Tüm adilikleri yapsa da hayat, söylediklerimizi kurşun olarak yollamasa geri keşke…Kendi kendimizi, kendi söylediklerimizle, kendi masum paylaşımlarımızla gene öldürtse de, belli etmese bize pek…Ama işte… Pişmanlık öylesine kötü ki… Geçmiş bir minicik zaman diliminde, parıl parıl parıldayan gözlerle,munzur mu munzur bir ifadeyle minik bir paylaşım, öfkeli ağızlardan geri püskürtülmese ya, tam sinemize…Hesapsız yaşamak haram bize.En büyük günah,hesap yapmamak iken, bunun, hiçbiryerde yazılı olmadan kendi kendimize yaşayarak anlamak zorunda olduğumuz bir farz olması ,adiliğin daniskası.Hesapsız yaşamlar haram bize.Uzun vadelisi,kısa vadelisi,ne kadar lahzaya bölünüyorsa zaman,hepsi için işte,düşünmeden söylenen sözler,hatta sadece yeterince düşünmeden söylenen sözler cehennem ateşimiz, ahret patikamız.Yokum diyememek de, her demek istediğinde, desen de bir vasfının olmayacağını anlamak da en büyük ceza olsa gerek; her yeltenişte dilimizi ateşe bulayan…Sonra, ıslak bir şeyler akıtırken bakışlarımızın derinlerinden,söner umuduyla çaresizliğimize sarılı cehennem ateşimiz; yoklarken buz gibi kalbimizi ve dışımızdaki sıcaklığı; bu ıslaklığın, ağlayan gözyaşlarının yetersizliğini görmek; en fena…Kendimizden umutlanıp, gene kendimizde son bulmak yani,fena.Sonra, hesap yapıp, birilerini ve hatta bir şeyleri değiştirirken, keskin virajlardan ucuz kurtulan insanları elimiz kolumuz bağlı izlemek,bu seyri herkese duyurmak istemek, binbir yalan dolan detayı, cennet kapısı hesapkar tavırları; ama aynı keskin virajlardan aşağı yuvarlanırken bile biz, o şuursuzluğun sarhoşluğu ile lal olmak,yok olmak; en fena.Hesapsız insanlar hesap yapmaya ölürlerken başlarlar.Bu dünyadayken bağırmazlar, susmak ve diğerlerine uymamak en devasa haykırıştan bile gürültülüdür çünkü; bir kenara çekilmek, en karşıtlığın emaresidir çünkü. Günah korkusundan değil ama, tamamen doğallıktan. Onlar ölürlerken hesap yaparlar, tam da o vakit günahtan korkarlar ve gerçek manada bir susma,haykıramama ölürlerken olur, o hep bekledikleri masum kabulleniş, anca o zaman can bulur.Hesap insanları ise, bu dünyada tamamen doğallıktan uzak,avaz avaz bağırırlar,fark ettirmek için kendilerini bağırırlar,;seçtikleri, başkalarının onların farkında olmalarını istemeleridir çünkü, onlar kendi farkındalıklarını yaşamasalar da olur. Ve ölürlerken onlar, gene bağırırlar, yaşıyorlarkenki halleriyle gidiyorkenki halleri birbirinin aynıdır, arsız haykırışları, belki de son saniyelerinde işte gerçek farkındalıklarıyla yankılanır. Pişmanlığın tonları mıdır, hayvanlığın mı bilinmez giden dönmediğinden ama;Bilinen bir gerçek vardır ki,Kendi farkındalıklarının bu dünyada farkına varabilme potansiyeline sahip insanlar, bunu hiçbir zaman layığıyla bu mekanda yaşayamayacaklardır.Burda da insan sorgulamaya geçer:Bu şekilde işyeyen bir düzen fazıl mıdır?
yorumlar
ne diyon dayı, ben anlamadım
il mare hoş bir yazı olmuş. bir kaç yazım yanlışı çarptı gözüme:Bu şekilde işyeyen bir düzen, gibi..belki düzeltmek istersin
ister ister bence de
fazıldır il mare fazıldır
rakı bardağımı gördün mü İlmare? şurada bir yerde olacaktı..alala alala..
İlahii:D
Bu tür yazılarım şimdilik bitti galiba, başka bir döneme girdim…))
Yargıç olsa idik, gene hepimiz suçlu olmaz mıydık birbirimizin karşısında? Aslına bakarsanız hemen herkes kendi zavallı haline uygun düşen biçimde çarmıha gerilen, neden olduğunu da bilmeyen birer isa’yız gibiyiz her birimiz.. Galiba insan olarak kendi ışığımızı yitirdik.. hatta kendi kendini bağışlayan insanların bağışlayıcı suçsuzluğunu da…Yukarıdaki yazıya bir katkım olsun diye yazma gereği duydum. En azından düşünmeye sevk eden güzel bir içe sesleniş olmuş…
benim de katkım olmuş mudur diye kendime sorarken buldum kendimi..ah İlmare bulamıyorum hala.._yatsan iyi olacak._tamam.
Son olarak, şunları da buraya eklemek istedim.Bu yazı ile işim bitti…”Bir düşmanınız varsa eğer, onun kötülüğüne iyilikle karşılık vermeyin:Çünkü bu onu utandırır.ONun yerine düşmanınızın size iyi bir şey yaptığını kanıtlayın.Ve azarlayın onu,utandıracak yerde.Ve size küfredildiğinde,hoşuma gitmiyor kutsamaya kalkışmanız.Öyle yapacak yerde,siz de biraz küfredin,daha iyi.Ve eğer büyük bir haksızlık yapılmışsa size,ona hemen beş küçük haksızlık daha ekleyin.Berbat birşeydir haksızlığın altında tek başına ezilenin halini görmek.-Paylaşılmış haksızlık, yarı yarıya adalet demektir.Ve bırakın, haksızlığı onu taşıyabilecek olan üstlensin!Küçük bir intikam, hiç intikam almamaktan daha insancıldır.Daha soyludur kendini haksız kılmak haklı çıkmaktan,özellikle insan haklı olduğunda.Ama bunun için, insanın yeterince zengin olması gerekir.Söyleyin nerde vardır gören gözlere sahip,sevgi olan adalet?O zaman yalnızca bütün cezaları değil,bütün suçları da taşıyan sevgiyi bulun bana!O zaman yargıcın dışında herkesi aklayan adaleti bulun bana!Birşey daha duymak ister misiniz? İÇtenlikle adil olmak isteyenin kişiliğinde, yalan bile insan sevgisine dönüşür.