http://www.leadingvirtually.com/wp-content/uploads/2009/02/multiple_identities1.jpg
http://www.leadingvirtually.com/wp-content/uploads/2009/02/multiple_identities1.jpg

Çocukken kardeşim ve kuzenimin bir araya gelmesine dayanamazdım. Kuzenimle birlikteyken tamamen değişiyordu kardeşim, yürüyüşü, davranışları… Özellikle de konuşması… Sanki bizden farklı bir dil konuşuyorlardı ve bu beni kardeşimden uzaklaştırıyordu, kardeşimle paylaştığım dilden. Bunun nedeninin kuzenim olduğunu düşünürdüm hep, ama teyzem de kuzenimin ne kadar değiştiğinden şikâyet edince bu kullandıkları dilin yalnızca birlikte olduğu zamanlara has olduğunu anladım.Onlarınki iki kişilik bir topluluktu, ama hepimizin kullandığı çoğul dillerin ve bunların getirdiği çoğul kişiliklerin bir aynasıydı aslında.

WOW oynayanların neden bahsettiğini anlamadığınız oluyor mu :)
WOW oynayanların neden bahsettiğini anlamadığınız oluyor mu 🙂

Aklıma diziler geliyor, şimdi çok meşhur olan, İstanbul’un bir mahallesinde herkesin kendi yerel ağzıyla konuştuğu (Kanal D’deki Akasya Durağı örneğin). Bana kalırsa bu çok da gerçeği yansıtmıyor. Ağız yapısının küçükken oluşmasından kaynaklanan sesletme değişikliklerinden başka, doğdukları yerden farklı bir yere yerleşen insanlar, eğer etrafında bu dili konuşacakları insanlar yoksa yavaş yavaş bulundukları ortama uyum sağlarlar. Yani o yaşadıkları yerde yaygın kullanımı olan ve “normal” olan dili konuşmaya başlarlar. Burada dilden kastım dilin kullanım farkı daha çok. Yabancı bir dil öğrenirken en çok zorlandığımız şey dili nerede nasıl kullanacağımızdır. Ben şimdi İngilizce konuşulan bir yere gitsem günlük muhabbetlerde bile akademik konuşurum örneğin, çünkü başka hiçbir türlü İngilizce konuşmamışımdır. Ama zamanla resmi olmayan dili de konuşmaya başlarım. Burada bahsetmek istediğim bu. İnsanın bulunduğu ortamlara göre konuştuğu dili de değiştirmesi. Farkında olarak ya da olmayarak, insan evde başka bir dil konuşur, işte başka bir dil, köyünde başka, şehirde başka, hatta hafif.org’da başka bir dil, herhangi bir sitede başka…

Ve bazen bu dillerin çakıştığı olur. Yeni sevgilinizi arkadaşlarınıza tanıştırırken yaşadığınız endişe bundandır. Siz onunla yeni bir dil geliştirmişsinizdir, fakat arkadaşlarınızla başkadır. O bu yeni dile uyum sağlayabilecek midir, ya da siz hangi dili kullanmalısınızdır… Hatta bazen arkadaşların, sevgilin çok değiştirdi diye yakınması da bundandır belki de.Espriler belki “çoğul dil”den ne kastettiğimi anlamaya yardımcı olabilir. Örneğin arkadaşımla bir film seyrettik ve oradaki esprilerden birine çok güldük. Diğer arkadaşlarımın arasında bu espriyi yaptığım zaman sadece o arkadaşım gülecektir ve masadaki insanlara bu çok da bir şey ifade etmeyecektir. Ya da komik bulsalar bile, bizimle aynı tecrübeyi yaşamadıklarından aynı şeyi ifade etmeyecektir.

Bunun yarattığı tek sorun kişinin farklı dillerinin çatışması değil, karşınızdaki insanın yalnızca bir dilini, ya da bir kişiliğini diyelim, tanımanın getirdiği bir üzüntüdür. Yani tanıdığınız insan, tanıdığınızı zannettiğiniz insanın yalnızca bir yönüdür. Ve daha da üzücü olan, aslında herkesin günlük yaşamda birçok dil kullanmasına rağmen kendiyle konuştuğundaki dili asla bilinçli olarak bilememesi ve karşıdakinin bunu hiçbir zaman tam anlamıyla bilemeyecek olmasıdır.

Sigarasını küllüğe bastırdı. ‘Nasıl kolayca söyleyiveriyor bunu. Sevmek! Kelimelere herkes kendine göre bir anlam, bir değer veriyor galiba. Bu değerler aynı olmadıkça iki kişi ayrı dil konuşuyorlarmış gibi olmuyor mu?(Yusuf Atılgan, Aylak Adam: 74