“mütedeyyin” kesimin hassasiyetlerinin gıdıklanacağını, hatta bir miktar tahriş olacağını düşünüyorum ama konu önemli.ezan-ı mıhammedinin bu kadar sallapati, bu kadar ruhsuz okunması, bu kadar baştansavma icrası en başta dinen günahtır, ayıptır, terbiyesizliktir.nerde o ulvi dinsel coşku! nerede o iç yakan uhrevi çığlık!geçen hafta öğle (öğlen, değil sn. dimes yetkilileri!) üsküdar’ayolum düştü.ve duyduğum kakofoniden öte bir saygısızlıktı. üç yandan gelen (yükselen, değil) ezan çorbası…birisi ezanın başında, birisi ortasında, beriki sonuna yaklaşmış…bu nasıl bir dindarlık, bu nasıl bir müslümanlık böyle!şekil itibarıyla “sıkı” bir dindar sayılmam ama dinin özünü içimde taşır, büyütürüm.din, siyaset ve oy için yem malzemesi yapılmadan “cuma’lara” bile giderdim!ne zaman ki, dini bir oy avcılığına tahvil etti açgözlü muhterisler; ne zaman ki, tarikat-cemaat-siyaset çılgıncaüç kol çengi kuşattı memleketi, işte o zaman her yer allaha çıkar diyerek evime kapandım.caminin ruha kainatı dolduran ambiyansı, doğru düzgün okunan ezanın tüm bedeninde çınlayan sedası apayrı bir lezzettir tabii.biz çılgın türkler zarafet, incelik, disiplin ve tutarlılık konularında epey defoluyuzdur.aksi olsaydı bu ezan karmaşasına bir hal çaresi bulunurdu çoktan.ezan makamıyla okunur. sabah ezanı, saba, gerdaniye, dilkeşhaveran; öğle ezanı, hicaz, saba;ikindi; uşşak, bayati; akşam rast, yatsı da segah makamında okunur.üsküdar’da ezan okuduğuğunu zanneden imamların bu makamların adlarından haberdar olduğunu bile sanmıyorum.öyle nasırına basılmış gibi bağırılmaz! öyle, işportada kot pantolon satıyor gibi de bağırılmaz…mustafa akad’ın message-çağrı’sında j. sekka’ya arapça ezan okuyan şahsın sesindeki tonaliteyi, vurguyu, temizliği hatırlayanınız var mı?umarım vardır. halil neciboğlu’nun camideki adam cd’sinin dinlenilmesi ufuk açıcı olacaktır hepiniz için.o zaman ne demek istediğimi anlarsınız.zaten ezanın mikrofon aracılığıyla okunması yanlıştır.pür insan sesinin “inananları” çağırması lazımdır.bunu beceremediler. pekala, aynı anda ezanokutturmayı da mı beceremezsiniz?şu memlekette makamıyla, adabıyla ezan okuyan bir imam yok mudur yahu?! vardır. o halde?..imam ezanı makamıyla, doğru telaffuzuyla okur ve aynı dakikada her camiden “naklen” ezan yayını yapılır.haydi, olmadı diyelim. o zaman da, her önüne gelene bu ulvi çağrı okutturulamaz.hakkını vererek okuyan bir imam alır eline mikrofonu veo ilçedeki her camiye sesi ulaştırılır.bu da mı olmadı?o zaman da aynı saat aynı dakika ve aynı saniyede okunur… her ezana, bir başka ezanla “vokal” terbiyesizliğine durdemenin vakti geldi de geçiyor.dinsel hassasiyetleri biraz da buralarda arasak fena olmaz.
yorumlar
Düzelti: “ezan-ı muhammedinin”
yazının ilk satırlarını okuduğumda, acaba nerde dinledi bu Naylon Vicdan bu ezanı, diye düşündüm. aklıma her sokağında tarihi bir camisiyle, uzunca bir süre yaşadığım, üsküdar geldi. keşke, dedim, keşke bu arkadaş üsküdar’daki eşsiz ezan lezzetine şahit olsaydı da, böyle şeyler yazmasaydı diye düşünmüştüm ki, mevzubahis olay üsküdar’da vuku bulmuş meğer ;)aslında üsküdar’da, özellikle akşam ezanlarında, mihribah sultan camisi ile valide sultan camisi müezzinlerinin seranatı büyüleyici bir etki bırakır dinleyenler üzerinde. akşamları meşhur çeşmenin yanında dikilip bir kaç dakika süren o akşam ezanına kulak vermemek olur muydu hiç. acaba müezzinler mi değişti. ya da karşılıklı okumaktan vaz mı geçti müezzinler. gerçi artık çeşmenin etrafı da araç trafiğine açıldı. ah marmaray ah.
naylonun dediklerine katılıyorum.. benim bulumdugum ilçede sesi ve okuması cok güzel olan imam tek cami (merkez camii) üzerinden okuyor ve diger camilerin minaresinden de aynı ses yükseliyor.. inanın güzelligini o zaman daha çok anlıyorsunuz..
Rahmetli Prof. Ahmed Yüksel Özemre’nin çok güzel bir yazısı var bu konuda ;http://hepsibos.blogspot.com/
Allah ezan sesine hasret bırakmasın
Amin.