bildirgec.org

yaren

11 yıl önce üye olmuş, 8 yazı yazmış. 131 yorum yazmış.

yemek tarifleri defteri…

yaren | 02 June 2004 16:30

“Kız seni de mi üzüyorlar? Dudağın neden küçük küçük akmakta?Sorsalar şimdi anlatamayacaksın. Laflar şişip şişip kalacak boğazında. Bir halt açıklayamayacaksın. Öğretmişti birileri, yedi kere uzun uzun nefes alıp ağır ağır bırakacaksın. Yedincisinden sonra bir aynada karşılaşıverirsen kızarmış yüzünle yeniden zıplamaya başlayacaksın. Bu gözler niye bu kadar hızlı kızarıyor ve neden bu kadar geç soğuyor burkulan yerler… kendine sinir olacaksın. Saçını başını dağıtıp, üstünü başını açıp bu hayattan kaçmak için müthiş hızlı, müthiş keskin kararlar alacaksın.*** içeriden bir ses gelecek, herhangi bir soru, gündelik bir şey, tam o sırada. çay süzgeci nerede gibi mesela. hatta biri, daha da beteri neyin var? diye bile sorabilir sana. içinden gülmekle karışık ağlamak gelecek. Seni o kadar derinlerden yüzeye, ölü balıklar gibi yüzeye, bu aptal sorular mı çıkaracak? Sırf konu açılmasın, sorularla boğazın sıkılmasın diye biraz daha kalacaksın odada. yüzünün ağlama rengi geçene kadar, azıcık daha.

Ayın 1’i Geldi Çattı

yaren | 30 April 2004 16:08

Yarın ayın 1’i… Hem de 1 Mayıs. Ama benim ( ve zannedersem benimle beraber birkaç kişi) için işçi bayramından öte ciğer bayramı olacak gibi görünüyor. yakın geçmişte sigarayı bırakmak üzere bir karar alınmıştı burada, o gün bu gündür kendimi hazırlıyorum. 3 gün önce 1 paket sigara aldım. normal şartlarda bana dayanırdı 3 gün. fakat iş arkadaşım dün sigarama ortak oldu. ve paketim 1 gün erken bitti. Eh ayın biri dedik ya.. söz verdik artık erken bırakıp oyun bozanlık (!) etmek olmazdı. bugün yeni paket alsam bitmez. bu durumda arkadaşımı da bu karara ikna ettim. Artık O’da ayın birinde sigarayı bırakanlar kervanına katıldı. Dolayısıyla bugün o ve ben ortak bir paket sigara aldık 🙂 bu gece son…. eğer paket bitmezse arkadaşımın eşine bağışlayacağız. şans bu ki yarın gece uzun zamandır görüşemediğim arkadaşlarımla bir araya gelip bende sabahlayacağız. Bir nevi pijama partisi olacak… eee sigara içen arkadaşların bileceği üzere, böyle geceler; zaman zaman dertleşilip zaman zaman neşelenilen ama her iki durumda da sigaranın bolca tüketildiği gecelerdir. Ben içmeyeceğim.. Ciddi bir sınav olacak… hemde ilk günde. neyse birazdan çıkıp alışverişe gitmem lazım… Kokulu mumlar, tütsüler veee bolca çerezzz.. Pazartesi de diyete başlarım artık. Önümüzdeki hafta öfkemi kim dizginler bilemem.. Zira büyük ihtimalle pılısını pırtısını toplayıp peşime takılacaktır bütün hafta. Şimdiden hepimize bol sabır diliyorum arkadaşlar…

herşey

yaren | 25 May 2002 14:42

kötü şeyler oluyor… hayatımda, bissürü kötü şey! çevremde, bissürü kötü şey! Ülkemde, bissürü kötü şey!

Pazartesi haftaya bomba gibi başlamak istedim.. hani iyi anlamda derler ya.. bomba gibiyim diye, bende öyle diyebilmek istedim. Bugün cumartesi ve ben patlamak üzereyim..

pazartesi sabahı olağan yoğunluğuma hazır, dinç, güleç bir şekilde işe geldim! saat 8.30! masamın üzerinde bir faks! bana gelmiş, muhabir bir arkadaşımdan.. gece almış haberi, söyleyememiş faks yazmış!

