durdu. kapıdan çıkıp gitmesi gerekiyordu. silah sesini duyan komşular çoktan polise haber vermiştir. eli kapı tokmağında öylece bekledi. bir işaret, umut istedi. bir iki dakikalık sessizilikten sonra beklediği işaret gelmeyince kapıyı açıp kendini dışarı attı. dışarı çıkar çıkmaz başı döndü. duvara çarparak, aksak, ağır korkak adımlarla merdivenleri indi. “son bir merdiven ha gayret” diye söylendi. dış kapının arkasındaki otomatiğe dokundu. kapının açılmasıyla kendini dışarı attı. yüzüne çarpan soğuk hava iyi gelmişti. “bitti” diyerek kendi kendine konuştu. kalabalığın arasına karışarak şehrin ışıklarının peşine düştü. son söylediği cümle “hava kararmış”. onu bir daha kimse görmedi.durdu. yerdeki kan izine uzunca bir süre baktı. aklına nedense izlediği bir film geldi. filmde adam kana dokunuyordu. ansızın bir mide bulantısı duydu. tuvalete kendini zor attı. öğle yemeğinde yediği tavuk pirzola top halinde midesini terk etti. soğuk suyla yüzünü yıkadı. kendine gelir gibi olmuştu. ikinci bir mide bulantısı ve öğürmeyle tekrar klozetin üzerine eğildi. çıkaracak bi şey kalmamasına rağmen kustu. sadece su geldi, midesinden. boğazında yanma hissetti, öksürerek toparlamaya çalıştı. şimdi sıcak bir kahve ne iyi giderdi. kadının ona yaptığı bol sütlü nescafeleri ve greek kahvesini hatırladı. bir daha içemeyecek olması içini sızlattı. salona göz gezdirdi hızlıca. kan sızıntısı durmuş, ağır bir koku odayı kaplamıştı. bu kokuyu ömrü boyunca hissedeceğini, hatırlayacağını, ipuçlarının hiç geçmeyeceğini bile bile kadına son bir kez baktı.durdu. silahı sıkıştırdığı pantolonun arkasından çıkardı. direkt ona baktı. gözlerinin önünden hayatı geçer sanıyordu, öyle olmadı. ya da öldürürken canım acır mı diye düşünürdü. hiçbiri olmadı. öğretilen, ezberletilen herşey gibi bu da yalandı. silahı iki el art arda ateşledi. kadın hiç bağırmadı. neresinden vurduğunu bilmiyordu. tetiğe basarken tek düşündüğü bağırmasıydı. hiç bağırmadı kadın. gözlerini kapattı, bir iki saniye sonra açtı. yerde başından vurulmuş halde bir kadın yatıyordu. kimdi bu? yüzü değişmiş, beyni dağılmış, ince bir kan ve et parçaları etraftaydı. güzel yüzü çirkinleşmişti. beş dakika önceki o güzel gözler solmuş, dolgun dudaklar incelmişti. kanla beraber vücudu da küçülmüştü.durdu. onun durmasıyla birlikte zamanda devingenliğini bıraktı. başını kaldırıp, ağır hareketlerle, gözlerinin içine baktı. ilk kim gözlerini kaçırırsa bu oyunun yeneni de o olacaktı. kadın kaçırmadı, gözlerini. “burada ne işin var? bu ev kimin” diye sordu. kadın hâlâ gözlerine bakıyordu. “kimin olduğunu biliyorsun. bildiğin soruları bana sorma” dedi. “seni öldüreceğim” dedi genç adam. “biliyorum” dedi kadın, hep bildim. “beni gerçekten öldürmeli ve pişman olmamalısın, yoksa ben seni öldüreceğim.” şaşırdı, sarsıldı genç adam. gözlerine baktı. kaçır şu gözlerini kahrolası kadın diyerek içinden haykırdı. kadın bu sesi hiç duymadı.durdu. durmasıyla tik tak diye ses çıkarıp duran saat de sustu. yakışıklı, genç, sakallı uzun boylu bir adamdı. kadının köşeyi döndüğünü gördü. takip etsem mi diye hızlı bir düşünce geçti, aklında. hemen içgüdüleri bu soruya cevap verdi. ayakları kendiliğinden peşine düştü. kadın köşeyi döndükten sonra eski bir apartmanın kapısında durdu. elleri gideceği katı, çalacağı zili biliyordu. hiç beklemden bakmadan zile dokundu. otomatiğin sesini kulaklarında duyuyordu, adam. hızlıca ağır kapıyı devirerek içeri girdi kadın. ayaklarında ince topuklu bir ayakkabı vardı. oysa onunlayken hiç topuklu giyinmemişti. ya dudağındaki gül kurusu ruj. kokusu havaya karışmıştı. kadın nereye giderse gitsin bu kokuyu bulurdu. bütün şehri koklar yine de onu bulurdu.durdu. karşı vitrinin camındaki yansımaya baktı. oydu. oysa ona işte olacağını söylemişti. uzun paltosuna sıkıca sarılmış, vitrine bakıyordu. dalgalı saçları omuzlarına dökülmüş, orta parmağındaki kırmızı, üzeri işlemeli yüzük parlıyordu. işte olması gerekiyordu. ansızın karşımıza çıkan, ansızın çalan telefonlar gibi korktu, genç adam. bu iş kötü bitecekti. kadın orada epeyce bir zaman durdu. bu kadın değil miydi karısı. işte olması gereken, onu hep seveceğim diye söz veren. sözler tutulmak için verilir diyerek tekrarladı, içinden.
