Benim babam zeka gelişimine takmış bir insandır.Çocukken yapbozlarla oynadım ben. Yaşıtlarım Türkçe’lerini geliştirirken babam bana İngilizce kelimeler öğretiyordu(Dur baba önce dilimizi kavrayalım). Ekmek bread’miş,kaşık spoon’muş (Herhalde bu sebepten İngilizce öğretmeni oldum.) ‘Anne-baba-ben’ sloganını bulmuştum, hep öyle uyudum ikisinin arasında.Sonra bir kardeş çıktı ortaya. Onun uzaktan kumandalı yarış arabaları mükemmeldi. Tabi biz kardeşimle mücadeleci insanlar olarak üstünlük yarışına girdik ve böyle şeyleri bir kenara bırakıp,doğallığı seçip, oklavayı kılıç, uyuduğumuz pikeleri pelerin yaptık,’Allah Allah’ çığlıkları atarak evdeki tüm camları yere indirdik.Misafirliklere gittik her çocuk gibi. Hep arabada uyuduk, altımıza çiş yaptık, evde hep çarşaflar değişti, misafir evlerinde muşambalar serildi durumu bilen ev sahipleri tarafından.Her zaman daha yola çıkarken ‘kaç ta döneceğiz?’ diyen ben oldum(bkz.hala misafirliklere bayılmam).Ölümler de yaşadık.Daha salyası sümüğünden ayrılmayan ve olayın bilincinde olmayan kardeş kolay atlattı tabi bunları, ama büyük çocuk hep daha şanssız,bunu anladım, daha o yaşlarda.Ebeveyn odasını karıştırdık.İlk o yaşlarda prezervatifi keşfettik dolapların en gizli yerlerinde, balon sandık, çok şişirdik çok, ama hiç haberleri olmadı bunu kullananların.(şimdilerde Marmara Denizi’nde dalgalara karışıp yüzen bu cisimleri görünce insan bir garip oluyor)Yaş biraz daha büyüyüp okumayı çözdüğümüzde artık yatakta 4 kişiydik ve tuhaftır ki anne ve babanın okuduğu Teksas, Tommiks’leri okuyorduk.Ben araştırmacı ruhuma engel olamayıp babamın eski mektuplarını bile buldum anneme yazdığı.Heralde bu saplantılı-duygusal-aşk durumlarına daha o zamanlarda ben esir oldum.Kişilik problemleri de yaşadığımız oldu,hele hele ben..Tam kendini keşfetme dönemlerin.Ah o misafirlikler yok mu misafirlikler.’Gel bakayım oğlum buraya’ sesleri.Yok yok erkek kardeşime seslenmiyorlar, saçlar kısa ya,o seslenişler bana,bu sebepten bir anda kötü hissediyorsun kendini.(O misafirleri hiç özlemiyorum,duyrulur)İşte sıkıntısı da vardır mutluluğu da vardır herşeyin çocukluk ta bile.. Bir kaç anı derledim size. Aramızda benzerlikler olabilir, en azından altımıza çiş yaptık kabul edin..
yorumlar
Tüh, ben yazacaktım böyle bir yazı. Bari ben de anlatayım. Ben de çocukken, oyuncakçı amcadan aldığım ve tekerleri daha sonradan, üstüne bastırdığım için içeri göçen arabalarla, halının o dikdörtgen şekle sahip otobanında saatlerce deli gibi direksiyon sallardım. Babam, beni halının ortasındaki kurulan yemeğe çağrır, ben ise semazenler gibi daire değil de sürekli dikdörtgen çizmekten, ortamdan kopup, babamın sofraya otur oğlum çağrılarını duymayınca, yemek arefesinde dayak yerdim. Kim bilir yediklerimi güzel sindirmeme yardımcı olurdu onlar. Daha sonra halıda kullanılan bu arabalar, halıdaki saçlardan dolayı tekerlekleri tıkanıp, dönmemeye başlardı. İnanın en sinir olduğum şey oydu çocukken. Halıdaki saçlar yüzünden oyuncak arabaların tekerleklerinin saç toplaması ve tekerlerin dönmemeye başlaması…Sadece bu da değil. Ben rahatsız olmasam da, babamın ve annemin rahatsız olduğu durumlar. Tabi işin içine ablalarımın ispiyonluğu girince, mutlu son oluyor nihayetinde. Halıda direksiyon sallamaktan, eşofman altlarının diz kısmı aşınıyor elbet. E bunun anlamı, yeni bir eşofman takımı. Yani gider. Yani üç çocuklu, tek gelirli bir aile için kulağının çekilme noktası! Evet az eşofman altı eskitmedim ben o otobanda… Benim çocukluğuma ait tüm eşofmanların diz kısmı yamalıdır.Bir de bizim mahallede bir babılgam amca vardı. Ondan sakız alırdık haliyle. Adamın ismini 6 sene sonra öğrendim ben. O hala benim için babılgam amcadır ama…Eh benden özetle bu kadar. Ben de işedim bu arada. Ama üçüncü kattan, balkondan. Neden mi? Nasıl birşey olduğunu merak ettiğimden. Öyle merak yani. Bunu arkadaşlarıma söyleyince, onların da ilgisini çekmiş ki, onlar da balkondan işemeyi denemiş. Olay asıl burdan kopuyor. Ertesi gün tüm komşular birbirine girmiş, bizim çamaşıra sizin oğlan işemiş diye. Tüm veletler de dayak yemiş bir güzel. Ben yemedim tabi. Aksine ben kahraman ilan ettiler. Çünkü hepsini ben ispiyonladım. Beni ayrıcalığım, ben işediğimde radarda serili çamaşır yoktu 🙂
süper ya,gerçekten!senin anılarında eğlenceliymiş.balkondan işemek bize göre değildi tabi:)
eheh, daha çok anım var aslında ama burayı tekelime almak istemiyorum şimdilik. Aklıma geldikçe yazarım tabi…
biz de apartman zillerini çalıp kaçma oyunu geliştirmek adına bulduğumuz çıta ile “tüm zillere aynı anda basma aparatını” geliştirmiştik… ama konu hakikaten çok güzel…
çok yaratıcıymışsınız.
teşekkürler
bir de misafirliklerde şu olay yaşanırdı : ev sahibesi kolonya tutar… herkes elini uzatır ve kolonya dökülür… sıra sana gelir ve sende insan gibi avcunu uzatır ve kolonyanın dökülmesini beklersin… ama ev sahibesi kolonyayı kafana döker ve arkasını dönüp gider… en uyuz olduğum şeydi bu…
yorumların baya gerisinde kalmışım ama şunu da söylemeden geçemeyeceğim(son yoruma ithafen) birde misafirliğe gittiğimiz zaman kolonya tutulurken sıranın bize gelme vakti vardı, tam o anda elimizi açmaya hazırlanırken bize kolonya verilmeden kapatılırdı o kapak. acaba bizi önemli hissedeceklerminin bir testiydi o ama hiç başarılı olamazdık testte. çocuktuk hep onların gözünde:)