“o seni çok sevdi! o senin tüm kötü olaylar karşısındaki güçlü duruşunu sevdi! bu kez de onun için güçlü ol lütfen, başın sağolsun!..”

kim olduğunu anlamam çok güç olmadı.. çünkü O’nu acile kaldıran, yoğun bakım kapısında bekleyen bendim.. ama iyi demişti doktorlar, evine git o iyi olacak demişlerdi.. hayatıma giren ender dostlarımdan biriydi ve iyi olmalıydı tabiiki.. inandım doktorlara! ama o öldü! inanamadım!

ertesi gün Salı! tören hazırladık.. en az 300 kişi var! hepsinin yakasında O’nun resmi.. hem de hiç sevmediği, personel servisinin isteği üzerine poloraid çektirdiği, bana bile göstermediği, dalga geçmek için çekmecesinden gizli gizli alıp o’nun peşimden bağrış çağrış koşmasını sağladığım resmi… onu bulabilmişler sadece

bir görse ne çok gülerdi bu duruma!!! “bak Aksoy” dedim içimden, “bakta gör halimizi.. sen istediğini yaptın, ama gör bak biz ne haldeyiz şimdi.. yada bak ben ne haldeyim!”

kendimi birdenbire yapayalnız hissettim, hatta bomboş..

cenazeden masama döndüm ki, telefon geldi, “yönetim değişecek”.. geçmişimdeki insanlar didik didik edildi, sorgu sual.. (bu kısım işimle ilgili) ne ölümden doğan acımı yaşayabildim, ne de soruşturmadan doğan şokumu.. hangisine ağladığımı bile bilmeden ağladım bir hafta boyunca.. şimdi ortalık duruldu.. şimdi kendi şehrimdeyim.. kendi işimin başında yeni atanan yabancılarla birarada.. annemi aradım, şehir dışındaydı, tatile gitmişti, öyle kötü bir zamanda gittinki anne, sana öyle çok ihtiyacım varki demek istedim.. ama hemen sitem etmek olmazdı; nasılsın dedim! yengen hastalanmış, antalya’ya gidiyoruz dedi… bişe diyemedim, sadece ağladım!

…….

herşeyi bir başsağlığı telefonu çok güzel özetlemişti aslında..

“biliyorum onunla bir nefes kadar yakındınız, acın çok büyük, acına başka acılar karışmadan ağla kızım… başın sağolsun”

……..

olmadı.. buna bile izin vermediler… lütfen beni affet Aksoy.. ruhun şad olsun…

……..

hep O’nunda dediği gibi: “nerede bu iyi haberler!”

beni artık iyi haber verecek birileri aramalı! yoksa tükeneceğim artık! lütfen! acil olarak iyi haberlere ihtiyacım var……….

telefon sapığım ve ben

yaren | 04 May 2002 14:29

benim uzun zamandır ev telefonumu arayıp sadece sesimi dinleyip, kapatan bir sapığım vardı.. sapığım diyorum çünkü anne ile baba açınca dinlemiyor hemen kapatıyordu, üstelik genelde benim evde olabileceğim zamanlarda arıyordu.. bu durumda talep edilen bendim. işin güzel yanı ev telefonum da arayan numarayı gösteriyor…

bir – iki – üç.. “hadi muhatap olmayayım..” “zavallı” gibi iyimser düşüncelerle başta pek ilgilenmedim.. daha sonra sevgili sapığım benimle konuşmaya karar verdi.. ama artık öyleki; telefon çalınca ailem numarayı görüp, “kızıımmm telefon sanaaaa, sen aç!” diye seslenmeye başlamıştı :)) hayır daha utanmasalar, kızımızın bir erkek arkadaşı var falan diceklerdi 🙂 neyse, sapık geçen gün; “seni istiyorum” vb şeyler söyleyip aceleyle kapattı telefonu.. bende numarayı arayıp; “iyide neden cevabımı dinlemeden kapatıyorsun ki, ne ayıp!!..” deyince sapığım “anlamadım!?” dedi.. belliki adamcaaz dumur durumu yaşıyordu! “neyse numaranı savcılığa verdim, onlar anlatırlar sanırım” dedim ve kapattım telefonu.. ailecek bu duruma gülmeden edemedik! savcılığa bildirmemiştim ama, sanırım bu rezillik ona yetti ve bi daha aramadı.. acaba bu sapıkları teknolojiden haberdar etmenin bir yolu yokmudur?