yorumlar
etkileyicii
güzel…
”durdu. karşı vitrinin camındaki yansımaya baktı. oydu. oysa ona işte olacağını söylemişti.”Nevdalist; birşeyi farkettim ve bunu paylaşmak istedim. Bu sitede okuma, araştırma, gezi, yapıp, bunları yazıya dönüştüren süper bir kalemsin hatta en iyisin.Fakat sadece kendine ait his ve cümlelerle deneme yazıları yazdığında çok devrik cümle kuruyorsun ve diğer yazılarındaki mükemmelliği bulamıyorum..Bu çelişkiyi anlayamıyorum..Bununla ilgili olarak, Pilli Pati, Buddhala ve Best i takip etmeni öneririm..Umarım, kızmazsın bu eleştirime..
yazıyı okudum, başta anlamadım. sonra etiketlere bakınca son paragraftan okumaya başlayıp yukarı doğru çıktım. çok zekice kurgulandığını belirteyim.çok güzel ve etkileyici olmuş.sevgili pillibebek kuyuda herkesin bir tarzı var. nevdalist diğer yazılarında da hep devrik cümleler kullanıyor. cümlelerinde bir vuruculuk var. mesela üsteki şu cümle:
bana sanki cümleler ve onların cevaplarını da kendisi veriyormuş gibi geliyor. tarz meselesi tabii ki. benim hoşuma gittiğini söylemeliyim.silah öldürmez, insan öldürür. çok rahat birini öldürebilirim. içimden bir ses bir gün bunu yapacağımı kulağıma fısıldıyor.
Devinim71Ben sadece çok güzel olmuş eline sağlıktan başka birşeyler yazmak istedim..Bunu hissettim, söyledim, kendisi alıştırdı bizi mükemmelliğe ..Başarılı olduğu konuyu ortaya çıkardım işte..Ama haklısın tarz meselesi..Gezilerini ya da tarihsel olayları anlatan, başka yazılarını okumak dileklerimle..
alââ…
pillibebekkuyuda lütfen beni yanlış anlama. ancak bir başkasını örnek göstermek, onun yazılarına bak demek bence pek bir eleştiri olmuyor. sana yapılsa, bozulurdun. yoksa eleştiri yapalım, bunda problem yok. mesela öldürdüğü sahneyi çok kötü ve kısa yazmış. onu biraz daha derinleştirse, tasvir etse çok güzel olurdu.
Yok ben yanlış anlamam seni merak etme, ama kendime de Nevdalist i örnek gösteriyorum bir çok konuda mesela süper bir araştırmacı..O zaman, kendime de ayıp etmiş olur muyum .:)
ha ha güzel ataktı, teşekkürler. senin bu örnek gösterdiğin arkadaşları ben mükemmel bulmuyorum. benim için yazı konusunda bu sitede en iyi yazan baby700 abimiz, kopanisti ve nevdalist’tir.şimdi hangi örnek doğru? yani senin beğendiklerin onlar, en iyi değiller. hele bestloser’i hiç beğenmiyorum. sen onlar tek yetkinlermiş gibi yazmışsın.sakın ha! yanlış anlama:)
@nevdalist çok güzel kurgulamışsın,hikaye önce düz haliyle mi oluştu zihninde, yoksa bu haliyle mi?..bazı kitapları en sonundan başlayarak okuma gibi bir deliliği olan ben, böyle çaprazlıklara bayılıyorum..ama etiketlere öyle açık açık yazman hiç iyi olmamış bana göre..yorumlarda sonradan ekleyebilirdin bunu ama en başa koyunca insan ister istemez, bir sonraki olayın aslında bir önceki olay olduğunu bilerek okuyor..ve insanın merakını alıp gidiyor..filmin sonunda ne olacağının söylenmesi gibi olmuş..güzel bir deneme, ellerine sağlık.
