bildirgec.org

yılmaz güney hakkında tüm yazılar

Yılmaz Güney’den “Yol” (1982)

queennothing | 11 April 2011 10:10

Yılmaz Güney, büyük bir aktör ve büyük bir yönetmen idi. 1937 senesinde dünyaya gelen Güney, 1984 senesinde mide kanseri sebebiyle hayatını kaybetti. Yönetmenin Şerif Gören ile birlikte çektikleri sinema filmi “Yol“, 1982 senesinde vizyona girdi. Sinemamızın usta aktörlerinden Tarık Akan ile Şerif Sezer‘in başrollerini paylaştıkları yapımda Halil Ergün, Meral Orhonsay, Necmettin Çobanoğlu, Semra Uçar, Tuncay Akça ve Hale Akınlı gibi isimler rol alıyor. Fransa’da düzenlenen Cannes Film Festivali’nde FIPRESCI Ödülü, Palme d’Or Ödülü ve Jüri Özel Ödülü kazanan “Yol“, En İyi Yabancı Film dalında Altın Küre’ye aday gösterildi.

Yarı açık ceza evinde kalan beş hükümlünün izin günlerinde yaptıkları yolculukları anlatan film, ‘içerisi’ ve ‘dışarısı’ kavramlarını baza alarak dönemin Türkiye’sini inceliyor. Kanunlar tarafından suçlu bulunan bu beş insanın iç ve dış zindanlarını Yılmaz Güney gözünden seyredeceğimiz film, muhakkak izlenmesi gereken klasiklerden.

türk sinemasının vurdulu kırdılı filmleri

nazokiraze | 04 May 2010 16:44

Ülkemizde aksiyon filmi denince akla ilk olarak bol dayak sahneli, vurdulu kırdılı filmler gelir ve bu tür filmlerin ilk aktörü Yılmaz Güney’dir. Hatta çeşitli nedenlerden dolayı girdiği cezaevlerinde tanıştığı kişiler sayesinde rolüne daha çabuk adapte olduğu bile söylenir.Yine bu tarz filmlerin en büyük starı olan Cüneyt Arkın’ın aksine dövüş sanatlarıyla değil de yumruk yumruğa, sille tokat, tekme ile yer alır filmlerinde. Sosyal içerikli filmler çekene kadar vurdu-kırdı filmlerinin vazgeçilmez oyuncusu olan Güney’den sonra Cihangir Gaffari (dünyanın en ünlü kahramanlarından biri olmasına rağmen sadece ülkemizde o dönem filmi çekilen Zagor‘u oynadı), Yılmaz Köksal gibi oyuncular aksiyon filmleri çevirirler ama asıl bu tür Cüneyt Arkın ile birlikte bambaşka bir şekle bürünür.

Hala dövüşlü filmlerin kült oyuncusu olan Cüneyt Arkın Malkoçoğlu, Kara Murat serileri ile at üzerinde onlarca kişiyi dövebilen olağanüstü bir halk kahramanı olarak işe başlar. Sonrasında yine kötüleri dövmekten çekinmeyen, bilmem kaç kurşun yarası olsa bile ağzından sigarası bile düşmeden hepsinin ağzını, burnunu dağıtan polis tiplemeleri ile aksiyon sevenlerin karşısında haklı bir yere sahip olur. Ülkemizde ata binme, karate yapma, dayak, çatışma, kılıç kullanma sahneleri denildiğinde ilk akla gelen kişi Cüneyt Arkın’dır. Tarkan serisi ile Kartal Tibet’te uzun süre Cüneyt Arkın gibi hayran kitlesi edinir. Bu tür seri filmlerden biri de Battal Gazi, Karaoğlan serisidir. Cüneyt Arkın sayesinde o dönem gençliğinin karateye olan ilgisi artar.

Zeki Ökten hayatını kaybetti

queennothing | 21 December 2009 10:54

Bitmesine sayılı günler kala 2009 senesi, bir ölüm haberiyle daha sinemaseverleri derinden sarstı.
4 Aralık 1941 tarihinde İstanbul’da dünyaya gelen Türk Sineması‘nın değerli isimlerinden Zeki Ökten, “Ağrı Dağı’nın Gazabı”, “Kadın Yapar”, “Bitirim Kardeşler”, “Hasret”, “Hanzo”, “Düttürü Dünya”, “Şaşkın Damat”, “Kapıcılar Kralı”, “Çöpçüler Kralı”, “Davacı”, “Pehlivan”, “Sürü”, “Ses”, “Düşman”, “Aşk Üzerine Söylenmemiş Her Şey“, “Güle Güle” gibi başarılı yapımların yanısıra, 2006 senesinde vizyona giren “Çinliler Geliyor” gibi yapımlarla kendini tanıtmayı başardı. Yönetmenlik kariyerinin yanısıra, karakteri itibariyle de sinemamızın nanide isimlerinden biri olan Ökten, 19 Aralık 2009 Cumartesi günü hayata veda etti.
Kalp ve damar rahatsızlığı sebebiyle hastahaneye kaldırılan yönetmenimiz, yoğun bakımda hayata gözlerini yumdu.

