Çok değerli hafif.org camiası… öncelikle uzun süredir burada olamadığım için siteyi ne kadar da çok özlediğimi girince tekrar anladım… artı yüzünü hiç görmediğim ama yazılarını okuduğum yada başka yazılara yorum yazarken lafladığım arkadaşlarımı da özlemişim farkında olmadan…Birebir yaşadığım ve sizlerle paylaşmak istediğim için yazıyorum… daha önceki yazılarımı okuyanlar bilirler babamın geçirdiği bir rahatsızlık vardı,doktorların tavırları karşısında çaresizlikler yaşanmıştı bu vesile ile sağlık sistemimizi sorgulamıştık yazı ve yorumlarda vs…Bahsedeceğim olay yaklaşık 2 ay kadar önce yaşandı… çalıştığım firmadan aldığım teklif üzerine İstanbul’da göreve başlamak durumundaydım ve ailem özellikle de babamın sağlık sorunları vs sebebi ile bu olaya karşı çıkmaktaydı. Ama ben gitmek zorundaydım ve hafta içersinde küçük bir kaza geçirdiğim için arabam serviste olduğundan otobüs ile gitmek gibi bir mecburiyetim vardı. Biletimi aldım,otobüse bindim,aklımda bir sürü soru işareti,geride bıraktıklarım,İstanbul & belirsilikler vs… Yani çok da sağlam bir halet-i ruhiye içerisinde olmadığımı tahmin etmek için sadece o anda bana bakmak yeterliydi aslında.Derken otobüs hareket etti,bilet kontrolü,ikramlar vs ve ardından ışıklar söndü,DVD’ye bir film kondu ve herkes gayri ihtiyari izlemeye başladı…evet o filmdi… gidenlerin anlattıkları ve basında ki yazılardan dolayı gitmemeye karar verdiğim o film : Babam ve Oğlum…
zaten dokunsalar ağlayacak durumda olan ben daha yolculuğun ilk 20 km’sinde şok içerisindeydim…Film gerçekten müthiş ötesi bir kurguya sahip ve sinema sanatı açısından ancak profesyonel eleştirmenlerin belki teknik anlamda eleştirebilecekleri bir yapıda.Ama benim sorgulamak istediğim şey çok başka aslında… Feribota binildiğinde ben geminin güvertesinde resmen savaştan çıkmış gibiydim… saatlerdir kendimi ağlamamak için zor tutan ben güvertede çocuklar gibi ağlıyordum… zaten otobüsten inip ağlamayan yoktu… herkes feribotu bekliyordu demek ki… gemide bir sürü insan var ama bizim otobüsten inenlerin hepsi belli… ıslak gözleri ile kimsenin yüzüne bakmamaya çalışan,hatta üst güverteye çıkıp çay bile alamayan,alt güvertede ellerinde sigara ile sığınacak köşe arayan tipler…Bu noktada benim sorgulamak istediğim şey ise çok daha farklı… adını anmak bile istemediğim o seyahat firmasında bu konulara karar veren embesil her kimse acaba şunu hiç mi düşünmedi : o otobüste bu filmde verilen mesajı direk veya dolaylı olarak hayatının bir evresinde bile demiyorum tam o anda, o yolculuk esnasında yaşan yolcular olabilecegi ihtimali nedir?Düşünün yola çıkıyorsunuz,mesleğiniz,kariyeriniz vs var,hatta aynı şirkette sizden daha üst veya alt makamda çalışan kişilerle yolculuk etmek zorundasınız,ya da babanız hasta ve belkide bir daha hiç göremeyeceksiniz,veya o anda babanızı ameliyata götürmektesiniz ya da bunların hepsini bir yana bırakın karşı koltukta belki de bir vesile ile tanışmayı başarıp ileride hayatınızı birleştireceğiniz bir insan oturmakta ama siz bu filmi izlemek zorundasınız ve salya sümük ağlamak gibi bir handikapınız var… örnekleri daha da çoğaltmak mümkün…Otobüs firmaları kesinlikle çok dikkatli bir şekilde ve profesyonel kişiler tarafından yönetilmek zorunda. Belki bu bir çok kişi için önemsiz bir ayrıntı olabilir. Ama bu yolculuğu yapmak zorunda kalmadığınız için bence çok çok şanslısınız.Saygılar
yorumlar
simdi durum nedir ? sagligi iyi oldumu babanizin??bide cok kiskandim babasini cok seven sizi !!!!!!ben ayni durumda olsam acaba aglayabilirmiyim pek bilmedigimi fark ettim cok fena kendi adima:-(
rakıcımrokacımbalıkcım, döndüğüne çok sevindim, tekrar geçmiş olsun… o film dün akşamda tv de gösterildi. o hatayı bir kez yaparım dedim ve ikinci kez seyretmeyi reddettim. daha önce sinemada izleyememiştim. daha sonra dvd sini seyrettim hasta oldum bir kaç gün. kızımla ikimiz filmin sonunda ağlamaktan şişmiştik… bir taraftan filmdeki konuya ağlarım bir taraftan senaryoyu yapana yönetene küfür ederim. tamam kardeşim film yapında duygular bu kadar da ustaca sömürülmezki… güzel filmdi..yandı ciğerim yandı.. seni çok iyi anlıyorum… otobüste film seyretme mantığını bir türlü anlayamadım zatii embesil ötesi. herkes herşeyi seyretmek ve dinlemek zorunda değil ki. bırak filmi ben bazen müziğe dayanamıyorum… 1995 yılında sevgili ,cidden çok sevdiğim ve hep saygı duyduğum kayınvalidemin vefat haberi üzerine karadenize yola çıktık iki gözü ik çeşme vaziyetleri… aylardan temmuz ama nasıl yağmur yağıyor anlatamam. araçlar yolda güçlükle ilerliyor ve fonda inanmayacaksınız “beni köyümün yağmurlarında yıkasınlar” kimdi o şarkıyı söyleyen hatırlayamadım… anacım kaset dönüp dönüp aynı şarkıyı çalıyor. ben resmen uluya uluya ağlıyorum. eşime “söyle kapatsınlar” diyorum o da bana kızıyor. “ne yapayım herifler anlamazki” diye bana çıkışıyor. sonunda baktı ki olacak gibi değil. rica etti kapattırdı. radyoyu açtılar. popüler şarkı ya bir zaman sonra yine aynı şarkı bu sefer radyoda… RRB umarım her şey yoluna girmiştir. Burası canım Türkiyem… sevgiyle kal…
