türkiyedeki cezaevlerinde dünyanın en büyük ölüm orucu oluyor, bunu anca gastelerin 17nci sayfasında haber olarak verioruz. 95. bireyin öldüü oruç geçen hafta burda, avustralya’da, en ciddi kanalda belgesel olarak verildi. ben izlemedim, ama izleyen avustralyalı arkadaşm türkiyenin aazına sıçtıklarını söledi. iyi de olmuş; hakedioruz.
insanların ölmesini sallamayıp, sadece geceyarısı ekspresi gibi filmlerle imajının sarsılmasına üzülen zihniyet, yine hiç bi boka gıkını çıkarmayıp 2nci ekspres geldiinde homurdanıcak heralde.
yorumlar
içeride televizyon açık, demin ölüm orucunda hafızasını kaybetmiş birinin yazdığı kitaptan bahsediliyordu. görüşmeye 1 ay sonra tekrar gittiklerinde adam bu konuşmayı hatırlamadığını söylemiş.
ayrıca bkz: ekşi sözlük
eh, türkiyede ne yazık ki ölüm orucu bir gece klubünün açılışından çok daha niteliksiz bir haber değeri taşıyor. üstelik iki adım ötemizde ölüm orucu yapmak zorunda bırakılan insanların içinde bulunduğu koşullar, geceyarısı ekpresindeki turistin yaşadıklarını da ikiye katlar.
bi de ölüm orucu yapan mahkumların ve diğer f tipi mahkumlarının ziyaretçileriyle olan ilişkilerinde de şunlar uygulanıyor: ziyaretçinin giysilerinde kırmızı, yeşil, mavi, lacivert renkleri ve bu renklerin tonlarında olanlar yasak, mahkumun hücresinde üçten fazla kitap bulundurması yasak olduğu için kitap götürmek yasak, ailesinin gönderdiği paranın mahkumun kendisine verilmesi yasak, görüş kabininde ziyaretçinin üzerinde kâğıt, kalem, mendil, para vs bulundurması yasak, bir başkasının görüşçüsüyle konuşması, hatta selamlaşması yasak, vs vs..
böyle uzar gider bu durum.
itiraf etmeliyim: insanlar gözlerimizin önünde eriyerek ölürken, hiçbir şey yapamamanın acısı çok ciddi bir yara açtı içimde son iki yıldır. hayata müdahale edemeyeceksem ne bok yemeye yaşıyorum diye düşünüp durur oldum! hepimiz elbette hayata kendi bulunduğumuz yerde müdahale keyfiyetindeyiz. ama umarım kimse bizim de açlıktan ölmeyi göze alacağımız kadar kalbimizi kırmaz!
başka ülkelerde ne kadar çok işe yarıyor, ne kadar iz bırakıyor.. 80’lerde 10 IRA’lı ölüm orucunda ölmüşlerdi.. ölüm günleri belfast’ta hala anılıyor, bobby sands’in anısına şarkılar yazılıyor, kakasıyla tuvalet kağıdına yazdığı gizli günlük yayınlanıyor..
burda “gerizekalı bunlar,.. onlara emirler yukarıdan geliyor, vs” diye kestirip atılıyor..
suçlu, terörist, bölücü, çete üyesi veya mafya babası vs. varsa hepsi kral zaten. hepsi zeytinyağı. hepsi haklı. hepsinin üzülecek veya sempatiyle bakılması gereken bir yanı var. bunların cezaları neticede bir şekilde hak mahrumiyeti değil mi? neyin hakkını arıyorlar?
içeride dönen dolaplar, kurulan çeteler, cep telefonları ve silahlar, istedikleri kadar ölüm orucu yapsınlar. bari birkaç tanesinden kurtuluruz.
HEPSİNE LANET OLSUN…
de dün bu konuya değinildi. Ölüm orucunun verdiği zarara insanların yanlız bırakılmasına momentum daki olay dünyada 2. defa ayrı bir şekilde görülüyormus. yani hafıza zayıflıgından öte tamamen unutmaya gidiyor…
Wernicke-Korsakof
ayrıca maalesef parcalanmıs bir toplumuz. sag, sol, islam, dinsiz… diye bölünmeden dolayı insanlar doğru olaylar için bile bir araya gelemiyor. destek verdiğin an cizgi degistirmis oluyorsun….
bu da bizi öldürüyor, hem de içten…
sinir oluyorsun. ben böyle düşünüyorum. suç mu işliyorum?
iktidarda sen varsın. Suç mu işliyorsun? Kuralları koyan sen olduğun için buna ben cevap veremem. İnsan kelimesinden ne anladığına bağlı. Kendini örnek al ve sor kendine: ne için hayatını ortaya koyarsın, ölmeyi göze alırsın?
O bahsettiğin adamlardan çoğu, fikirlerimiz ayrı olabilirse de düşünce suçlusu ve senin Ben böyle düşünüyorum. suç mu işliyorum? cümlen farkına varabilir misin bilmiyorum ama çok komik olmuş, kitsch olmuş… Ayrıca gerçekten suç işleyip işlemediğini soruyorsan “insanlık suçu” diye bir şey var bilmem duydun mu? İşte ondan fena halde işliyorsun…
Kendini yakan veya ölüm orucuna yatan insanlarla ilgili en ufak insanlık suçu işlediğime (düşünce olarak dahi) inanmıyorum.
