İnsan Tanrı olabilir mi?

Neden mi? Yazdıkları şeyler bazı kişileri konuştururlar, ya birinci ağızdan ya da dışarıdan üçüncü bir gözle. Ama sonuçta bütün o yazılanlar, kişilerin konuştuğu her şey, geçen bütün olaylar bir kişiye aittir, yazara. Fikirler çatışır, düşünceler birbirine karışır ama sonuçta bunu bir tek beyin üretmiştir. Bu çelişki midir? Yani o kadar zıt düşünceler üretmek, sonra da bunları ayrı kişilere söyletmek ve sonunda bir senteze ulaşmak. Yazarın hangi düşündüğü şey doğrudur? Okurken bunu hiç düşünmeyiz. Çünkü okuduğumuz yazarın değil, o kitapta geçen kişilerin anlattıklarıdır, en azından öyle gelir bize. O kitapta belirtilen en kötü fikirler ve düşüncelerle, en iyi fikir ve düşünceler de yine yazara aittir. Yani en iyiyi de, en kötüyü de yazar düşünür, bir kişi düşünür. Ama bunu karakterlerine söyletir, ilginç değil mi? Herneyse, bunu tartışabiliriz tabi.

Dostoyeski de ilginç bir yazardır. Bana göre ortaya çıkamamış, anlaşılamamış dahilerden birisidir. Bütün kitaplarını okudum. Hangi ruh hallerinde bu kitapları yazdığını çok anlıyorum ve biliyorum. Dostoyeski der ki, madem ki insanlara can vermeye ve can almaya yetkili olan tek kişi Tanrı’dır, o zaman kendi canını kendisi alan bir kişi de Tanrı’dır. Tahmin edebileceğiniz gibi ihtihar etmekten söz ediyor. Peki sizce nasıldır? Dostoyeski haklı mı? Düşününce mantıklı gelmiyor mu size de. Bana geliyor. Peki neden insanlar Tanrı olmak istemiyorlar, işte sorun burada bence. Tanrı olmak kolay mıdır? Bunu denemek isteyen birçok insanın görüntülerini izlemişsinizdir. Hiç de kolay görünmüyor değil mi. Yaşamla ölüm arasındaki o ince çizgide duran insanlar ama yaşama daha yakın olan insanlar. İnsanlar kendi hayatlarına son vermek istemezler çoğu zaman. Sadece hayatlarını rehin alırlar, o rehineyi de hayatlarını değiştirmek için kullanırlar. Çelişki. Ortaya konan kendi hayatlarıdır ama istenen yine kendi hayatlarıdır. Yani şunu demek istiyorum, Tanrı olmak için ölmek isteyen bir kişiye rastlamadım ben daha. Zaten bunu isteyen kişi bunu yapar. Ne köprüye şıkıp şov yapar ne de hapı içtikten sonra sevgilisine telefon eder. Çok mu acımasız oldu bu, sanmıyorum. Dostoyeski de aslında bunu söylemek istiyor zaten. Tanrı’ya başkaldırmak istiyorsan, ona kafa tutmak istiyorsan, onunla eşdeğer olmak için sana sadece bir tek yol öneriliyor, onun yetkisini kullanmak. Sakın kimseyi intihara falan teşvik ettiğimi sanmayın. Zaten ben bu işin teşvikle falan olacağına da inanmıyorum. Hiç kimse şimdiye kadar ‘dolduruşa geldim, o yüzden intihar ediyorum’ diye yazılmış bir not bırakmadı. Bundan sonra da bırakmayacak. Bir deneyin sizde bakalım, yüksek bir yere çıkın, kenarda durun, aşağıya bakın, son adımı atabilecek cesaretiniz var mı? Tabancayı başınıza dayadıktan sonra tetiği çekebilecek cesaretiniz var mı? Yok değil mi. Fark burada işte. Yaşam insanlara verilmiş en büyük armağan. Ya 12 amino-asit tarafından veya Tanrı tarafından, hiç farketmez. Tanrı olmak mı? Karar sizin.