RRB, öncelikle ağlayabilecek kadar “insan” olduğun için saygılar…sonra gerçekten önemli bir detayı sorguladığın için tebrikler…O otobüste eminim birçok insan seninle aynı duyguları yaşadı ama çok azının aklına geldi bunun bir yönetim hatası olduğu. bence bu durum yazılı olarak söz konusu firmaya bildirilmeli.Babam ve Oğlum’u ilk izlediğimde içimin acıdığını, evet , resmen fiziksel olarak içimin yandığını hissetmiştim. Bunu babasını kaybetmiş, oğlunu kaybetmiş, babasıyla ya da oğluyla görüşmeyen vs birilerinin izlediğini düşünemiyorum bile.bu arada bir detay biliyorum filmle ilgili. Filmin yönetmeni ve senaristi Çağan Irmak, benim bir öğretmen arkadaşımın abisidir. Ve filmdeki hikaye aynen Çağan Irmak ve kardeşinin hayat hikayesidir. Çağan Irmak hayatını yansıtmış anlayacağınız bu filmde. Onun bu acıyı bizzat yaşadığını düşününce, filmin de bu kadar yoğun olmasına şaşırmıyorum ben.RRB, talihsiz bir yolculukmuş bu…yola çıkan hemen hemen herkesin geride bıraktığı birileri, birşeyleri, bir takım kaygıları, kısacası mutlaka o koltuğa oturduğunda burnunu cama dayayıp düşüneceği birşeyleri vardır zaten. Bir film ya da lorienn’in anlattığı gibi bir şarkı bu durumu daha da güçleştirebiliyor işte…bundan sonraki yolculuklarının güzel anılarla dolu olması dileğiyle..sevgiler.
ogrencilik yillarimda ankara-istanbul arsi cok sik gider gelirdim.hep de ayni firmayla. muavin, kaptan beni tanimisti.bir kez cok matrak bir hadiseye sahit oldum. yola ciktik ankaradan tingir mingir giderken “bisey bisey sefer sayili ve bisey plakali aracimizla 450 km ve yaklasik 6 saat surecek yolculugumuzda ben muavininiz…..ve kaptan soforlerimiz……ve ……..’ sizlerle birlikte olacagiz efem.bizi tercih ettiginiz icin tesekkurler efem ” seramonisi. derken muavin mikrofonu birakmadi ve “simdi bir yarisma yapacagiz efem. otobusumuzun sefer sayisi, plakamiz, kaptan soforlerimizin isimleri veya bendenizin ismini 1 dakika icinde dogru olarak yazabilen bir yolcumuz molada bir oglen yemegi kazanacaktir”herkes kagida kaleme sarildi lakin nafile.dogru bilen olmadi.devam eden bir kac seyahatimde dikkatle dinledim soylenenleri, soran olmadi nedir diye
Ben o filmi 3 defa otobüste izledim, ilkin de salya sümük inmiştim mola yerine, hatırlıyorum. Diğerlerinde bağışıklık mı kazanılıyor bilmiyorum ama biraz tüylerin diken diken olmasıyla sıyırıyorum durumu. Otobüs firmaları RRB ın dediği gibi biraz daha özenle seçse koyacağı filmleri ben de mutlu olurum. Artık uçakla gidiyorum gerçi bu sorundan kurtuldum. Sizinle otobüste izlediğim filmleri paylaşmak istiyorum:Yüzüklerin Efendisi 1-2-3TestereBabam ve OğlumMind-huntersSon Samuray…
Testere???
firmalara film önerelim bence. Bir liste yapalım, gönderelim, hafif yazarlarının önerdiği yolculuklara uygun “hafif, matrak, boğmayan, ağlatmayan” filmler listedi diye, ne dersiniz?bence1-grease (koy işte, millet nostalji yapsın, gençlik aşklarını hatırlasın, oh mis:)2- 300 ilk öpücük (yanlış hatırlıyor olabilirm adını ama keyifli bir filmdi)3- organize işler (bol istanbul manzaralı)gibi…yormaz bu filmler adamı, izler gidersin, molada da rahat rahat çayını içersin, di mi ama:)
bence o kadar hassas bir dönemdesiniz ki bunları yaşamanız normal.çünkü sıradan bir durumda bu filmde size sıradan gelebilirdi. anlıyorum diyemeyeceğim(çünkü aynısını yaşamadım) ama kendi durumunuz içinde haklısınız.
Hak vermemek elde değil,film gerçekten incitiyor,elimde mevcut suana kadar 1 kez izledim 2. kez izlemek için uygun bir anımı bekliyorum.Bu arada otobüslerde rahmetlik Kemal Sunal filmlerini tavsiye ederim.
çetin tekindor muhteşemdi!ferhan şensoy’un sınıf arkadaşı bi diğer “kültürlü hergele” engin ardıç’ın da barnak bastığı gibin ı. zsabo’nun filminden”etkiler” taşıyan babam ve oğlum baba olanları ve dahi dede namzeti erkekleri sarsan bir filmdir öyle ya da böyle…