Sanat ile dolu dolu bir blog yazayım dedim departmanından,..
Ergenlik çağınızı hatırlıyor musunuz beyler? Neler çizerdiniz? Neler düşünürdünüz misal? Siz hatırlayamazsanız, hatırlatalım hemen:Alaska Fairbanks Üniversitesi, Institute of Arctic Biology fahri profesörlerinden R. Dale Guthrie enteresan bir teori ortaya atmış, oldukça da mantıklı ve sağlam delillere dayamış teorisini. Mağara adamlarının sanatı, aslında testesteron yüklü ergenlik çağındaki delikanlılarının işiymiş. Profesörün dediğine göre, günümüz delikanlıları; süper arabalar, savaş jetleri, spor vs gibi zafer sarhoşluğu yaratan, adrenalin ile bağlantılı şeyleri resmediyorlarmış, Pleistosen döneminde ise bunlara eş değer olan şeyler bizon öldürme vs imiş. Mağara resimlerindeki çizimlerin çoğu mızraklanmış, ağız ve burunlarından kanlar fışkıran hayvan grafikleriymiş. Ah şu gençler! Akılları fikirleri ya bizonda ya arabada. Ancak bu ilk gençlik günlerini yaşayan mağara delikanlılarının akıllarındaki tek şey hayvanlar ve güç değilmiş elbet. Mağara resimlerinde, erkeklerin cinsel organları belirgin çizilmemiş, sadece düz bir çizgi attırıvermişler. Ancak kadın tasvirleri hiç de öyle çalakalem ve baştan savma değilmiş. Mağara delikanlısının neyse fikri, odur çizimi. Erkeklere oranla, çizilen kadın figürleri çok daha fazlaymış ve de dişiler, oldukça detaylı ve çıplak çizilmişler. Bir çizgi ile tasvir ediverdikleri erkeklik organının aksine, göğüslere ve kadın cinsel organına özel bir itina gösterilmiş. Erkek milleti değil mi? İlk çağda da son çağda da bir.Kimi çizimler acemi ellerden çıkmış, yeni yetmelerin çizimlerinin yanında ustaca çizilmiş olanları da artık büyüyüp adam olmuş abilerine aitmiş. Bu teorinin en güçlü kanıtı ise, mağara çizimlerinin yanına bırakılmış olan 200 el iziymiş. El izlerini inceleyen Guthrie, sonuçları önceki araştırmalarda bulunan kadın ve erkek el izleri ile kıyaslamış. Ellerin uzunluğu, ayalarının genişliği ve parmak boy ve genişliği, 9 ila 17 yaş aralığındaki delikanlılara ait olabileceklerine işaret ediyormuş. Bir iki kadın el izi de bulunmuş ancak mağara graffiticilerinin çoğu erkekmiş. Tüyü bitmemiş mağara delikanlılarının çizimlerine bakıp, erkeklerin geçirdiği evrimi inceleyebiliriz dedim ve sonra hemen dedim ki kendi kendime, ne evrimi allasen?Madem sanattan girdik, sanattan çıkalım. Müjde! Bir başka habere göre de, sonunda Mona Lisa’nın gülüşünün sırrı çözülmüş! O üç boyutlu gibi duran canım dudakların ardında milyonlarca noktacık yatıyormuş. California Üniversitesi, Armand Hammer Center for Leonardo Studies’de danışman olan Jacques Franck, Leonardo’nun şaheserini, ‘sfumato’ tekniği ile yaptığını iddia etmiş. İtalyanca duman anlamına gelen ‘fumo’dan geliyormuş bu tekniğin adı. Da Vinci, ışık ve gölgeyi nasıl bu kadar farkedilmez bir şekilde birleştirebildiğini hiç bir zaman açıklamamış. Sadece notlarında: “Işık ve gölge, çizgi ve kenarları olmadan harmanlanmalıdır, duman gibi,” demiş.Franck’ın söyledikleri doğruysa, milimetre başına 30-40 fırça darbesi düşüyormuş ve onun tahminine göre, Da Vinci bir günde 1 milimetre kare bitirmiş olabilirmiş. Yani kaba bir hesapla, Da Vinci’nin Mona Lisa’yı bitirmesi, 10 yılını almış olabilirmiş. Baş yapıt buna denir. Sekiz yaşından beri Leonardo Da Vinci’nin eserlerinin taklitlerini yapan Franck’ın, bu teorisini kanıtlamak için, sfumato tekniğini kullanarak 6 adımda çizdiği Mona Lisa’nın gözünde de, dumanlı bir ifade varmış. Vay anasını demek istiyorum müsadenizle.Kaynak: abc science news