Aslında hem her yerdeler hem de (görünen) hiçbir yerde. Bu kadar çok olup hiç görünmemek nasıl başarılabilir?Zihinlerimizde stereotiplerimiz var, onlarla yaşayıp gidiyoruz işte. Mesela modacılar var, bar şarkıcıları, yazarlar var, kuaförler… En çok oralarda olduğunu var sayıyoruz, çünkü ya feminen davranışlar gösteren erkekler ya da racon kesen kısa saçlı kızlar geliyor aklımıza. Oysa insanlar şu zihinlerini bir açabilseler adamakıllı!Çok sert, maskülen (tamam bunlar da göreceli kavramlar ama belli varsayımlar yapmazsak işin içinden hiç çıkamayız) davrandığına kefil olduğunuz, üç çocuklu adamlar da kelebek (yeni tanımlar iyi gelir çoğu zaman) olabilirler. Ve tam tersi. Savruk kıvrak yürüyen, “o biçim” olduğuna kesin gözle baktığınız birinin de o taraklarda hiç bezi olmayabilir. Şu zihin sınırlarımızı, tanımlarımızı bir bulandırabilsek…Bir başka ülke gerçeği, ülkemiz kelebeklerinin neredeyse tamamı, otuzlu yaşlarının başında evlenip çoluk çocuğa karışıveriyorlar. Bu bana büyük ölçüde ikiyüzlülük gibi görünüyor. Hem evlendiğiniz kadına, hem çocuklarınıza, hadi onları geçtik diyelim bence en önemlisi kendinize. Evet kendinize yazık. Kaç kere geliyor ki insan dünyaya. Ne olur, suyun akışına karşı duruverseniz.Tabii benim buraya bir cümle yazıvermem kadar kolay değil hiç, ayrıksı olmanın ağırlığını ve yalnızlığını taşımak. Ağır gelir.Birilerinin cesur olması gerekiyor. Yoksa bu su hep akacak. Birilerinin üşümesi, biraz sesini yükseltmesi, tanımları bulandırması gerekiyor çoğunluğun beyinlerindeki.Anlatmak, örnek göstermek, tanımlamak gerekiyor yılmadan. Belki de örnek olmak. Çok çok iyi mevkilerde, çok yukarılarda da var kelebekler. Niye kozaların ellerinden tutmuyorlar?Kameraların arkasındalar, klavyelerinin başında, imza atıyor, emir veriyor, büyük kararlar alıyorlar. Ama görünmüyorlar. O etiketi taşımak öyle ağır ki (daha kuvvetli bir sözcük arıyorum, “ağır” hafif kalıyor çünkü), saklanıyorlar, bakışlarını kaçırıyorlar ya da kısaca kaçıyorlar. Kendilerinden.Tamam bu toplum yapısı için çok zor bir durum bu vs. bir milyon sebep. Ama böyle uçulmaz ki. Hatta nefes alınmaz. Yaşanmaz. Böyle tuta tuta, kapana kapana, saklaya saklaya UÇUL-MAZ!Ses birliği, cesaret birliği gerek. Tamam “bir” de önemli. Ama birlikte daha iyi uçulur.Artık saklanmasa kimse, susmasa. “Bir”i susturmak kolay ama “bin”i? O rahat sandalyeleriniz batsın artık size. Bir şeyler batsın, cesur adımlar atılsın.Diyelim bağırdım şimdi ben buradan. Bir karşı-ses duymak isterim. Samimiyet, cesaret isterim. En azından cesur bir adım.Yoksa böyle uçulmaz.