İkizimi çok küçük yaştan beri tanıyordum. Ben diyeyim beş, siz diyin altı. Biyolojik ikizim değildi elbette. Ama ikizimdi işte. Herkes “ikiz” diye dalga geçmişti bizimle. Biz birbirimize aşıktık resmen o yıllarda.İlk okul bire beraber başlamıştık. Hatta önlüklerimiz bile beraber alınmıştı. Beslenme çantalarımız, suluklarımız… Herşeyimiz aynıydı. Hep aynı olalım isterdik.Birbirimizden başka kimseyi arkadaş olarak kabul etmezdik aramıza. Yediğimiz yemek, içtiğimiz su ayrı gitmezdi. Çok üretici bir zekası vardı. Fazla hayalperestti. Doğmadan önce, annemizin karnındayken, aslında ikimizin haberleştiğini anlatırdı bana.

Daha birinci sınıftaydık. Birgün annesi onu okula geç getirmişti. Ne annem nede sınıfın öğretmeni beni onsuz sınıfa sokamamışlardı o gün. Ne kadar ağlamıştım. Sonunda kapıda görününce rahatlamıştım. Ve oturmuştuk beraber sıramıza… İkinci sınıfa geçtiğimizde benim öğlenci, onun sabahçı olma sebebi ile ayrılmıştık. Ancak evlerimizde görüşüyorduk. Ama henüz aslında ayrılmadığımızı, yine görüşebileceğimizi idrak edebileceğimiz yaşta olmadığımızdan, bana çok zor gelmişti ayrı sınıflarda olmak. Bir süre sonra vücudumda kızarıklıklar olmaya başladı. Babam doktora götürdü. Sıkıntıdan kurdeşen çıkarmışım. Safın tekiydim ben o yıllarda. Sessiz sakin, pısırık, korkak, sapsarı bir kız çocuğuydum. İkinci ve üçüncü sınıfı onsuz geçirdim. Çocukça bir stres yaşamıştım. Onsuz kendimi savunamazdım bile. Onsuz parmağımı bile kaldıramazdım. Dördüncü sınıfa geçtiğimizde hak yerini bulmuştu ve özel okula alınarak birleşmiştik. Babam, ikimiz aynı sınıfa düşelim diye ne kadar uğraşmıştı. Beşinci sınıf da bitti. Artık duygusal ilişkimiz dayanılmaz boyuttaydı başkaları için. Ailelerimiz endişe ediyorlardı. Sınıf öğretmenimiz annelerimizle konuşmuştu, bizi başkalarıyla arkadaşlığa teşvik etmeleri için. Olmadı. Başkaları bizim için hiçti. Birbirimizden başkasını görmezdi gözümüz. Beraber oyun oynadığımız arkadaşlarımız vardı. Ama onlar da bize tek kişi muamelesi yapıyorlardı. “Yapışık ikizler” diye dalga geçiyorlardı. Artık ortaokuldaydık. İkizimi özel okuldan almaya karar verdiler. Benden ayrılıyordu. Yine içten içe üzüntülere boğuldum. Okulun ilk günüydü, yapayalnızdım. Yemek yiyordum bir başıma. İştahım yoktu. Sanki herkes bana bakıyordu. Çok yalnızdım. Mıy mıy mıy yemeğimi yemeye çalışırken ikizimi gördüm. Bana doğru geliyordu. Almamışlardı o okuldan. Başka okula gitmiyordu. Dünyalar benim olmuştu. Yemeğimi öylece bıraktım. Beraber yapışık bir yıl daha geçirdik. Orta ikide yollarımız gerçekten ayrılmıştı. Başka okula almışlardı. Üzüldüm yine çok… Ortaikinin sonunda fazlasıyla kopmuştuk birbirimizden. Bizi koparan sebep neydi, hatırlamıyorum. Ama görüşmüyorduk eskisi gibi. Ayda yılda bir.

İlk ergen olduğum yıllardı. Çok zor bir ergenlik dönemi geçirmiştim. Annem neler neler çekmişti benim yüzümden. İlk iki sene evdekilere kan kusturmuştum. Çok değişmiştim. Evrim geçirmiştim diyebilirim. O eski sakin, sevimli, tatlı halim gitmişti. Yerine cadı mı cadı, her birşeye bağıran agresif, deli bir yaratık gelmişti? Herşeyden nefret eden… Herşeyden sıkılan… İki sene geçirdim bu deli halimle. Hatta bir arkadaş o sıkıntıları atlattıktan sonra o zamanlar ne manyak olduğumu, benden nefret ettiğini yüzüme vurmuştu. İkizimin yokluğunda bir sürü aptal saptal arkadaşlıklar kurmuştum. Gül girmişti hayatıma. Aman evlerden ırak… Nasıl ekşimik surat birşeydi o öyle? Nasıl arkadaşlık yapmıştım? Tabi benim dünyalar tatlısı Ayşem gibi olamazdı ki herkes. Sonra B. girdi hayatıma. Yeni ergen olmanın ateşi başına vurmuş olacaktı ki, erkek peşine düşmüştü o yaşta. En fazla 6-7 aylık arkadaşlıklardı. Sonra toz misali püff diye uçup gitmişlerdi. Hiç aramamıştım da onları. Ayseciğimin yeri başkaydı ama… O birtaneydi. O bir melekti. Ardından lise sıralarında buldum kendimi.

