Son yıllarda düşünce özgürlüğü konusunda ülkede ciddi bir değişim var. Durumu özellikle değişim olarak adlandırmak gerekir. Çünkü aynı anda hem düşünce özgürlüğü konusundaki tabuları yıkmayı hedefleyen ve bu yolda canla başla çalışan insanlar hem de karşı yönde baskıcı ortamlar geliştirip sürekli dava açan, halkı provoke etmeye çalışan insanlar var.Orhan Pamuk, Hrant Dink, Perihan Mağden ile doruk noktaya ulaşan fikirlerini özgürce açıklama eylemine karşılık ciddi saldırılar yaşandı. Üçü de kendi düşüncelerini beyan ettiklerinden gerçekten düşünce özgürlüğü kapsamında değerlendirilebilecek, bu konudaki karşıt görüşlerin de kendilerince haklı ifadelerini dile getirmelerine sebep olacak bir durumdu. Herkesin düşüncesi kendine doğrudur. Belirli noktalarda benzer düşünebildikleri insanlar da taraftar olurlar. Ama takım taraftarlığı ile fikir taraftarlığını karıştırmamak lazım. Bir fikrin tarafında yer alabilmek için öncelikle kendi önyargılarından kurtulup fikri mümkün olduğunca objektif değerlendirmek gerekir.Aslında konumuz beyan edilmiş düşüncenin özgürlüğünden çok hayal gücünün özgürlüğü. Dolayısıyla diğerlerinin yaşadıklarını burada incelemek yerine aynı yasaya muhalefetten yargılanan Elif Şafak’ı değerlendirmek istiyorum. Elif Şafak roman türündeki yazısında geçen bir ifade nedeniyle yarglanacak. Kerinçsiz kendisi gibi düşünenleri görev başına çağırıyor. Elif Şafak için belki de açıkça ifade edilmese bile bir linç çağrısı yapılıyor.Elif Şafak ile ilgili haberleri okudukça diğer roman yazarları geliyor aklıma. Bir roman kahramanı konuştuğunda aslında yazar mı konuşmuş olur? Bu şekilde kısıtlamak yazarın hayal gücüne, sanatına hakaret değil midir? (Bence Elif Şafak da acilen kendi yaratıcılığına hakaret edildi diye dava açabilir.) Roman yazmak için gereken hayal gücü, kurgu, dili kullanma gibi özellikleri bir kenara atıp romanı sadece hitabet yeteneğinin kurgusal dile getirişi olarak mı yorumlamalıyız? Konuya bu tarafından yaklaşmaya başladığımızda tüm cinayet romanı yazarlarını da içlerindeki vahşi tarafları ortaya döktükleri için, polisiye yazarları içlerindeki suç duygusu nedeniyle sorgulamak gerekmez mi?.Madem romanlar üzerinden yazarları hakkında dava açacak kadar kadar hassas bir toplumuz, artık yeni bir kriminoloji dalı oluşturma zamanı gelmiş bizim için. Öneriyorum edebi kriminoloji adında kürsülerimiz olsun üniversitelerde. Çocuklarımız okullarda edebi eserlerde yazarın ruh halinin incelenip içindeki şiddet ve suç duygusunun nasıl ortaya çıkartılabileceğini öğrensinler. Bu tarzda yazan Türk yazarların hepsi hakkında suç duyurusunda bulunalım, yabancıları da derhal ülkemizde yasaklayım. Agatha Christie, Stephen King, Dan Brown da en başta yasaklanacak yazarlar olsun….