Düşünce, idealler uğruna kendine zarar vermenin Müslümcülerin kendilerini jiletlemelerinden daha az psikopatça olduğunu da düşünmüyorum. Hatta daha da ileri gidip bu insanların dışarıda da olsalar benzer davranışlarda bulunacaklarına eminim.
Aynı insanlar değil miydiler ki birkaç sene öncesine kadar her 1 Mayıs’ta bulabildikleri bütün camları aşağı indirenler. Her türlü provokasyona koyun psikolojisiyle kapılıp ardından hem kendisine hem de çevrelerine güçlerinin yettiği her zararı verenler de bu düşünce suçlularıydı.
Ayrıca söyleyeceklerinizi de suratıma çemkirmeden söyleyin.
söyleyelim: salaksın sen Khixar
Seni tebrik ediyorum. Tartışmayı benim cevap veremeyeceğim bir seviyeye çıkardın.
açıklamalara banane, ben böyle düşünüyorum, sanane, bıy bıy bıy diye karşılık verirsen olacağı budur. ağzına sağlık ingilizanahtarı.
hep beraber birilerini asalım. kimse aksini iddia etmesin. mastürbasyon yapalım.
nerede kaldı insan haklarını konurken fikir özgürlüğünü unuttuk galiba..
aynen buydu.
“hep beraber birilerini asalım. kimse aksini iddia etmesin. mastürbasyon yapalım.” Senelerdir bunu yapıyoruz. Az önce hepsi ölsün dediğin insanlar aksini iddia etmekten başka birşey yapmadılar.
Senin başkalarına yaptığın şey sana yapıldığında yaygarayı koparıyorsun.
üslubumu da düzgün tutmaya çalışıyorum. yukarıda söylediklerim açık. biraz daha açayım gene de. Fikirlerle en ufak alıp veremediğim yok. Öyle birşey de söylemedim. Hatta çoğu noktada aynı şeyleri paylaşıyoruz. Ama EYLEM YANLIŞ. hem de çok yanlış.
kendi hayatlarını tehlikeye atarak ne kadar çaresiz olduklarını da gösteriyorlar. Başka şansı kalmamış bir insan için yapılabilecek en büyük fedakarlıktır açlık grevi. Çünkü tamamen kendinle başbaşa kalıyorsun. Savaşını da kendine karşı veriyorsun. Birşeylerin değişmesi için kendi hayatını koyuyorsun ortaya.
Hayır, bu insanların tamamen suçlu olduğunu düşünmene yolaçan şey ne merak ediyorum. Türkiye’deki adalet sistemi mi? Demokles’in kılıcı çoktan kendi kıçına girdi bu ülkede.
İnandığın birşey uğruna illa kendine zarar mı vermek gerekir, herşey mübah mıdır? Veya inandığı doğrultuda her yola başvuran herkesi alkışlamalı mıyız? Hitler de birşeylere inanıyordu, apo da.
Ayrıca insanlar aman ölüm orucu yapmasın diye gittiği yoldan dönecek devlet de tanımıyorum.
adamlar yırtınıyorlar birşeyler anlatabilmek, fikirlerini ifade edebilmek için… hani yapacak bin tane eylem türü olur, onları yapmakta oldukça özgürsündür; o zaman ölüm orucu çok uç kalabilir. ama görüyoruz hergün televizyonda veya canlı canlı, alt tarafı fikirlerini ifade etmeye çalışan insanların başına gelenleri… bu kadar baskıdan, insanların tınmamasından sonra ellerindeki tek kozu kullanıyorlar, belki de en zararsız bir biçimde; kendilerini ortaya koyuyorlar. hala eylemin yanlışlığını göremiyorum. burada birilerinin eylem tarzını eleştireceğimiz yerde, mağdur olanlarının hareketlerini eleştiriyoruz. koca bir tezat! ayrıca hitler ve apo’yla bu insanların eylem tarzlarını karşılaştırmanızı da enteresan bulduğumu ifade etmem gerekir.
gibi düşünenlerin çok olması normal. Sonuçta her on-onbeş yılda bir baskı sonucu hafızası sıfırlanan bir toplumun olumlu yada olumsuz bir reaksiyon verememesi de normal.Hırsımızı, kızgınlığımızı içimize atmamızda normal.Tespitlerde bulunup tepki verememiz de normal.
Uf biri anlatsın hemen nedir bu normal…
Canım sıkıldı yoksa ben miyim anormal
sallandırıcaksın bikaç tanesini bak bidaa yapıyorlar mı!! Asmayalım da besleyelim mi?
Biz hepimiz Wernicke-Korsakof olmuşuz. Ama insanlığa karşı hala umutluyum. Mutlaka bir tedavisi olmalı. Ben anormalim herhalde..:)
yalan söylüyorsunuz