bildirgec.org

yeraltı hakkında tüm yazılar

Kusturica’nın Yeraltı; Underground (1995)

queennothing | 29 January 2011 10:52

Yugoslavya’da dünyaya gelen yönetmen Emir Kusturica‘nın yönetmenliğini yaptığı sinema filmi “Underground” (Türkçe’ye ‘Yeraltı’ olarak çevrildi), 1995 senesinde vizyona girdi. Dusan Kovacevic’in kitabından uyarlanan yapım, Cezayir, Sırbistan, Bulgaristan ve Almanya’da çekildi. Filmde Miki Manojlovic, Lazar Ristovski, Mirjana Jokovic, Srdjan Todorovic, Ernst Stötzner, Slavko Stimac ve Davor Dujmovic gibi isimler de yer alıyor. II. Dünya Savaşı esnasında Belgrad’da (Sırbistan) geçen film, savaş ve komünizme ince esprilerle göndermelerde bulunuyor.
Marko ve arkadaşı, aynı kadına aşık olmuş iki ayrılmaz dosttur. Eğlence cümbüş geçen günlerden birinde savaş, onların ülkesine de uğrar ve şehri kuşatan Almanlar’a karşı ikili kendi silahlarını üreterek karşılık verirler.

METRO SÜZÜLGENLERİ

admin | 10 December 2009 09:34

Metro
Metro

Malumunuz Metro,yeraltından giden toplu halde taşımaya endeksli modern bir araçtır.Her ne kadar yaşlı teyze ve amcalar hala tren demekte ısrar etseler de biz Metro demeye devam edelim.Hergün metroya binmek zorunda olanlar kendilerince,belki bir çözüm bulmuşlardır, ama ben de dahil bir çok kişi bakacak yer olmadığı için büyük bir bocalama yaşamaktayız.Belki bir kitap,dergi yada yazılı bir mecmua okuyormuş gibi yaparak (beş,on dakikalık yolculukta sadece okuyormuş gibi yapılır,konsantre olmak imkansızdır çünkü) geçiştirilebilir, ama Türkiye gibi yazılı herşeyden kaçan,hatta bedava dağıtılan broşürlerde yazı var diye almayan insanların yaşadığı bir ülke de “tipe bak aq. Entel midir nedir,kitap okuyor! Te allam yaaa” gibi diyaloklara maruz kalırsınız.Metroya bindiniz,okuyacak yada dikkat kesilecek hiçbirşey yoktur.Bir süre reklamlara bakarsınız fakat onları da ezberleme noktasına geldiğiniz için çevrenize bakmaya çalışırsınız.Başınızı bi çevirirsiniz ve en az yedi (saydım) kişiyle gözgöze gelip ani bir hareketle gözünüzü çevirirsiniz.Fakat bir türlü kurtulamazsınız bundan, nereye baksanız biriyle gözgöze gelirsiniz.Ardından çoğunluk gibi yere bakmaya çalışırsınız,güzel bir kız görüp ona bakmaya çalışırsınız- fakat sizin kızı kestiğinizi en az yirmi dört kişi görür-,güzel bir kadının poposuna bakmaya tenezzül bile etmezsiniz-öküz pozusyonuna düşeceğiniz kesin-,dörtlü koltukta karşınızda oturan kişiyle en az kırk dört kez gözgöze gelirsiniz..vs. “Bi daha metroya binmem lan” diyip inersiniz ama ertesi gün yine “hemen giderim yaa,şimdi trafik falan çekemem” diyerek yeniden metroya binersiniz ve mütemadiyen aynı sorunları yaşayıp durursunuz.
Tabii bir müddet sonra, çevredekilerin de bakacak yer bulamamasıyla eğlenmeye başlarsınız.Uyuyormuş gibi yapan insanları,uyarı yazılarına dikkat kesilenleri,camdaki yansımasına bakmaya çalışanları,cep telefonuyla durmadan birşeyler yapan insanları görürsünüz.Ben dergisiz yada bir arkadaşım olmadan binmiyorum artık metroya.Tamam, oturduğumda cep telefonumla yada dergiyle falan geçiştiriyorum ama ayaktaysam mecburen çevredekileri gözlemliyorum.Yani diyeceğim o ki;artık metro süzülgenlerinin,bakacak yer bulamadığı için süzülen insanların maduriyetlerinin giderilmesi gerekir.Örneğin;ekrana bakmaya alışmış milletin önüne ekran koyup, sürekli reklam mı döndürürler(hem böylece belediye yeni bir kazanç kapısı sağlamış olur) yada metroların her kabinine bir “laf ebesi“,”tiyatrocu” falan koyup insanların eğlenmesi mi sağlanır bilemem.Ama artık bu sorun giderilmeli.”Ulan memleketin tek derdi bu mu dümbük.Bütün sorunlar giderildi de bi bu kaldı sanki,salağa bak aq” gibi düşüncelere sebebiyet verebilir bu yazdıklarım amma velakin bu gerçek anlam da bir sorundur.Bilen bilir…

