Bir gölge olmak istemiyorum. Her gün aynı şeyleri yapmak, tekrarladıkça içini boşalttığım şeylerle tıklım tıklım doldurduğum bir yaşantıyı bezgin adımlarla peşimsıra sürüklemek…Güneş yeni bir güne doğsun artık! Ben yatağımda gözlerimi açtığımda, hayat sırtımda bir ağırlık olmaktan çıkıp insin aşağıya… Karşıma geçip ta gözlerimin içine baksın ve “ne sürprizler hazırladım sana” dercesine hınzır hınzır gülümsesin.Olmayacak şey değil bu! Mesele gerçek bir karara varmak… “Gölge mi olacağım gerçek mi” sorusunu sorabilmek kendine… Bu soruyu sormaya başladığında en önemli adımı atmış olursun zaten. Gölge olduğunun farkına varmışsındır artık. Cevabın ne olursa olsun, içten içe çoktan savaşmaya başlamışsındır bile gölgenle.Ben ne zaman başladım bu savaşa, bilmiyorum. Güneş görünürde hala aynı şeylerin üzerine doğmayı sürdürse de aslında değişen o kadar çok şey var ki! Güneş bilmiyor bunu. Çünkü değişim onun ulaşamayacağı kadar derinlerde…Bu oda yepyeni şeylerle dolacak yakında. En başta da hayatı dolduracağım odama. İnsan sesleri taşacak kapısından. Çünkü, keşfettim artık bu sırrı. Neden her şeyin bu kadar aynı kaldığını, hayatı bezdiren bir tekrara dönüştüren o şeyi artık biliyorum: Güneşin yeni bir güne doğması için insanlar gerekli… Onların beni kırması, aşağılaması, kimi zaman sevmesi, kısacası iyice bir sarsması; böylece acı çeken, kızan, seven, kahkahalar atan bir insana… yani gerçek bir insana dönüştürmesi gerekli!