Beyoğlu’nda Yılmaz Güney efsanesi

queennothing | 08 June 2009 17:14

1 Nisan 1937 doğumlu, Türk Sineması’nın efsanevi aktörü Yılmaz Güney, 1984 yılında, Paris’te hayatını kaybetmişti. Ölümünün 25. yılında, ünlü aktörün filmleri, Beyoğlu Sineması’nda tekrar canlanıyor!
26 Haziran – 16 Temmuz 2009 tarihleri arasında “Yol”, “Arkadaş”, “Seyyit Han”, “Umut”, “Aç Kurtlar”, “Ağıt”, “Duvar”, “Zavallılar”, “Endişe”, “Sürü”
filmleri, 5 YTL ücretle izleyicilerle buluşacak.
Programa buradan ulaşabilirsiniz.

Yılmaz Güney

pardus01 | 13 February 2009 09:47

Emir Kusturica‘nın;

” Çok önemli bir sinema adamıydı. Son 20 yılın Tarkovski ile beraber en önemli sinemacısı”

dediği Yılmaz Güney:

”Ben oyuncu olarak halkın giyiminden yaşamından farklı olmamaya çalışıyordum. Zaten olamazdım ki. Ben zaten kendimi oynuyordum. Şöyle bir durum var: Yaptığım bütün filmlerde benden bir parça vardır.”

diyerek sinemasını ve oyunculuğunu özetliyordu bu dört cümle ile.

Yönetmen, sinema oyuncusu, senarist ve öykü yazarı Yılmaz Güney 1 Nisan 1937 Şanlıurfa’nın Siverek ilçesinde yaşayan topraksız bir köylü ailenin iki çocuğundan biri olarak Adana‘nın Yenice Köyünde doğmuştur. Doğumundan 6 yıl sonra Adana’da nüfusa kaydedilen Güney 9 Eylül 1984 yılında Paris’te ölmüştür. Önemli bir sinemacı olarak kabul edilmesini sağlayan Cannes ödüllü Yol, Sürü, Umutsuzlar gibi filmlere imza atmıştır. Gerçek adı Yılmaz Pütün olan Güney’in soyismi Pütün kırılması zor sert meyve çekirdeği analamına gelmektedir.

Yoksulluğun amansız pençesinden kurtulmak için daha 10 yaşındayken evden kaçarak Adana’daki akrabalarının yanına gelmiş ve yaşamına burada devam etmiştir. Hemen her türlü emek-yoğun işi yaparak geçinmeye ve okumaya çalışan Güney üniversite okumak üzere Ankara’ya gitmaden önce bir süre Kemal ve And Film şirketlerinin bölge temsilcisi olarak çalıştı. Ankara’da Atıf Yılmaz ile tanışan ve öğrenim görürken bir yandan da hikayeler yazan Güney, daha sonra Atıf Yılmaz’ın da desteğiyle sinema çalışmalarına başladı.

ustaların ustası: atıf yılmaz

kahramancayirli | 10 February 2009 10:51

bir dostumun mesajıyla uyandım o sabah: “kardeş başımız sağ olsun, atıf yılmaz yaşıtları gibi yapmış.” sonra bir başka mesaj: mevlana, insanların ölümüne değil, doğumuna üzülün diyor… 50lerin başından bugüne türk sineması’nın her dönemine tanıklık eden, altmışında emekliliklerini ilân edip evlerinde oturanlara inat 81’inde önümüzdeki sezon nurgül yeşilçay ile çekeceği romantik komediyi düşünen, kim bilir bir yirmi yıl daha yaşasa yine keyifle rejisörlük koltuğunda oturmaya devam edecek “türler üstü ustamız” atıf yılmaz’ı kaybetmiştik. yönetmenler genellikle yetkin olabildikleri bir türün üstüne giderler sinema serüvenleri süresince, oysa yılmaz, kadın filmlerinden, epik ürünlere, töre komedisinden, durum komedisine kadar sinema yelpazesinin pek çok ayağına uzandı: merak ve macera. işte yılmaz’ın karakterini yoğunlukla şekillendiren bu iki güdü, sinemasının bunca çeşitlenmesine vesile olur.

YILMAZ GÜNEY: “Vatanından Çok Uzakta, Sürgünde Ölen Sinemacı”

| 05 December 2008 11:17

Akdeniz’in şirin bir köyünde (Yenice/Adana) Pütün soyadı ile dünyaya gelen Yılmaz Güney (1937-1984), sefalet içinde büyüdü. Köy hayatından kurtulup üniversitede iktisat fakültesinde okumayı başardı. Genç yaşta devlet yönetimi ile çekişmelere katıldı. Güney, 1958 yılında “Üç Bilinmeyenlerin Eşitsizlik Sistemleri” adlı öyküsü yüzünden komünizm propagandası yapmakla suçlandı ve 1961 yılında yargılanarak, 18 ay hapis ve 6 ay sürgün cezasına çarptırıldı. Bu hüküm ile yönetmen yardımcılığı, senaryo yazarlığı ve başrol oyunculuğuna kadar geldiği sinema kariyeri yarım kaldı.