Zeki Demirkubuz sineması

nevdalist | 15 April 2008 16:29

3. sayfa hikâyelerini sever misiniz, bilmiyorum. Okurken yok artık dediğiniz, bu kadarı da haksızlık diyerek isyan ettiğiniz zamanlar olur mu? Cevabınız evetse doğru yazıdasınız. Çünkü Zeki Demirkubuz sineması herşeyden önce 3. sayfa hikâyelerii anlatır. Hep bir kaybeden, hep hayatın sillesini yemiş, arabeks bir yön vardır. Bu yüzden ya sevilir ya nefret edilir. Bunun ortası yoktur. Cevabınız hayırsa devamını okumadan sizi başka bir yazıya alayım.

Isparta’da 1964 yılında doğan Demirkubuz; İletişim Fakültesi mezunudur. Aslında gazetecidir. Ama nedense bu alana hiç bulaşmaz. Onun yerine Zeki Ökten’in asistanlığını yapmaya başlar. Yıllar süren bu asistanlıktan sonra senaryolarını yazmaya başlar. Bütün filmlerinin senaryosu kendine aittir. Bir çoğunun senaryosunu çok önceden yazmış, gün ışığına çıkacağı günleri beklemektedir. Cebinde daha birçok kelimsei var. Zaman geldikçe onları da ortaya çıkaracaktır. Onu sevenler bilirler Demirkubuz bir kesimi, dönemi anlatır. Onun hikayelerinin kahramanları tutunamayanlardandır. Kendini tutunamayan sananlar değil, hakkaten tutunamayanlardır.

Bir eleştiri…

sekoci | 30 January 2008 14:13

Kızın biri yazımı beğenmedi.. Beğenmemesi umurumda değil açıkçası.. Hayır umurumda… beğenmeyiş tarzını beğenmedim pek. Oysa dizeleri hoşuma gidiyor kızın.. Yazıyı bende beğenmedim aslına bakarsan ama “yüzeysel” değil “içten değil” hiç değil…

Yüzeysel olmasını engellemek için anlamının ergenlik dönemine erişmemiş cümleyi süsleyip püslemekmi gerekir..? Bu 13 yaşındaki bir kız çocuğunun göğsünü dolgun gibi göstermek için südyen takıp içine peçete gibi bir şeyler doldurmasına benzemezmi..? Yazının bütününün anlamı olmalı bence teker teker cümlelerin değil… Cümleyi süslemeyi sewemedim süsleyenlenleride…

Metro logoları

indianropetrick | 24 August 2006 22:02

Başka bir ülkeye gittiğiniz ilk anlarda herşey size karmakarışık gözükür. Sürekli birilerine birşey sormak zorunda kalma düşüncesi bile sinirinizi bozabilir. Böyle durumlarda tanıdık birşeyler görmek kadar güzel birşey yoktur.

Bu sitededünyadaki bütün metro logolarını listelemişler. Listeye bakarak şöyle söyleyebilirim ki M harfi gördüğünüz mü korkmayın, kesin metrodur.