayacagin bok yoktur’ mesaji veren yazilar, Ulku Ocaklarinda yeni yetme bozkurtcuklara ve Fettullah Gulen kurumlarinda yeni yetme islamcilara okutulur. Amac, sorunun, aslinda kisileri bulunduklar bok obegine itina ile bastiran sistemde degil de guya bu bok cukurundan cikmak istemeyen ‘bok bireyler’ de oldugunu muridlerin kafasina sokmaktir…
Evet yukardaki yazi biraz formattan sapmis, cunku ‘kartal’ bir talihsizlik sonucu sinif dusuyor [orjinalinde zaten alt siniftadir]. Ama yine de ‘kartal gibi ucamama’ (sinif atlayamama, bok cukurundan kurtulamama) nin nedeni sistem degil bireydir…
Evet bahsettigim Ulku Ocaklarinda sizin bu oykulerinizin aynilari anlatiliyor; ‘fakir’ fakat ‘azimli’ delikanlilar, kendilerini kasip ‘goklere’ cikiyorlar [her koyun kendi bacagindan asilir taktigi geregi] her seferinde… Alegori havada kalmasin diye Adnan Kahveci ornegi verilir ve artik delikanlilarin ‘sistem’ e karsi herhangi bir suphe duymasi engellenmis olur…
Ha fazla paranoyak, veya ‘Marksist histeri’ gibi gelebilir tabii size ama bu durum, ‘goklere’ cikarken her metrede bir kic yalamaniz, cevrenizdekileri satmaniz, insanliktan siyrilmaniz gerektigi gercegini ortadan kaldirmayacaktir.
hayrili ucuslar…
Geçen gün çok sevdiğim bir yakınım: – Acaba ben açık denizlere özendiğim halde sığ kıyılardan ayrılmaması gereken küçücük bir kayık mıyım, diye soruyordu.
Bu soruyu düşünmüş az insan vardır yeryüzünde.
Kişi, açık deniz teknesi olup olmadığını, yaşamın içinden geçmeden göremez.
Kendini dretnot sandığı için, kıyılardan azıcık açılır açılmaz alabora olmuş nice yaşamlar yatar; cesur ama donatımıyla enerjisi, küçük parmak boyundaki yüreklere, bir türlü doymayan; canavar dalgaların derinliklerinde…
* * *
Bazıları da gereğinden fazla düşkündür güvenceye… Takım taklavatı her fırtınaya dayanma direncine göre hazırlanmış olsa bile, sığ kıyılardan bir türlü ayrılamazlar…
Açık denizlerde “ha battı, ha batacak” korkularıyla yol almaya çalışan bir kayıkçık ile; sığ kıyılardan bir türlü ayrılamayan bir süper tankerden, hangisi daha örnek gösterilmeye değer, bilinemez…
devamı…