Akşamdankalmalık değil sadece. Evet, kafam kazan gibi ama “o son kadehi ne diye içtim ki ?”den ibaret değil. Avucumun bir yerlerine hala duran ve sızlatan o incecik, büyüteçle bile göremediğim ve günlerdir çıkaramadığım diken de değil sıkıntımın sebebi. Sanki o diken yüreğime, yok yok beynimin bir yerlerine batmış gibi. Hah, tam öyle işte, anlatabildim mi? Şimdi anladınız mı?
Aynaya bakıp yüzümü beğenmemek mi? I-ıh… Yüz değil ki önemli olan, gözler de, gözlerin rengi de.. Bakışlar asıl olan… Bunu öğreneli çok oldu. Öyleyse aynadaki o sıkıntılı bakışın sebebi ne?Ne tatsız bir sabah. Uyandığım andan bu yana peşimi bırakmayan şu sıkıntı.
Bol köpüklü sade bir kahve mi içmeli? Bilmem ki, sıkıntımı geçirir mi dersiniz? Yok yahu boşver, o sevdiğim fincan da dün kırıldı zaten. Oysa ne güzeldi o incecik porselenin dudağa değişi… Kahvenin damağa sıcak, kalın ve pütürlü yayılışı, hele o güzelim kokusu…Yoksa üşenmeyip toparlanıp giyinip sokağa mı çıkmalı? Deli misin? Bu sıcakta ha? Zaten Nereye gideceğim ki? Bana kim gülümseyecek? Amaaan boşver.Sıkıntının sebebi ne peki?Son günlerde yeni bir tatsızlık olmadı ki… Olanlar hep eskiler. O halde eskileri ne diye kafanda evirip çevirip duruyorsun?Köpeğin ölümü mü hala acıtan? Oo, üzerinden aylar geçti. Hem nefes alamaz olmuştu… 17 yaşındaydı düşünsene… Rekor kıracaktı neredeyse. O meşum akşamüstü yine kriz geçirdiğinde, veteriner onu uyutan iğneyi bir an önce yapsın, zavallının çektikleri son bulsun diye gözyaşlarıyla yalvarmadın mı?Yoksa aşk acısı mı?Sahi, niye günlerdir, haftalardır hiç aramadı o?Aramaz tabii, aramasın da. Sen değil miydin “Bu sevda ateşten gömlekmiş diyen? Kurtulmalıyız bu sarmaldan” diye ısrar eden… Olsun, arasaydı eğer, belki sesini duymak ferahlatırdı… Soğuk sular serpilirdi yüreğine.
Yok yok, gitsin, küllensin, yok olsun o arayış.Bilemediğim başka bir şey bu… Anlatamıyorum da zaten.Uzun süredir görüşmediğin o arkadaşınla aranızda geçenleri yeniden hatırlamak mı peki? Hani adını tam koymasanız bile dostluğunuzu noktaladığınızı bal gibi bildiğiniz o gereksiz tartışmada sarfedilen sözlerin kafandaki resmi geçidi… Ufff ne kötüyü.Keşke kabus görmüş olsaydım, ama değil, ne yazık ki değil.Bu sabah eski üzüntüler tek tek kapımı çaldı.Galiba en yenisi beni en çok sıkan.Şu iş değiştirme planının suya düşüşü… Boşa kürek çekilen onca zaman… Harcanan çabalar, beslenen umutlar, o uzak ve yabancı kente dair kurulan hayaller. Hepsinin yıkılışı… “Üzülerek bildiriyoruz ki...” diye başlayan mektubu almak…
Of bilmiyorum. Başım ağrıyor. Umutsuzum, tükenmişlikle iç içeyim.Hayır, istemem, kitap kapağı filan açmayacağım.Müzik de çalmasın. Kapımı hele sakın çalmayın, sustum, gizlendim, yok oldum.Beni bugün yalnız bırakın.
yorumlar
Yazı çok güzel olmuş. Bir solukta okudum. Ellerine sağlık!
bende sevdim,ifadeleri ve anlatımı ahenk barındırıyor.tebrikler
Hepimizin zaman zaman yaşadığı şeyler, insana ait duygular, bir gün öyle oluruz, bir kaç gün daha iyi, hayat işte…
!!!!! çok güzelll
valla evet canım sıkkındı vakıa ama sizlerin desteğinizle karamsarlığımı epey yendim… sağolun varolun
bu kadar mı paraleldir yaşananlar, düşünülenler ve hissedilenler?
benim de canım sıkkın, şu memlekette olanlara!
hepimiz aynı gemideyiz, ve de hepimizin canı sıkkın zaten
Keşke paralel olmasaydı bu kadar. Aklımıza olumsuz bir düşüncenin gelivermesi, tüm günümüzü berbat etmezdi o zaman. Mesela biri hakkında “Ne sinir kız!” diye düşündüğümüzde, ille de nefret hisleriyle dolup taşmaz, mutlulukla gülümsemeye devam edebilirdik.
