Ebeveyn Olma İsteği ve Çocuk Üzerine:
Canlı doğar, yaşar ve ölür. Bu arada neslini devam ettirir. Neslini devam ettirmek ister. Bu istek, içinde, başka hiçbir şekilde dolduramadığı boşluktan kaynaklanır. Bu boşluk ancak kendinden bir parça üreterek doldurula bilinir. Yaratarak. Herkesin günün birinde anne-baba olma hayali de bundandır. Kendi eseri olan, kendinin yarattığı, heyecan verici bir ürün. Kendi boşluklarını doldurmak için tasarlanmış yegane kalıplar. Ürettiği-yarattığı sonuna kadar onundur. Herkesin onu sevmesi, ona saygı duyması, ondan bahsetmesi hoşlarına gider, onları yüceltir. Bundandır ki onları önemli bir yerde, önemli bir insan olarak görmek isterler.Kendilerinin olmayana karşı sürekli dirençleri vardır. Çünkü en basiti kendi ürünü değildir diğerleri. Örneğin kişinin dışarıda ona ihtiyacı olan birisine yardım etme isteksizliği de bunun sebebidir. Etmez, edemez. Çünkü başkasınındır o, boşluğunu doldurmasına zerre etkisi yoktur.Sanatçı ve Eseri Üzerine:
Sanatçıya göre de eseri onun çocuğudur, ürettiğidir. Eserini tamamladığında müthiş bir heyecan duyar. Ürettiği sonuna kadar onundur. Bu heyecanı başkalarıyla paylaşmak ister. Paylaşırda. Bu sebebtendir ki Da Vinci, Mona Lisa tablosunu uzun bir süre yanında taşımıştır. Bu heyecanı paylaşmayan yoktur ya da sancılı bir dönemden geçmektedir. Sebebi de budur paylaşmamasının.Sanatçı ve eser yaratma arzusunda da, başrolde yine o doldurulmak istenen boşluk vardır. Aslında o boşluk egodur.
yorumlar
ilginç bir karşılaştırma. acaba herkes için geçerli mi? geçen gün, iki çocuğum olmasına karşın sağlık sorunum olmasa üçüncü bir çocuğum olsun istiyorum dedim ve bir anda “keşke prosedürlere uygun olsa yurttan bir çocuk alsam” diye hayal kurmaya başladım. hayal diyorum çünkü ben delinin tekiyim böyle ağır bir sorumluluğu üzerime alırım… diğer aile üyeleri benim gibi düşünmediğinden hayal fıssss diye söndü.gelelim sanat için; bilgisayarda bir iki renk ekleyip resim çiziyorum. onu bile birilerine göndermeye yanaşmıyorum… neden? kıskançlıktan… onlara emek verdim ya… neme lazım o değerli eserlerimi elalem almasın burada ego var sanırım.
hocam, yeni yaptığım çalışmalarımı ve onların bana verdiği yoğun heyecanı dile getiriken, bu söylediklerimi yazıya dökmemi istedi.aslında bu yazıya o heyecanı anlatmak için başlamıştım ama gel gör ki çok farklı bir noktada bitti. zaten hocam “ben bunu istememiştim o heycanını yazıya dökmeni istemiştim demişti”. Ama bu boşluk hakkaten mevcut.lorienn,çalınmayacağını bilsen yayınlardın sanırım biilmiyorum ama birşeyler yarattıktan sonra insanın midesinin biraz üstünde kelebeklerin uçuştuğunu hissettmesi öyle büyük bir haz ki, hiç birşeye değişilmez.
deli misin? bırak büyük sanat eserlerini hafifte yazdıklarımız beğenilince aldığımız haz ne ile değiştirilir ki? hepimiz burada o keyif için varız…
Peki “gönderilmemiş mektuplar”, hiç yayınlanmamış sanat eserleri?Belki de biz onları hiç bilmiyoruz ve asla öğrenemeyeceğiz.