Enginar

yaren | 30 April 2002 11:49

aslında son derece romantik, duygusal, hatta bunalım bir gün geçireceğimi düşünmüştüm sabah uyandığımda! öylesine bir burukluk vardı içimde… neyse az önce bir arkadaşım aradı ve darman duman etti bütün hissiyatımı… paylaşayım bari günlüğümle dedim 🙂 …. Enginarı bilirsiniz herhalde! bu sebzenin birde dolması yapılır ki, çok lezzetlidir ama yemesi pekte şık değildir.. en azından ilk başta çatal bıçakla yenmez, parmaklarınızı işe katmak zorundasınızdır ki, yapraklarının içini sıyırıp sert yerini atabilesiniz! ya da en keyifli yerini atıp direk içini yiyeceksiniz! bu bir ön açıklamaydı çünkü hiç enginar dolması yememişleriniz olabilir! mesela benim arkadaşım bu yemekle kız arkadaşının ailesinin yanında tanışmış :))) keşke önceden böyle bir anlatanı olsaymış 🙂 bizim esas oğlan dün kız arkadaşının evine ailesiyle tanışmaya davet edilmiş, fakat toplantısı uzun sürünce bi miktar geç gidebilmiş. gittiğinde kızın annesi “illa açsındır, yemek hazırlayalım” diye tutturmuş, e arkadaşım da kendisi hayır dese midesi lafa karışıp inkar eder diye kabul etmiş. bizim kız ve annesi yemeyi hazırlamış, arkadaş çekinmesin rahat yesin diye yalnız bırakmışlar… e kız arada bir arkadaşının yanına kaçmış gelmiş ama anne baba telaşı ve heyecanından olsa gerek çocuğa enginar dolması hakkında bilgi vermeyi akıl edememiş… bizimki başlamış çatal bıçakla yeme çalışmalarına :)) “yaprakları çiğnedikçe kayış gibi oldular! 1 dolmayı yiyebilmek için 1 şişe su içtim de genede boğuluyordum” diye anlattı yaşadığı işkenceyi.. birde bunun üstüne kızın annesi “oğlum enginarın kabuklarını n’aptın?” diye sorunca mahçup bir şekilde “yedim” demesi baya güç olmuş :))) tabii aileye malzeme çıkmış, bütün gece bununla epey eğlenmişler… neyseki gecenin sonunda kız babası “eee kızım senin acaba içecekmi diye tuzlu kahve yapmana gerek kalmadı, baksana çocuk senin hatrına enginarın kabuğunu bile yedi nasılsa” demişte bizimkinin enginar cahili oluşu bir işe yaramış :)))

Kendimi İzledim Bugün

yaren | 25 April 2002 14:25

Bugün moderasyonda oy kullanırken kendimi izledim… yaptığım işi ciddiye almıştım ve bu kalsın, hayır hayır bu yazı sayfayı oyalamaya değmez diye yorumluyordum bir güzel.. sonra düşündüm de ben kimdim o anda! birden bir eleştirmen oluvermiştim kendi çapında! üstelik katı ve ciddi bir eleştirmen! peki ben gerçekte kaç kişiydim?!… ……. Ben gerçekte “çok” kişiyim sanırım; iyi bir dost, eğlenceli bir arkadaş, kötü bir sevgili, dışarıdan bakanlar için soğuk bir kişilik, en yakınları için bile katı bir yönetici, sevmediklerine karşı “yoksun sen aslında” diyecek kadar acımasız fakat kedisi uyurken üşüyormudur acaba deyipte üstünü örtecek kadar duygusal… gerektiği yerde “bir kadın”ken, “canım annem” derken içi titreyen bir çocuk! peki ama hangisi gerçek BEN!.. Yoksa hepsi bir bütün olunca mı ben’i oluşturuyor? Peki sen kaç kişisin? En sevdiğin ve en sevmediğin kişilerin hepsi birden sensin misin aslında?… ve bu kadar çok kişi olmak yoruyor mu seni de? beni yoruyor! keşke sadece sevdiklerim olabilseydim, yada sevmediklerim. Kendi içimdeki çelişkileri taşımasaydım! yok ama olmazdı! o zaman tam bir iyi (hani şu, “çok saf” yada “çok salak” denilenlerden) yada tam bir kötü (arkadaş, dost, sevgi, aile nedir bilmeyenlerden, hani şu “çıkarcı” denilenlerden) olurdum. SİYAH yada BEYAZ olmak gibi! Ama hayır; işte size GRİ! ben sadece böyle BEN’i dengeleyebilmişim… böylece de kabul ettirmişim kendimi! bu yüzden şimdi artık kimse benden işimde tölerans beklemezken, dışarıda dertleriyle beynimi ve kalbimi kemirebiliyorlar… Evet ben çok kişiyim, yoruluyorum ama kendimdeki bu “gri”liğide seviyorum… ya siz?