off bea zaten sıkıntılı ve sıcaktı, senin yazıda iyicee tuz biber ekti üstüne yahu…
mavilikler mavilikler mavilikler diye tekrar edince insan… biraz ferahlıyor gibi biliyor musun? sanki tam karşımda pırıl pırıl bir deniz uzanıyormuş gibi… elimde buz gibi bir limonata bardağı varmış gibi. ya da lavanta tarlalarını seyrediyormuşum gibi…
o elindeki limonata değil de bira olsaydı on numero olurdu valla:)
valla gel mucizemsin şunu beyaz şaraba çevirelim… bardak buğulu,şarap buz gibi… o yudum boğazından geçerken şahane bir his bırakıyor… tabakta buzlu badem ve buz kırıkları içinde napolyon kirazları…
İnanmayacaksın belki ama bu nick’i seçerken ben de hemen hemen aynı görüntüyü canlandırdım zihnimde. Demek ki sadece bende bu çağrışımı yaratmıyormuş ‘mavilikler’. Nick’imle böyle hoş duygular uyandırabildiysem ne mutlu bana. Umarım bir gün yazılarımla da benzer duyguları uyandırabilirim.
sofranıza ben de konuk olsam… fakat yazınız çok beğendim. öyle güzel anlatmışsınız ki…
mavilikler demiş kiNick’imle böyle hoş duygular uyandırabildiysem ne mutlu bana. Umarım bir gün yazılarımla da benzer duyguları uyandırabilirim.bence o nefreti yenmek yazın gayet güzel olmuş. ve tevazu gösteriyorsun aslında.
Nick’in sahibi olarak duruma müdahale etmek zorundayım. Alkollü herhangi bir içeceğin nick’imle bağlantılı o manzaranın içinde bulunmamasını rica edebilir miyim? Hayaliçindegeçti, limonatadan vazgeçme lütfen. Bak ne güzel anlaşmıştık seninle. Ferahlıktan, pırıl pırıl bir denizden söz ederken, en nefret ettiğim şey olan alkolü lütfen bu güzel şeylerin arasına katma, olur mu? İnan, huzur arıyorsan onu en son sağlayacak şeydir alkol. Yakın akrabalarımdan yola çıkarak söylüyorum bunu. Limonata ya da köpüklü bir kahvede çok daha kolaylıkla bulabilirsin o huzuru. Sevgiler…
Çok teşekkürler Majörlerbitti. Sözünü ettiğim o duyguları uyandırabilmek hiç de kolay bir şey değil, bunu demek istemiştim. Ama demek ki ara ara bunu başarabiliyormuşum. Yazımı beğenmene çok sevindim.
tamam mavilikler, seni mi kıracağım?buyrun limonataya… bol buzlu ve nane yapraklı olsun lutfen
hisler güzel anlatılmış.hemen hemen her insanın zaman zaman yaşayabileceği duygular.çoğu yerde karamsar gelsede yer yer hepimiz…
sağol pillihafif
limonataysa ben yokum.
Hafif e eğlenceli bir Paris ekibi girdi galiba..Votka-kavun diyeyim..
votka kavun nasıl yapılır? hep duyarım ama hiç tatmadım. ama yavaşca anlat pbk çünkü mavilikler kızıyo
Sessizce yapayım şuracıkta o zaman..Çeyrek kavunu alıyor buz parçacıklarıyla kuvvetli bir mikserde kar haline getiriyorsun sonra uzunca bir bardağa koyuyor, üzerine pudraşekeri (bunu egzantrik olsun diye yapıyorum, buğulu bir hava veriyor) yerleştirmeden önce votkayı damak zevkine göre katıştırıyorsun..
“cardinal melon” olsun bari uğraşmayalım:)
iyi peki, o da olsun… ve de afiyet şeker olsun…yalnız mavilikleri kızdırmayalım
Mavilikler öcü mü ki, korkmayın bu kadar..O’na alkolsüz bira buldum..
içer mi ki acep?
Tabii ki içmem Hayaliçindegeçti. Ama sizin tercihlerinize karışmak gibi bir haddini bilmezliğe de girişmem kesinlikle. Ben sadece dünkü yorumumda şakayla karışık dostça bir uyarıda bulunmak istemiştim. Alkolün zararlarına yakından tanık olan biri olarak, bu konuda elimde olmadan hassas davranabiliyorum. Farkında olmadan haddimi aştıysam kusura bakmayın.
O zaman susuz limonata..
Ben sulu olanını tercih ederim.
bak mavilikler, aslında çok samimi ve iyi niyetli bir yaklaşım koydun ortaya… kesinlikle alınmadım… bunun ayarı bilinmediği zaman (ne yazık ki çoğunlukla böyledir!) alkol bütün kötülüklerin anası olabiliyor.amaaaaaa… öyle haller de var kiiiiiiii. bir kadeh içmek çok iyi gelebiliyor.bu bakımdan seni çok iyi anlıyor ve saygı duyuyorum.ama senin de çok özgürlükçü biçimde söylediğin gibi içmek isteyenlere de karışmak olmaz.HEM LİMONATACILARA HEM DE VOTKA-KAVUNCULARA AFİYET OLSUN
eyvallah 🙂