Göz yaşlarım durdugunda kendimi camdaki yağmur tanelerini sayarken buldum. İçerisi hala buram buram anı kokuyorduama ben üzgün değildim sadece ağlıyordum. Kalbime saplanan bu irili ufaklı sancılar beni artık rahatsız etmiyor, aksine telkin ediyordu. Çünkü sancılar bu şehrin doğasında vardı. İstanbulda yaşıyorduk ya, kalabalık ve yalnızdık.Ağlamayı kesmeliydim artık İstanbul bunu benim yerime yapıyordu zaten.Bazen beni gördüğünü düşünüyorum bu yalnız şehrin. fakat yardım edemiyordu işte sadece ağlıyordu ve kulağıma birşeyler fısıldamaya çalışıyordu.Pencereyi açıp onu daha iyi duymak istedim. Ellerim pencereye giderken içimi paramparça eden bu ses dahada artıyordu.Bir an tereddüt ettim fakat yinede açtım. İşte şimdi istanbuldaydım gözlerimi kapamış kendimi onun fısıltılarına ve göz yaşlarına bırakmıştım.beni rüzgarıyla öyle güzel sardı ki kalbimdeki herşeyi alıp götürdü. İçim hınca hınç doldu ve gözlerimden bir anda tüm acım boşaldı.Birlikte ağlıyorduk artık. Saklanmıyorduk kaçmıyorduk birbirimizden eskisi gibi. O beni kabul etmişti bende onu.Artık ikimizinde göz yaşları yavaş yavaş azalıyordu. Yeni güneşler yeni baharlar açıyordu içimizde.Gözlerimi açtığımda ince bir güneş yüzümü okşuyordu. İçim onun sokakları gibi yavaş yavaş hayat buluyordu.Şu an İkimizde birer son bahar güneşiydik. Ilık bir sıcaklıkla yaşam bulduk tekrardan.Ortalık cıvıl cıvıldı.Pencereyi kapadım. Hızlıca portmantoya yürüdüm ve düşünmeden montumu kapıp attım kendimi sokaklara.Kapıdan cıktığımda kuş sesleri ve toprak kokusu karşıladı beni. Yavaş yavaş yürümeye başladığımda sanki her adımımiçimdeki tüm kederi temizliyordu. Sokağın sonuna vardığımda birden durdum. Caddeden geçen binlerce adımı izledim.Hiçbiri benimkiler kadar hızlıca mutluluğa gitmiyordu sanki. Kimse keşvedememişti bu umudu bana kalırsa. Şimdi şanslıydım işte vebıraktım kendimi bu selin içine bende.Yukarı doğru akıyorduk artık. Tüm kurallara karşı gelmişçesine.