bildirgec.org

ikiz hakkında tüm yazılar

ikizmiş gibi birbirine çok benzeyen reklamlar

xerre | 18 September 2009 18:02

daha önce logolardaki benzerliklere değinmiş kardeş olan logolar başlığı altında bunlara yer vermiştik. bu bildiride de reklam kampanyaları ve reklam afişlerindeki benzerliklere değineceğiz. yani logoların yerine ön planda olan bu kez düşünceler.

kimi zaman benzerlikten de öteye “tıpatıp aynı” boyutuna geçen ve birbirlerine ilham kaynağı olmuş olan bu reklam afiş veya kampanyalarının benzer olanlarını bir sayı yanında “a“, “b” ve “c” olarak sıralayacağım. bununla birlikte bu reklamların hangilerinin orjinal olduğu hakkında herhangi bir bilgiye de sahip değilim.

1a – PlayStation

1b – Animal Peace

Merak edilen 25 soru!

yokumdiyor | 10 August 2009 15:49

Dünyaca ünlü BBC Focus bilim dergisi, yıllarca merak edilen bu 25 soruyu uzmanlar ve araştırmalar doğrultusunda yanıtladı.

1.Solaklar daha mı zeki?
Sanılanın aksine, yapılan araştırmalara göre solaklar sağ elini kullananlardan yaratıcı ya da zeki deil.

2.Kaşınmak ne demek?
Kaşınmak böcek ısırılmasına karşı bir savunma olan, cildin küçük bir uyarılmasıdır.

3.Ateşimiz çıktığında neden üşüyoruz?
Kişi terlemeden ya da kan basıncı yükselmeden, vücudunun ısısı yükseldiği için, üşüme hissi olur.

4.Soğan doğrarken neden ağlıyoruz?
Soğan doğrarken havaya gözlerde kaşıntı yapan lachrymatoryfactor enzimi yayılıyor. Göz de kendini korumak için yaşarıyor.

tema: siyam ikizleri

cherry blossom girl | 28 January 2009 10:35

Concept Art sitesinde “siyam ikizleri” teması çerçevesinde yayınlanan mükemmel çizimler ve illüstrasyonlar meraklılarını çılgına çevirecek. bilim kurgu filmlerinden/animasyonlardan aşina olduğumuz yapışık ikizler buradan bakınca okadar da fena gelmedi bana..

reklamın da ikizi olur mu demeyin

gooz | 05 August 2008 12:01

Kendini tüm dünyadaki benzer reklamları avlamaya adayan fransız dostumuz Joe, bulduğu benzerlikleri joelapompe sitesinde yayınlıyor. Daha önce fransızca olan site, şimdi ingilizce ve daha anlaşılır. Herhangi bir şirket ya da organizasyonla ilgisi olmadığını söyleyen Joe, özgür bir websitesi yaptığını iddia ediyor ve ikiz ya da benzer reklamları yayınlamanın taklitçiliğe son vereceğini düşünüyor. 1999’dan beri bu işle uğraşan Joe bir de kitap yazmış.

Ruhum, Bir Lunapark..

pillibebekkuyuda | 13 March 2008 23:57

Atlı karıncalar dönmekte yavaştan, üzerinde sen, şahlanmış bana geliyorsun. Soğukça bekliyorum. Bana, ne yaşatacaksın, hiç merak etmiyorum.Her kadın gibi, çok hayal kurmuyorum. Genç kızlık heveslerim, hiç olmadı, biliyorsun.

Dön ya da dönme dolap, her durduğun noktada inip yoluma devam edeceğim..Heyecan duygum yok. Sana alışmak istemiyorum.Bağımlılık nedir, anlamını bilmenin bir önemi yok..

Sabah, yatakta bıraktığım geceliğim olmanı istiyorum. Ben, sıradanlığı seçiyorum. Hiçbir beklentisi olmayan, dümdüz; yavan, çıplak bir aşk. Ot gibi. Buna, sen, ‘’aşk denilemez’’, diyeceksin. Sana göre denilemez, bana göre denilir. Herkesin mutluluğu, kendi isteği olan..
Ben, bunu istiyorum. Sana, ilk günden, yirmi yıllık, hayat arkadaşım gibi davranmak, yanında, konu yaratmamak, tüm sessizliğimle öylece sana bakmak, sevimli görünmek için rol yapmamak istiyorum. Beni, güzel bulmamanı istiyorum. Sana göre, son kurduğum cümle düşük, bana göre değil. Ruhumun seçildiğini, her fırsatta, sadece muzipçe yüzüme gülümsediğin, birkaç saniye içinde yaşamak istiyorum..Ruhunu seçtiğimi sessizce yanında yürüdüğümde, adımlarımı atarken, her tökezlememde, kolunu tutmak istediğimde, sana hissettirmek, istiyorum.

