Kızın biri yazımı beğenmedi.. Beğenmemesi umurumda değil açıkçası.. Hayır umurumda… beğenmeyiş tarzını beğenmedim pek. Oysa dizeleri hoşuma gidiyor kızın.. Yazıyı bende beğenmedim aslına bakarsan ama “yüzeysel” değil “içten değil” hiç değil…Yüzeysel olmasını engellemek için anlamının ergenlik dönemine erişmemiş cümleyi süsleyip püslemekmi gerekir..? Bu 13 yaşındaki bir kız çocuğunun göğsünü dolgun gibi göstermek için südyen takıp içine peçete gibi bir şeyler doldurmasına benzemezmi..? Yazının bütününün anlamı olmalı bence teker teker cümlelerin değil… Cümleyi süslemeyi sewemedim süsleyenlenleride…Özellikle Ahmet ALTAN ‘ a takmışlığım var. Kitabı bilmem kaç binli milyon satmış… Bütün kitapçıların tüm askılık yerlerine benim donumu da 3 ytl den doldursan çok satar… gerçi çok fazla donum yok… Kadını anlatıp duruyor purosundan kadın şekilli duman mı çıkarıyor acaba..? Kaç tane kadın tanımış hayatında alışweriş merkezlerinde gördükleri dışında… Paristeki odasında newyorktımes ların ve fiyatı kadın fiyatından fiyatlı kadın dergilerinin içinde kadını anlatıyor… Kadın güzelliğini gördün mü sen boya güzelliğinin altında saklanandan bahsediyorum ben..Hiç ağzındaki karpuz parçalarını eriten sımsıcak teniyle buz gibi denize atlayan , bikinisinden değil mayosundan fırlayan göğüsleri olanı gördünmü sen..? Yada siyahlarla sevişmiş kadınla sevişince başaramayıp daha da siyah oldun mu sen. Hiç tuvalette düzdünmü bir kadını… Starbucks’tan bahsetmioyorum ben hiç kadın la kahve ye gidip batak attınmı sen..?Kadını Nazım anlatırdı bi kere.. Komunistti öncelikle cezaevine de girdi.. sürgün de yedi…belki senin yaşadığının 3 de birinde senin anlattığının 3 mislini söyledi.. Sonra da aşıktı kadınlara en azından 3 kere aşık olmuştu… 3 ayrı ırktan kadın düzmüştü… Hakkını yemeyim Atilla İLHAN da iyi anlatır kadını…Ahmet ALTAN bilmem ne okullarında okumuş… Fransız edebiyatıyla beslenmiş… Fransızların tek edebiyatı ipneliktir bir kere.. Hegel fransız mıydı acaba…? Ne farkeder ki hiç okumadım… Sen anca Fransız kadını nı anlatırsın onların pek fazla erkeği olmaz ilişkiden önce organını şarapla yıkarlar… Gereksiz cümlelere estetik çekip ne kadar benzetebilirsin bir kadına yada benzettiğin dizeyi ne kadar düzdürebilirsin erken boşalma yaşanmadan…..”Kadın içimi çekti” bu benden…”Saçlarının kıvrım görüntüsü , odada fazla ışık olmayışı , teninin ve dilinin sıcaklığı o götün yerindeliği ve insana bulunduğu zamanı unutturacak kokusu… içimdeki tüm seksi arzular şelale esprisini kadının egzotizmine kapılıp everest tepesine çıkmasını sağladı ve s2m arzuları takibe çıktı….bu da Ahmet ALTAN a benzemeye çalışan benden…Yukarıdaki paragraf ve yukarısındaki 3 kelime aynı şeyi anlatıyor.. O zaman okuyucunun zamanını neden çalıyorsun.. hem yazıyı geç anlamasını hem de yavaş bitirmesini sağlamak niye..? Edebiyat adına mı:? S2mişim edebiyatı… bırak adamları rahat… işleri güçleri var… gidip yiyecekler, içecekler, çalışacaklar, düzüşcekler, uyuyacaklar ws ws… Senin fransız’dan çevrilmiş makyajlı cümlelerinle zaman kaybetmezler…Sonra da kalkıp gençliğin okumadığından şikayetlenirsin.. Fransa’yı bilmem ama burda gençlik çift cinsiyetli yaratık düzmez kusura bakma hocam… Adamlar anlamıyorlar… anlamamakta ısrarlılar…anlamamakta haklılar… Ama bilfiil senin yazını anlamayanlar(okuyucu ve eleştirmen adı verilmiş ama hiç bir şey eleştirmemiş gazeteciler) çıkıp ulan ben bu adamın yazdıklarından bir bok anlamadım demiyor… Çünkü onlar pasta sevmez kremasını yiyor. Ben senin yazdığın pasta yı sindiremiyorum.. Yazının anlaşılmazlığını edebiyat zenginliği olarak görmuyorum…Sizini yüzünüzden insanlar okuma orucundalar. Birinin iftar ezanını okuması lazım ama kimse o yükseklikte minareye çıkma cesaretini gösteremiyor… Okumak isteyenler de 1930’larda son nefesini vermiş Rus’ları okuyor… Neden çünkü edebiyat ikiye ayrılır iyi yazanlar ve diğerleri…Sen yazdıklarını düzenli alışveriş merkezine giden ,düzenli uyuyan ,düzenli düzüşen ,düzenli yaz tatiline giden ,kocasının çalma hacmine göre 2 ay yazlık 1 hafta 5 veya 4 yıldız otellerde tatile giden ,sitelerde yaşayıp insanlarla arasına barikat kurmuş görgüobezlerine satmaya devam et…Gençliğe elleşme bırak onları YERALTInda kelimeler keşfetsinler… Senin kitapların villa’ların tozlanmaya fırsat bulamamış çok sık kullanıldığından değil hizmetçi tarafından düzenli tozu alınan kitaplıklarında yıllanmaya devam etsin…Ama SOKAĞA gücün yetmez.. SOKAK ta yazılanlar gençlerin iletilerinde , space’lerinde , mail box’larında kullanılmaya kısa süre sonra silinmeye devam edicek….Silinecek ama önce okunacak sonra silinecek……