park ve bahçeler müdürlüğünden…
son zamanlarda artık iyice boğucu hale gelen istanbul’da, yaptığı dehşetengiz çalışmalarla belediyemiz bizi kandırmaya devam ediyor. belediye bünyesinde kurulan ve şehrin sokaklarını caddelerini kısa sürede kontrol alan meşum kuruluş, ispark, dikkat ediyorum son zamanlarda yaptığı yoğun halka ilişkiler çalışmalarıyla kurumsallaştırmış olduğu değnekçiliği, bize muhteşem bir ilerleme hikayesi olarak satıyor.satarak büyüyelim, fazlalıkları atarak yükselelim mantığıyla balon gibi ilerleyen hükümet ve onun çevre elemanı belediyeler lale dikip bilboard yaparak, arazi satıp cadde parselleterek durumu daha da içinden çıkılmaz hale getiriyorlar. bunu sevimli hale getirmek için de, değnekçileri aldık eğittik adam ettik, hatta sultanahmet’e ingilizce bilen adam arıyoruz gibi komik ve uyutucu açıklamalar yapıyorlar.verdikleri uygun fiyatlarla mafizo otoparkçılara alternatif oluşturduklarını söyleyen ispark genel müdürü,uygulanan yanlış fiyat politikasıyla, aslında park haline getirdiği sokakları arabayla gelenler için daha cazip ve tabi ki daha yoğun hale getirdiğini unutuyor. ispark’ın niyetinin üzüm yemek değil bağcı dövmek olduğu açık. konunun uzmanları şehir merkezinde otopark fiyatlarını yüksek tutun ki araç gelmesin diye bas bağırırken, ispark ucuz fiyat politikasıyla övünüyor.peki bu ispark, eğer kamu yararı güden bir kuruluşsa nasıl oluyor da kamunun caddelerini, sokaklarını birbirinden ayırıp şikayet ettiği “rant merkezi haline getirme” politikasını sürdürdüğünü görmüyor. mesela ümraniye alemdağ caddesi ile ona paralel olan mithat paşa ve sütçü imam caddelerine farklı tarife uyguluyor.iyi şeyler yapmıyor mu bu ispark? tabi ki yapıyor sahil yolu üzerindeki yılların ücretsiz ceplerini, ücretsiz(!?) park yeri olarak tekrar bize pazarlıyor. ama gelişen şartlar ve trafik ve araç yoğunluğuna göre gerekli görürse ücretli hale getirebilme şansına da sahiptir muhakkak.şimdi bir de ispark muhteşem bir kampanya yapıp, mayıs’tan itibaren renault ya da dacia alanlara ücretsiz park yeri veriyor. hem de 1 sene boyunca. ne muhteşem bir olay. sen şehirdeki araba çokluğundan şikayet et, sonra otomobil üreticisinin kucağına otur. sormak lazım kimin malını kime satıyorsun?bu yapılanların değnekçilikten farkı nedir? bir sabah kalkıp caddenizin çizgilerle bölünüp eğitimli(?) ispark görevlileri tarafından ele geçirilmesinin senelerdir boğuştuğumuz değnekçilerin metotlarından farkı ne? ispark görevlilerinin beyefendi demeleri mi?her şeyden önemlisi bizim için ne değişiyor? tam olarak hiçbir şey. biz yine para vermeye ve yer aramaya devam ediyoruz. sadece paranın gidiş yönü değişiyor.