BENZERİNİZ ÜNLÜ KİM?

annestek | 05 January 2008 23:36

Hangi ünlüye benziyorsunuz, hiç merak ettiniz mi? Bunu öğrenmek için işte size bir fırsat.
Siteye öncelikle jpg formatında bir fotoğrafınızı upload ediyorsunuz, mail adresinizi de yazmayı unutmayın.Resminiz siteye ulaşınca ekrana geliyor ve altında erkek(boy) ünlülerle mi yoksa bayan(girl) ünlülerle mi karşılaştırmak istediğinizi seçe bileceğiniz iki seçenek beliriyor.Seçiminizi yaptıktan sonra ‘SUBMIT’ i tıkladıktan sonra benzeriniz karşınıza çıkıyor.Size en çok benzeyen resminizin yanında diğer benzerlerinizde altta çıkıyor.İsterseniz diğerlerinin üzerine tıklayarak resminizin yanına alıp inceleme yapa bilirsiniz.Görüceniz sekiz benzerinizle aranızda çok ince farklar olduğunu, kalıp olarak nekadar benzediğinizi farkediceksiniz.Ayrıca karşı cinslede karşılaştırma yapabilirsiniz.İyi aylenceler

CANIM İKİZİM- Teşekkür Ederim!

| 26 October 2007 00:07

Onu o kadar çok anlattım ki. “Aman be sıktın” deniyordur belki. Onun hakkında yazacaklarım yazdıkça çoğalıyor sanki. Canım ikizim… Hiç bitmez yazacaklarım ikizim hakkında.

Doğum günü tebriğinden sonra, yine kalbim Ayşecimle doldu taştı, birşeyler yazmaya karar verdim onun hakkında. Ayşe’ yi 5 yaşından beri tanıyorum. Şöyle bir bakıyorum da 15 senedir hala çözememişim kendisini. Kimse çözemedi onu. İzin vermedi kimseye. Kendisinin çizdigi bir dünyası vardı, o dünyanın dışına bir kez olsun çıkmadı. İçeri kimseyi de kabul etmedi. Ben hariç… Bana kapıyı açtı çok defa. Girdim ama karıştıramadım. Bir köşede oturdum her seferinde. Hiçbir şeye dokunmama izin vermedi. Ayşe’ nin dünyası diye birşey var. Eminim ben buna. İçinde kendi kendine süper uğraşlar bulduğu, harika şeyler ortaya çıkardığı, belki mutsuz belki hüzünlü belki kendisini içinde yalnız hissettiği bir dünyaydı. Bana çok albenili gelirdi hep.

Küçükken arada gelir “hadi bizim site için bir dergi çıkaralım, sonra dağıtalım” der dururdu:) Birşeyler yazar, hikayeler toplar, kendimizce karikatürler çizip güya kendi dergimizi oluştururduk. Bir başka gün Ayşe’yi kapılarının önünde bulurdum. Önünde birşeyler olurdu. İncik, boncuk filan, sonra bebeklerine diktiği giysiler… Meğer onları satıyormuş. Bazen de annelerimiz filan evde yokken mutfağa girer onun süper fikirleri doğrultusunda heryeri alt üst ederdik.Sonra babam bana paten almıştı. Benim olur da, Ayşe’nin olmaz mı hiç? Ona da almışlardı. Ama onunki daha güzeldi. Pembeydi onunkiler. Benimkiler gri:( Tam onların evinin önünde çok az arabanın yavaşça geçtiği, süper, dümdüz bir asfalt yokuş vardı. Kendimizce uydurduğumuz birşey vardı. Patanist… “Patanist olalım” derdik. Çok alışmıştık, o yokuştan çok güzel (cidden güzel şimdi bile küçümsemiyorum. gerçekten çok başarılıydı) kayıyorduk. Artistik hareketler yapmayı da hiç unutmuyorduk. Biraz daha büyüdükçe babasının fotoğraf makinasını aşırmaya başlamıştı. Garip garip bir sürü fotoğraf çekerdik. Kamerayla gelirdi bir başka gün. Her şeyi videoya alırdık. Ergenlik dönemine gelince görüşmediğimiz iki sene boyunca, Ayşe birçok resmimizi photoshopla değistirmişti. Videolarımızı kesip biçip değişik şeyler oluşturmuştu onlardan. Evet, Ayşe’ nin dünyasının yeni ugraşı photoshop ve benzeri bir dolu program olmuştu. En son üzerinde çalıştığı şeyleri gösterince epey şaşırmıştım.Çok profesyonelceydi gerçekten. Kendi dünyasında süper işler çıkarmıştı. Ama kimsenin haberi yoktu, tek ben biliyordum onun o süper orijinal fikirlerini. Tek bana göstermişti. Dünyasına sadece beni davet ederdi çünkü. Çalışmalarıyla mutlaka çok güzel şeyler başaracağını seziyordum hep. Ama o işletme okumaya başladı. Ayşe’ye o kadar tersti ki. Ne diyebilirdim ki. Ayşe’nin dünyası sonuna mı gelmişti yoksa:(

