Belki mantıklı değil, sana yazılar yazmak, seni hayata eklemek .Devamı olmasa da bazı şeylerin an geçtikten sonra nasılsın demek istermiş insan. Affeder hatta affedecek bir şey olmadığını da anlarmış.Zaman geçince o zaman için fena sayılanlar, benim de hatam çoktu dedirtirmiş. Bunun ötesinde bir niyetim yok, olamaz da. Yine de konuşmak istemezsen, hiç sorun değil. Sorun olanları geçmişte bıraktım.Hiç kimse tam siyah ya da tam beyaz değil. Ne sen, ne ben ne de başkası. Ben de değilim.Kendimin de beyaz olmayacak kadar çelişkili olduğunu anladığımda, bana yapılan hatalar hata mıdır diye tekrar düşünüyor insan…O zaman sadece geriye nasılsın demek kalıyor, ne benim olmanı beklerim, ne de senin olmayı aklımdan geçiririm.Geçen geçmiştir. Sadece bir merhaba gözlerinin belki içine bakıp, belki sıcak bir mazide, sıcak seni orada bulup, ona demek için; tekrar merhaba. Hepsi bu işte. Hepsi bu.Zaman geçti ama nefret yok içimde. Halledilemeyen yok. Olmayanlar ve belki iki farklı yazı var, bir yerlerde. Ama karşılaşmıştı iki yazı, bir süreliğine. Bunu anlamak gerek.Başkasının olman, beni acıtmayacak kadar uzağım senden. Sadece senin karakterinle belki paylaşır, belki sohbet ederiz. Bir kahkahada buluşur bakışlar, belki ‘Tanıyorum seni!’ der o an için. O kadar.Bunda mantık aramayacak kadar büyüğüm, aynı senin olduğun gibi. Ben senin büyüklüğüne hayrandım, sözlerindeki zekana. Saatlerce telefon konuşmalarımız ve tüm hayatının analizini benimle yapman hoşuma giderdi.Çünkü bilirdim ki, akıllı bir kadınla konuşuyorum. Akıllı, çok akıllı.Beklentiler belki bitiriyor, ilişkiyi tüketiyor. Beklentisiz ilişki olur mu, o da ayrı bir muamma lakin hayat akıp geçerken biz de isteklerimiz de değişiyor.İlişki buna ayak uydurabilirse, sihirbazdır o ilişki.‘Aklımda tonlarca kelime, ama baktım yazı bitmiş. Diğerleri söylenmemeli en söylenebilenleri bunlar.’Koynunda sakladığı samandan bir kağıda dolma kalemiyle narin ve ince bir edayla tek tek yazdı kelimeleri adam. Belli ki, son kez adamıştı kendini ona.Islak bir şişeye değil, içinin buğusunu doldurduğu bir matem gibi aldı beyaz şişeyi. Beyaz olmasına beyazdı ama içi görünmüyor da değildi.Nakışsız tende iplikmiş gibi kapattı ağzını, şişe değil o an için tapınaktı. İnce bir yoldan yürüyüp gidene dek hiç konuşmadı.Sanki içi dahi konuşmadı. Sadece eylemdeydi. Sesti eskiden. Sustu.Dalgaların yanına geldiğinde köpürmüştü çoktan, içinden çıksın diye mi bilinmez, bırakıverdi sulara o mahrem hazırlanmış şişeyi.Belli ki onca anıyı da denize bıraktığını sanıyordu…