Günlük
Günlük

Doğumumdan başlıyor herşey , ilk çığlığım yankılanıyor odada sevinç gözyaşlarıyla birlikte. Kucaktan kucağa geziyorum. Hep sıkıntı verici sıkı giysiler üzerimde üşümeyeyim diye. Herkezden önce kuruluyorum yatağıma ve gözümü bir açıyorumki popom yanıyor alev alev. Değştirsinler altımı diye yaygarayı basıyorum yine. Oh ne rahat hemende geldiler. Yeni bez , biraz süt ve artık uyuyabilirim mışıl mışıl.Gün geliyor bitiyor çığlıklar. Anne tiş baba tukulata diye devam ediyor. Başka haylazlıklar yapmaya yeni yaramazlıklar icat etmeye başlıyorum gün geçtikçe. Ekmek almaya gidiyorum ama oyuna dalıp kaybediyorum kendimi sokaklarda. Herbir köşe başında yeni oyunlar her sokakta yeni maceralara atılıyorum. Birde bakıyorumki annem geliyor.”Nerdesin sen sabahtan beri ? ”” Oyun oynuyorum anne ”diyorum polisin bile beni aradığını bilmeyerek :)Okula gidenlere özenip benide okula yazdırsınlar diye başlıyorum gazetelere , kitaplara bakmaya okuma numarası yaparak. Yazıları takip diyorum parmağımın ucuyla. Sanki bilmiyorlar benim okuma yazma bilmediğimi. akıllıyız ya 🙂 Bakıyorlarki hevesliyim yazdırıyorlar benide. Havalara uçuyorum.”yaşasın bütün gün eğlence , oyun beni bekliyor” Ama öyle olmuyor tabiiki. Neyse gidiyorum önlüğümü giyinip , yoldaki çocuklara bakıyorum herkes neşeli. Kocaman bir bahçe. Oooo koş koşabildiğin kadar. Zil çalıyor herkez okulun içerisine doğru yöneliyor. Birde ne göreyim. Ben böyle hayal etmemiştim ki burayı. Kır , Bahçe oyun yerleriyle dolu siydney vardı benim hayallerimde. Defterlere karalamalar yapacaktık hani , hani bütüngün oyun oynayacaktık. Bırakıyorlar beni bir sınıfa. Herkez ağlamaklı doktor bekler vaziyette. Birde kapı kapanıyor üstümüze ve o ilk zil sesiyle birlikte başlıyor öğrencilik yılları.İlk zamanlar sıkıcı ve ürkütücü olsa da alışıyorum yavaş yavaş. Sabahları başka bir heyecanla uyandığım yataktan kalkıp 2 dakikada giyinip koşmaya başlıyorum okula. Çabuk geçior ilkokul yılları ve taşınma mevzuları başlıyor. ilkokul bitmeden ayrılmak zorunda kalıyorum arkadaşlarımdan. Karne günü vedalaşmaya gidiyorum sınıfa karnemi alıyorum , öpüyorum hocamın elini ve el sallıyorum sınıfa arkamı dönmeden önce. İlerlerken çıkışa doğru birde bakıyorum ki koşuyor çocuklar. Bir çığlık bir gürültü okul ayağa kalkıyor. Alıyorlar beni omuzlarına kapıya kadar eşlik ediyorlar. Bir o anı hatırlıyorum birde hocamı.Taşındığımız yeni yerde geçiyor çocukluğumun en güzel yılları. Hernekadar kısa sürmüş olsa da. En güzelide yakalanma korkusuyla gittiğimiz atari salonlarında oynadığımız oyunlar oluyor ama anemin baskınlarına sonunda yenik düşerek yakalanıyoruz. :)Orta okul , Lise derken üni bitiyor ve atılıyoruz gerçek , rutin hayata. Zaman ne kadar hızlı geçiyor. İşte , kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan kocaman adamlarız artık.Günlük tutmak herkezin istediği birşeydir şüphesiz. Küçükken karalayacak çok şeyimiz vardı ama artık bu rutin hayatta bir önceki sayfanın fotokopisini almak yeterli olur. O yüzden tutmuyorum 🙂 En azından kısaca bahsetmek , o toz pembe günleri yeniden anmak hoş oluyor.Keşke yeniden çocuk olabilseydik …