Onun içimi neşeyle kaplaması doğum günü tebriği sayesinde oldu. En anlamlı tebrikti onunki benim için. Aramadı diye kızmıştım çünkü hiçbir doğum günümde beni yalnız bırakmamıştı. Telefonum bozulduğunda bile ne yapıp edip babamın numarasını bulmuş ve o şekilde ulaşmıştı bana. Burdan da anladığım, o beni terk eden arkadaşlarımın, özel günlerde hep unuttuklarını “kontörüm yoktu.” “telefonum bozuktu.” “telefonumu çaldılar unuttun mu?” gibi bahanelerle örtmeye çalışmalarının hayatımda duyduğum en saçma sapan yalan olduğu… İstemek önemli sadece. Ayşe, benim onu aramadığım zamanlarda ne yapar eder, bana bir şekilde ulaşır, kontörü yoksa da ailesinden birinin telefonundan arardı mutlaka. Ona minnet borçluyum ben galiba. Beni bir annem bu kadar sevdi bir de Ayşe. Anne sevgisi farklı birşey. Ama ben biliyorum annem kadar duygusal sevmese de beni çok seviyor. Ne zaman arasam yanımda olacak biliyorum. Ben onun hiçbir zaman yanında olmayı başaramasam da, o her zaman yanımda olduğu gibi yine yanımda olur, ne olursa olsun. ” Bir eli kanda olsa” derler ya işte öyle… Evet, Ayşe bu doğum günümde aramamış, “ne yapsam da duygulandırıp ağlatsam?” diye didinip ugraşmıştı herhalde. Uzun bir aradan sonra msne girmiştim. Bir mail vardı bana. Ayşe’dendi. Doğum günü mailiydi. Birkaç birşeyler yazmış. Aşağı indikçe resim gibi birşeyler olduğunu gördüm. Ama Ayşe’yle benim resmim filan değildi. Silik renkli kalemle yazılmış kağıtların fotoğraflarıydı. Zorlansam da okumaya çalıştım. Ne olduğunu kavrayamadım ilk başta. Çok fazlaydı. Bir sürü kağıt resmi. İlkini okuyup bitirince ne olduğunu anladım. Ayşe’nin günlük sayfalarıydı. Birbirimizden koptuğumuzda yazdığı günlük sayfaları… Benden bahsettiği, o an ağlayarak benim hakkımda yazdığı, neden onu hiç arayıp sormadığımı söyleyip durduğu günlük sayfaları. Nasıl bir doğum günü tebriğiydi bu? Üzmek mi yoksa sevindirmek mi istemişti? Aslında her ikisini de yapmıştı.Hem biraz içim burkulmuştu hem de sevinmiştim. Sevinmiştim çünkü beni bu kadar bir tek ikizim seviyordu ve herhalde bir tek de o sevecekti. İçimin burkulmasını, kendi yaşadığı üzüntüleri bana aktarabilmek ve bir nebze olsun içini dökmek için istemişti, sevinmemi de beni çok sevdiği için… Sonra bir cd geldi kargo ile. “Ne bu? ne bu?” diye düşünürken taktım bilgisayara açtım.İlk karede ikimizin bir resmi vardı.Fonda çok güzel bir parça çalıyordu. Sonra benim bile hiç görmediğim bir resmimi koymuştu.Yavaş yavaş büyüyorduk resimlerde. En küçüklük resimlerimizden en büyük halimize doğru, en doğal hallerimizde… Çok güzel olmuştu. Müzik bitip benim uyuyan resmimle video son bulduğunda gözlerimde yaşlar birikmişti bile. Bu da doğum günü hediyemdi sanırım.