Türk Sineması’nın gelmiş geçmiş en önemli sinema adamı olan Yılmaz Güney (Pütün); 1 Ocak 1937 tarihinde Adana’da doğmuş ve 9 Eylül1984 de Paris’te ölmüştür.114 filmde oyunculuk yapan Güney, bu filmlerin 64 tanesinin senaryosunu yazmış, 15 inin yapımcılığını üstlenmiş, 26 sının Yönetmenliğini yapmıştır.Oyuncu-Senarist-Yönetmen ve Yapımcı kişiliğini bir araya toplayan Yılmaz Güney, 114 filmiyle burada yer alacak, yer almakla kalmayıp, filmler ile ilgili eleştiri, resim, afiş ve diğer belgelere de ulaşılmaya çalışılacaktır.SaygılarımlaSinemaseverYılmaz GüneyYılmaz Güney, 1 Nisan 1937’de Adana’da doğdu. Asıl adı Yılmaz Pütün’dür. İlk ve orta öğrenimini Adana’da tamamladı. Bu yıllarda pamuk işçiliğinden gazoz ve simit satıcılığına kadar çeşitli işlerde çalıştı. And Film ve Kemal Film şirketlerinin bölge temsilciliklerinde film dağıtıcılığı yaptı.Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde sürdürdüğü yüksek öğrenimi sırasında yönetmen Atıf Yılmaz’la tanıştı; onun yardım ve desteğiyle sinema çalışmalarına başladı. Aynı zamanda Atıf Yılmaz’ın asistanlığını üstlendi. 1956 yılında Onüç dergisinde yayınladığı bir hikayeden dolayı hakkında soruşturma açıldı.1963 yılında yeniden sinemaya dönerek, küçük şirketlerin aceleye getirilmiş, sıradan serüven filmlerinde rol aldı. Zaman zaman bu filmlerin senaryo yazımından çekimine kadar tüm aşamalarına katıldı. Kabadayılık ve kavganın ağırlıkta olduğu bu filmlerde canlandırdığı ezilen, itilen, ama yazgısını kabul etmeyen; baskı ve kötülüğe karşı tek başına direnip mücadele eden ”Dürüst Anadolu Çocuğu” tipiyle büyük ün kazandı. Özellikle, bu tiplerle kolayca özdeşleşen Anadolu izleyicisi tarafından çok tutuldu ve aranan bir aktör olarak kendini kabul ettirdi.Filmlerinden birinin de adı olan “Çirkin Kral” adıyla anılmaya başladığı bu dönemde, öyküsû kendisine ait olan, Lütfü Akad’ın ”Hudutların Kanunu” filmindeki oyunculuğuyla Türk sinemasında yeni bir oyuncu tipini yarattı.Bu dönemde çektiği “Umut”, Yılmaz Güney sinemasında “bir dönemi kapayıp yepyeni bir dönem açarken” aynı zamanda Türk sinema tarihinin de baş yapıtları arasında yer aldı. Türkiye’nin 12 Mart askeri darbesini yaşadığı 1972 yılında siyasal olaylara karıştığı gerekçesiyle tutuklandı ve iki yılı aşan bir tutukluluk döneminin ardından 1974’te, gene büyük bir ilgiyle karşılanan “Arkadaş”ı çekti. Aynı yıl Adana’da “Endişe” filmini çekerken, karıştığı bir olay sırasında, bir yargıcı vurarak öldürmesi üzerine 19 yıl hapis cezasına mahkûm oldu.Cezaevindeyken sinemayla olan ilişkisini, ince ayrıntılarına kadar yazıp oluşturduğu senaryolarla sürdürdü. Bunlardan, Zeki Ökten tarafından yönetilen “Sürü”, yurt içinde ve dışında çok sayıda ödül kazandı. ”Düşman” yine Zeki Ökten tarafından, ”Yol” ise Şerif Gören tarafından çekildi.1980’de cezaevi’nden kaçan Yılmaz Güney, gizlice yurt dışına çıktı ve Paris’e yerleşti. Kurgusunu yeniden gerçekleştirdiği ”Yol”, 1982 Cannes Film Şenliği Büyük Ödülü’nü Costa Gavras’ın ”Missing” (Kayıp) adlı filmiyle paylaştı. Yurda dönme çağrısına uymayınca 1983’te vatandaşlıktan çıkartıldı. Aynı yıl Fransa’da ”Le mur” (Duvar) adlı son filmini çekti. Güney, 9 Eylül 1984’te yakalandığı amansız hastalıktan kurtulamayarak hayata veda etti.Kaynak: Prof. Dr. Şehmuz Güzel (Bu Biyografi, Düşle Edebiyat Dergis’nin 15. sayısında yayınlanmıştır.)