Ayşe ile hiç görüşemez olmuştuk. Benim çok değiştiğim yıldı lise hazırlık sınıfında olduğum sene. Kişilik değiştirmiştim tamamen. Artık o cadı da gitmiş, yerini çok pozitif,deli dolu, gülümseyişi yüzünden eksik olmayan ben gelmişti. Ayşe yine içimde bir yaraydı. Arayamıyordum da nedenini bilmediğim birşeyden dolayı. Liseye başlar başlamaz bir dolu arkadaşım olmuştu. Senelerce sürer dediğim arkadaşlıklar. Herkesi tanır olmuştum. Çok değişmiştim gerçekten. Herkesle iyi anlaşır olmuştum. Hele iki tanesi vardi ki… Ömürlük diye düşünüyorduk hep. Ömür boyu bırakmayacağız birbirimizi diyorduk. Ben bırakıp gelmek zorunda kaldım. Yine sevdiklerimden ayrılmak zorunda kaldım. Ayse’ ye haber vermemiştim. Zaten bir iki sene olmuştu görüşmeyeli. Yine bir sürü psikolojik hal geçirdim. Geçti sonunda. S.’ nin hayatıma girmesiyle herşey pozitifleşti.

Sonra birgün… Sabah evden çıkmadan maillerime bakmak istedim. Ayşe K. Amann Allahım. Ayşee. Biricik Ayşecigim. Bilgisayarımın başına oturup ağlamaya başladım. Onu ne kadar özlediğimi o an anladım. Hemen açıp maili okudum. Bana kırgındı. Ben de ona kırgındım. Birbirimize kırgındık işte. Ama bulmuştuk yine birbirimizi. Nerden aldı mail adresimi hala bilmiyorum. Ama bulmuştu işte. Sitem ediyordu bana. Taşındığımızı haber vermediğim için kızıyordu, bunu benden değil de, başkalarından öğrenmek zorunda bıraktığım için onu, çok kırgındı bana. O an için çevremdeki herşey değerini yitirmiş, birtek bilgisayarıma odaklanmıştım. Canım arkadaşım… Yine beraberdik. Kalplerimiz beraberdi. Başladık kaldığımız yerden görüşmeye. Hiç sıcaklık kaybetmemiştik birbirimize karşı. Yine aynı ikizlerdik. Ama bu sefer kurdeşen dökercesine değil tabi ki. Artık biliyordum, Ayşe yanımdaydı. Üzüldüğümde hiç çekinmeden başımı omzuna yaslayıp saatlerce ağlayabileceğim arkadaşım geri dönmüştü. Ayşe’nin babası video meraklısıydı. Ayse’yle bütün hallerimizi çekmişti küçükken. Ne fotoğraflarımız vardı beraber. En salak, en salaş en salya sümük hallerimiz… Biliyordum, o videolar, o resimler küçüklük halimizle kalmayacaktı. Artık yenilerini çekinebilecektik. Ve çekindikte. Ayşe babasının huyunu kapmış, elinde fotoğraf makinası uyurken bile çekmişti beni. Gördüğü çiçeği, böceği herşeyi çekiyordu. Ve o ömürlük dediğim arkadaşlıklarım, Ayşesiz onlarla harcadığım boş geçen birkaç yıl… Şimdi hepsi pırrrrrrrrrr diye uçup gitmişlerdi. Geriye Ayşe ve birkaç kişi kalmıştı. Şimdi buldum mu kaybettim mi anlayamıyorum. Birtanemi tekrar bulma sebebim bana güç veriyor. Meğer hepsi sahte dostlarmış, meğer hiç birinde tek bir duygu kırıntısı bile yokmuş. Maddeye bağlı yaratıklarmış sadece, insan taklidi yapan canlılar…

Ayşe ile yine eskisi gibi her halimizi videolara kaydettik. Herşeyimizi hatıraya dönüştürdük. Kardeşliğimiz daim kalsın diye.Birtek sen gerçekmişşin Ayşe. Birtek sen masum, temiz ve tatlı duygulara sahipmişşin. Birtek sen sadece maddeden ibaret değilmişşin. En vefalısı senmişşin Ayşe. En meleği senmişşin. En içteni, en berrak olanı… Sevgiler canım arkadaşım.