Ağır biçimde emin değilim. Bu iki dünyayı kendisinin yetiştirdiği dünyayı ve değişime uğramış olanların kurtarılması gerektiğine inandıkları dünyayı düşündü iki baskın renk gördükten sonra: Hiçbir şey onu telaşlandırıp heyecanlandıramadı. Sürekli acı içinde ileri geri sürükleyen binlerce istenç bağı: O hepsini kesip paramparça etti, gülümseyerek geriye, şu anda oyunun sonuna gelmiş bir satranç oyuncusu gibi kayıtsızca önümde duran bu dünyanın düşsel görüntüler geçidine bakıyorum. Uzunca bir arazide sivri uçlu çimenlerin kollarında ölü buldular onu gözbebeklerinde iki damla kan, saçında iki beyaz teli vardı. Bir çok kelebeğin ayak tırnaklarındaydı şimdi yerden çok az yüksekte uzunca bir zamandır hiç geçmediği bir kapıdan geçmek üzereydi sadece o kapının ardındaki bir diken kırmızı armaz gülünün ince dikeni yaşatırdı onu kapıdan hiç geçemedi kartal kelebeğin uçuşu tavşanın öğle uykusu oldu…Karanlık basıp ay gökte parlayana dek bekleyin hava yeterince sıcaksa dairenize dışarıdan rahatsız edilmeyeceğiniz sakin bir yerde kara saplı çubuğunuzla düzenleyip baykuşların uçuşunu ve kargaların şarkısını dinleyebilirsiniz. Şimdilerde izlediğim şeyler gerçek ve derin sadece duyguların gücü oradan gelir ve “the man who wasn’t there anlaşılmaz bir dile boğulduğu için” güneşi ve kelebekleri sabahın ışığında aynı anda görür…Öyle bir alana nüfus eder ki delilik bile oradan içeri giremez. Çıkışa ulaşana kadar onu yol boyunca takip edin çıkmak istediğiniz kapıyı seçin şüpheniz varsa bir kelebeği izleyin tuhaf bulmazsanız çevrenizdeki koşullar ne olursa olsun önce bir çocuk olarak görün. Doğrudan gerçek hayata dönmek istemeyebilirsiniz…Bir süre sessizce oturun……………………..ve başka bir izleyici koltuğundan tekrar izleyin…. tekrar izleyin…..tekrar izleyin…emin olduklarınıza bakın. emin gibi gördüklerinize..içinde yaşadığınız fanusa bakın.okyanus sevdalarınıza.oysa hapsetmediler mi kalbinizi kırılmaz diye yalan söyledikleri kirli bir akvaryuma. artık her şey telaş…artık her şey heyecan…çünkü artık saydam duvarların var. O hepsini kesip paramparça ettiğin ama her parçasını kendi ruhuna sapladığın..gülmek güzel bir alışkanlık ama artık ağlayabilirsin çok sesli. başka bir koltuktasın..başka bir açısından çiziyorsun daireyi..daireler hep dairedir..açılar hep değişken:.. hala yaşıyordu bulunduğunda..çırpınışından anladım..kuş gibi..kuş fanusa girer mi?saçında iki beyaz teli vardı önceki oyunda….şimdi simsiyah hepsi….boyadığı saçları okyanusa verir mi hiç rengini…Öyle bir alana nüfus eder ki delilik bile oradan içeri girip alanını bozabilir,bozdurabilir mantıklı bir dakika geçirmek dürtüsüyle. Çıkışa ulaşana kadar sadece neden bu labirente girdiğinizi düşünürsünüz….Doğrudan gerçek hayata dönmek istemeyebilirsiniz…demişti kahraman ana repliğinde….ana dili kıvamında ve ıslakken kelimeler……bir süreliğine sessizliği bozun..bozguna uğratın ve çığlık atmaya başlayın şimdi..olduğunuz yerde…her nerdeyseniz….ya da olmak istediğiniz yerde……