Kalk gidelim buralardan;Bıkmadın mı bu şehrin gürültüsünden patırtısından ya insanların fütursuzca koşuşturmasından bıkmadın mı?

Bıkmazsın tabii çünkü sende onlardan birisin, çünkü sende gökyüzünün altında gezip bulutları hiç görmeyenlerdensin. Bir koşuşturmacadır gidiyor hayatımızda. Küçük bir anekdot aklıma geldi; İstanbul’a ilk geldiğimde otobüse bindik bir yere gidiyoruz insanların yüzlerine bakıyorum kimse gülümsemiyor, gülümsemeyi bıraktım herkesin göz kapakları kapandı kapanacak, ama yinede koşuşturmaca devam ediyor. O zaman “köyden indim şehre” oldum sanki. Sonra ne mi oldu bir gün aynaya baktım ve benimde gözlerim göçmüş artık kapanmak üzere, tek avuntum bu yazılar, beni tek dinleyen beyaz boş sayfalar. Kim ne derse desin bu bir ego tatminidir bence. Çünkü insanlar artık birbirleri ile konuşmuyorlar bile, dinleme işini unutalı çok oldu zaten. Bende beni dinleyecek bir şeyler vardır dedim ve yazmaya başladım.

Yok yok kalkın gidelim buradan yaban ellere, bu böyle olmayacak, özlemediniz mi sizde yaylalara çıkıp gözleme yemeği, hamak kurup fötr şapkayı kafanıza geçirip uyumayı özlemediniz mi ben çok özledim. Kalkın bir gökyüzüne bakın ne zamandan beri bakmıyorsunuz bulutlara, onlara bakıp aaa bak yaprağa benziyor! demeyeli ne kadar zaman oldu?Biliyorum belki bu yazıyı okumak için bile kısıtlı vaktiniz var, iş güç dünyası farkındayım her ne kadar boş adam olsam da ben çoğu zaman hiçbir şeye vakit bulamıyorum. Ama çok da özlüyorum ya!Bu yazıyı neden yazdım onu açıklayayım, biliyorum öyle akıcı sürükleyici bir stilim yok dedim ya bu benim egom yapraklar beni dinlesin isteyen okusun feyz alsın amacım bu. Yazı yazmakta ki amacım ise unuttuklarımızı hatırlatmak, çok isterdim bende kent reklamı tadında yazı yazmayı ama bu kadarı elimden geliyor.Son olarak sizlerden bir ricam var, etrafınızdakilere onları sevdiğinizi söylemekten çekinmeyin ve hep gülümseyin, bulutlara ve denize bakmayı da unutmayın deniz dediğimiz şey evdeki kazandan büyük 🙂 haydi sağlıcakla kalın.