Susmak neyin tortusuydu, korkusuydu unuttum. Başkaları susmasın diye, hiç konuşmadım ondan galiba. Sevmem “gitmeleri” “geri dönmeleri” suni sevinçlerin yamacındaki sözcüklerin yapmacık iniltilerini. Islak gözlerle bakıyorum şu an göremediğim ufuklara ve bu aldatıcı fotoğraf sol yanıma saplıyor hüznün keskinliğini. Hüzün ki yakışmayandır bana, koyduğum gibi bulacağım tebessümümü biraz zaman.. Tüm süslerinden, takılarından, tokalarından, ataçlarından, pullarından, zarflarından sıyırıp döküyorum ruhumdaki taşları. Gücümü taşıyacak mecali yok “ben”in ve kimsenin. Kırıklarıma basıyorum seni toplamak için, bir adım atsam canım yanacaktı. Hala çocuk değil miyiz?. İstop oynarken cenette, sorduğun renkleri hep sakladım ve oyun bitti. Masum ayak izlerimi bıraktım hayatına, şimdi kanatlarını görmelisin yeni bir ayna bulup.. Kendime yeniden rastlamam gerek. Canım yansa da gitme zamanı..Sürç-ü lisan ettiysem bugüne kadar affola, hasb-i hal eylediklerime saygılarımı sevgilerimi sunuyorum..Dilediğiniz gibi kalın..