İşte o gün başladı herşeyBirgün kumdan bir şato yapmaya karar verdik seninleDenize inat, rüzgara inat, kötülere inat…Acelemiz yoktu hiç, çünkü sevgi kattık biz kumlaraKimsenin gücü yetmezdi şatomuzun bir duvarını yıkmayaÖylesine muhteşemdi ki şatomuz,Öylesine büyüktü ki…Herkez kıskandı şatomuzu, kimbilir kumsal bile…

Büyülü şatomuzda buluşmaya başladık seninle.Hayallerimizi büyütürken dünyamızı küçülttük.Öylesine büyüdü ki hayallerimiz, şatomuzun odalarını doldurdu.Kapattık odaları birer birer hayal yüklü sandıklarla,Bir gün açmak üzere…Öylesine küçüldü ki dünyamız, kabına sığmaz aşkımız kumlara bulandıBir gün temizlenmek üzere…Oyunlar oynamaya başladık sonra aşk yuvamızda,Ta ki dizlerimin acıdığını hissedene kadar.Gizemli bir sesin varlığıyla irkildim sonra,Korkuyla kaldırdım başımı yukarı doğru.İşte o zaman farkettim bir oda daha olduğunu muhteşem şatomuzun en üst katında.Kime ait olduğunu bilmediğim bir ses “Ayağa kalk” diyordu, “Ayağa kalk ve prensesine gel”
Oysa bu şatonun bir tane prensesi vardıve tüm anahtarlar benim prensesimdeydi.Hayal yüklü sandıklarımızı ancak o koruyabilirdi…

Fakat bu sese daha fazla sabredemezdim.Katlanamazdım daha fazla dizüstü yaşamayaVar gücümle kalktım ayağa.Denize inat, rüzgara inat, kötülere inatAğlayan kumsala, acıyan dizlerime inatAma üzülme sevgilim,Sonunda anladım; ayakta ölmenin dizüstü yaşamaktan iyi olduğunu…