Yılmaz Güney, yüzden fazla macera filminde oynadı. “Türk Sinemasının Çirkin Kralı” lakabı ile sevildi.
1966 yılında senaryosunu yazıp aynı zamanda oynadığı, Lütfi Akad’ın yönetiminde çekilen “Hudutların Kanunu” adlı filmi, Güney’in sinema kariyerinde dönüm noktası oldu. Film, büyük beğeni topladı.

en iyi filmimiz hangisi-6

kahramancayirli | 28 March 2007 13:39

ŞERİF GÖREN / YOL / 1982
1982-Cannes Film Festivali Büyük (Altın Palmiye) Ödülü ( Costa Gavras’ın Kayıp/Missing filmiyle beraber)
Tıpkı Sürü’de olduğu gibi Yol’un başarısında da Yılmaz Güney çok önemli. Güney, Yol’da yarı açık bir cezaevinden bir haftalığına izne çıkmış beş mahkûmun yol hikâyesini anlatır. Dönemin Türkiyesi siyasal ve özellikle toplumsal açıdan tüm çıplaklığıyla karşımızdadır. Kadınların ataerkil toplumumuzdaki yeri de nesnel bir biçimde aktarılır. Neticede sinema bir kurgudur ancak gerçekleri tasvir edebilme gücünüz yüksek oldukça kalıcı bir esere imza atma olasılığınız artar. Ayrıca Yol filminin bir başka başarısı görüntü yönetiminin senaryo ile uyuşmasıdır. Görüntü yönetimi ve senaryo birbirlerini kusursuzca tamamlamalıdırlar.

en iyi filmimiz hangisi-5

kahramancayirli | 28 March 2007 12:36

ZEKİ ÖKTEN / SÜRÜ / 1979
Kanımca, Sürü’nün başarısını senaryoya yani Yılmaz Güney’e yormalı. Sürü, geçiş dönemindeki Türkiye’nin iyi bir fotoğrafını çeker. Aşiretin koyunlarını taşımak için yapılan tren yolculuğu, halkımızın panoramasıdır aslında. Değişmekte olan düzen, çöken değerler başarıyla resmedilir. Silo’nun kaçışı ile Ankara’nın en işlek caddelerinden birinde tek başına kalan Hamo Ağa’nın (Tuncel Kurtiz) onu umursamayan kalabalık içindeki çaresiz haykırışları 80lere doğru ülkemizin geldiği noktayı anlamak için önemlidir. Senaryonun gerçekçiliği, sürükleyiciliği filmin akıcılığı açısından gerekli bir koşuldur. İyi bir senaryodan kötü bir film meydana getirilebilir ancak iyi bir filmin senaryosu kesinlikle sağlamdır. Çünkü sinema filminin gizli başrolü senaryodur.

en iyi filmimiz hangisi-2

kahramancayirli | 24 March 2007 12:24

YILMAZ GÜNEY / UMUT / 1970
Güney, sinemamızın en iyi 10 filmi seçkisine üç filmle katılıyor: Başrolünü oynadığı, yazıp yönettiği Umut, senaryosunu yazdığı, Zeki Ökten’in yönettiği Sürü ve yine senaryosunu yazıp Şerif Gören’in yönettiği Yol. Çok yönlü bir kültür adamı olan Yılmaz Güney’in Umut filmi, Türk Sineması için bir kilometre taşı. O zamana dek genellikle karton karakterlerle yapılan naylon filmlerin aksine “İtalyan Yeni Gerçekçiliği” akımına yaklaşarak, kendimize bile söylemeye çekindiğimiz gerçekleri bu filmle çok sade ama etkili bir biçimde yüzümüze vurur. Sinemada görsellik ön plândadır ancak süslü görsellik her zaman işe yaramaz. Adana’da yoksulluk yüzünden zor bir hayata mahkûm olan çok çocuklu bir aileyi peliküle taşıyacaksanız, sade bir anlatımla da tavrınızı ortaya koyabilirsiniz. Güney’in başarısı sadelikle beraber sözünü hiçbir zaman sakınmamasında yatıyor. Sanatçının her filminde siyasi düşüncelerini, düzene getirdiği sistem eleştirisini okumak mümkün. İyi bir film yapmak için illa milyon dolarlar harcamaya gerek yok, en son Ahmet Uluçay’ın Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak filminde de gözlemlediğimiz gibi sade ama sağlam bir sinema dili, görsel efektlerin kolay kolay sağlayamayacağı samimiyet hissini izleyiciye verebilir.