Bir gökdelenin 101.katından etrafı seyrediyorum.Pencere yaklaşıyorum,herşeyin olağan yüksekliğini yitirmesi,şaşkınlık veriyor.oysa diğer taraftan baktığınızda,dünya üzerinize kurulmuş gibi hissedersiniz.midemdekiler ağzıma kadar geliyor,yutkunuyorum.tanrı yutkunmazdı diye düşünüyorumBöyle bir yerde,kim olduğunuzu unutursunuz.yinede pencereden aşağı baktığınız da,en çok görmek istediğiniz diğerleridir..insanlar birbirinin kıçlarına yapışmış,sürünen hamam böcekleri gibi şuursuz hareket halindeler.insanlar şehrin her bir köşesine yerleştirilen,işaretler,renkler,lambalar ve oklar dahilinde ilerliyorlar.tanrı onları nasıl yönlendireceğini çok iyi biliyor.insanları seyretmek canımı sıkıyor.bu sırada,birkaplumbağa,bir anne,mavi gözlü bir çocuk,bir sarhoş,bir papaz,birkatil,bir dilenci olsaydım yinede burda olan ben olurmuydum diye düşünmeden edemiyorum.yanlış sorular sorduğumun farkındayım.olan bunca yanlış varkenolasılıklar üzerine düşünmek saçma.tüm bu olanların bir nedeni olmalı?Günlerdir bir gökdelenin 101.katındayım.çalar saat sesleriyle uyanıyorum.şehirdeki bütün çalar saatlerin bölesine yüksek ses çıkartabileceğime inanasım gelmiyor.insanlarım uyanıyor.dişlerini fırçalamaya ve güzel kokmaya ,sıçmaktan daha fazla zaman ayırmaları ilginç geliyor şimdi bana.aceleyle sıçıyorlar ve sıçtıklarını saklıyorlar birbirlerinden.öle yabancılar ki kendilerine.insanlar koşuyorlar,kaçıyorlar mı ne?gökdelenler büyüdükçeeziliyorlar şehrin betondan ağırlığı altında.çalar saat ve makine sesleri dinliyorlar,ağlayan bebelerini değil,ötüşen kuşları değil,sevişme selerini değil,baht değil,beni değil,seni dedeğil,makine seleri dinliyorlar ve çalar saate verdikleri tepki oluyor uyanışları.ve doğal olduğunu sanıyorlar çalar saatle uyanmanın.insanlar savaşıyor.insanlar öleceğini unutuyor.ve insanlar ölüyor.öleceklerini unutmaları gerekiyor.Yükseldikçe güç buluyorum,insanlar küçülüyorlar,başlarını kaldırıp gücümü seyrediyorlar,yorgun yüzleri,acıyla gülümsüyor..ben kahkahalara boğuluyorum.
yorumlar
binalardan,gökdelenlerden,makinalardan korkuyorum ben
“acının insana kattığı değeri bilirim.”
koşa koşa geldim,seke seke giderim,’acının insana kattığı değeri bilirim’…bilir miyim?
gülmek ve ağlamak kardeştirler..belkide kahkaha attığını sanıyorsun, hıçkırarak ağlarken….
Al bi tane daha..Nerde bu absence of mınd..Yok mu oldu acaba?
@proksima, çok eskilerden bir yazıyı güncellemişsin, o günlere dönüp yazının nasıl oluştuğunu hatırlamaya çalıştım önce biraz.george orwel’ın 1984 adlı kitabını okuma ertesi yazdığım bir yazı bu..tanrı yine sembolik bir tanrı..teknoloji tanrısı olarak düşünülebilinir.çok değil yakın zaman içinde gerçekleşmesini düşündüğüm şey, televizyonun bir anda ortadan kaldırılıp, tıpkı çarmıha gerilen isa gibi dinin sembolü olacağı, ve din adamlarının (yayıncılar), ‘yüce tanrımızın bizleri aydınlatmak için gönderdiği televizyon 20 yüzyıl barbar ve ilkel insanlarınca anlaşılmamış, ve insanlık televizyonu öldürmüştür..şimdi bizler tanrının aracılığıyla size sesleniyoruz, tanrının adına savaşın, her gün beş litre kola için, çalışın!’..söylemleri.1984’te okuduğum bu sistem beni çok etkilemişti.101 ise okuyanlar bilirler, sistemden çıkan insanların, sisteme ihanet eden insanların ağır işkence gördüğü oda numarasıdır..şimdilik bukadar yazabildim, sonra uzun uzun anlatırım..okuduysanız eğer ki zaten hemen anlayacaksınız.
@proksima, son eklediğiniz iki satırlık alıntı aslında her şeyi anlatmaya yetip artmış görünüyor..öncesinde kitabını okuduğum ardından filmini seyrettiğim de 101. odaya dair gördüm ki, benim okurken düşünebildiklerimden ötesini hissettirdiler filmde..iki kere ikinin her zaman beş etmediğini artık biliyorum.bu arada amelie de, ne güzel bir filmdir, müzikleri ve dahasıyla..hatırlamanız ve hatırlatmanız ne hoş oldu.
ayrıca 101 nolu odaya birçok film ve şarkıda gönderilme yapılmıştır.bunlardan biri de matrixtir.depeche mode’un 101 nolu albümleri vardır.pink floyd, the wall adlı müzikal filminde 101 nolu odaya atıfta bulunur..vs.
Çok güzel olmuş eline sağlık.Ama böyle bir yerde yaşamak istemezdim.Bu evlerin ruhu yok.
sağ ol haberX..kim ister ki di mi?
Mükemmel bir yazi Absence, tebrikler kardesim…