Yok vallahii, yanlış ,anlamam seni,:)İşin içine Baby700 girerse boyut değişir ama.. Tabii bizler de farklıyız eleştiri yaparken ilgi alanlarımıza göre..Katılıyorum..Edebiyat dünyası duyguların çarpışması ve kelimelerin oluşturduğu cümlelerin savaşı..Anlaşılır yazılar ve cümle kuruşları açısından ele almıştım..
@pillibebekkuyuda, edebiyat dünyası derken? hafifteki yazıların edebiyat ile hiç alakası yok. kendi çapımızda paylaşıyoruz. ben o derece beğenip, ciddiye almıyorum.
Ben ciddiye alıyorum yazılanları, hep okuyorum..O halde eleştirme hakkı ben de..:)Ama sesli düşünmek zararlı sanırım..”Bu yazı çok güzel olmuş, yazarın ellerine sağlık”..Bu da sana jest im, Devinim71
bu son cümlen kötü oldu pillibebekkuyuda. kocaman insanlarız, bana jest yapmana ihtiyacım yok. düşüncelerimi belirttim, senin belirttiğin gibi.
Biraz değişik bir espri tarzım var Devinim71 , kırmak istemedim..Eğer kırdımsa özür..
ne olmuş yahu? kızmayın, kırılmayın birbirinize. no problema, no panik.efenim serbesti sevmediğim, ayda yılda bir yazdığım bilinen bir konudur. bu da kendimce zamanı değiştirmeye çalıştığım bir kurgu. baktım 49 yazım var, 50 olması benim için anlamlıydı. o yüzden dün aceleyle gönderdim. yazı aceleyle yazılmadı ama, diye de dip not düşeyim.absence, bu haliyle yazdım. kendimde geri dönüş yaptım. aslında yazıp üste doğru ilerlemek daha kolay bir metot olabilirdi.PBK;elbetteki eleştiri yapabilirsin. kızgın olmam diye bir durum söz konusu değil. ben asla mükemmel yazdığımı düşünmedim. ancak bana besti önermeni garipsedim. best mi? almayayım.
Son yazısıyla bitirdi beni zaten, geçiniz Nevdalist.:)
@pillibebekkuyuda kırılmadım. teşekkür ederim inceliğin için.
Güzel kurgulanmış bir ihanet öyküsü. Kaliteli işlenmiş, üzerinde çalışılmış bir konu. Ayrıca baştan sona ve sondan başa ayrı bir tat vermekte. Elinize sağlık.Ve küçük bir eleştiri de benden. Hızlı yazdığınızı söylemişsiniz. Mesela noktadan sonra küçük harfle diğer cümlenin başlaması gibi… Ama konuyu sürükleyici işlemeniz bu vurgusal nitelikleri göz ardı etmeme yeterli geldi.Sonuç; iyi bir çalışma… Biraz daha itina ile kaliteli bir yazı olması kaçınılmaz. Benim hoşuma gitti.Bu güzel yazı için teşekkürler…
plakton;sabah sabah pek bi mutlu ettin beni. az ve öz yorum yaptığını eklemeden geçemeyeceğim. küçük harfle bilerek başlamıştım. hani dinginlik, sakinlik gibi algılansın diye. ama tabii ki bizim kafamızda kurguladığımızla yansıttığımız farklı oluyor.durmak üzerine aslında bir süredir düşünüyordum. ara vermek, anlamına gelir. durursun bakarsın, durursun devam edersin, durursun geri dönersin. falan filan işte.
Bu yaziya sapka cikariyor ve Nevdalist’i tebrik ediyorum…
serbestte de yazı yazmamışım ki! ayaklandırayım.offf, ben yoruldum bundan. inime geri döneyim.
güzeldi güzel bitmesi daha güzeldi…
sürükleyici olmuş,tebrik ederim.
pilli yorum avcısı yorum var diyor. bir bakıyorum ortapedik’te beni seviyorrrrr. çok mutluyum, çokkk.