Herşeyden önce şunun bilinmesini istiyorum. Baş örtüsüne karşı değilim. İsteyen istediği gibi davranmakta özgür. Ancak bir şeyi asla unutmamak gerekiyor. Türkiye Cumhuriyeti bir devlettir ve devletin koyduğu kurallar bu devletin onurudur. Hukuken aranması gereken bütün haklar aranmalı elbette ama baş örtüsü adı altında bu devlete kafa tutanlar şunu çok iyi biliyorlar. Bu mesele başörtüsü meselesi değil bu baştan başa siyasi bir kavga ki bu millet bu mesele siyasete alet edilmeden öncede başörtü takardı ama kimse devlete karşı bu durumu böylesine davalaştırmazdı. Devlet kimseye baş örtüsü takamazsın demiyor. Kimseye sokakta,evinde yada kamu dışında bir tek yerde bile bu kural uygulanacak demiyor…Birşeyleri değiştirmek güzeldir herzaman ama bunu yaparken doğru ve vicdanlı davranmalı, kimseninde siyasetine oyuncak olmamalı…Bunu dile getirmem Meclis Başkanımızın arada sırada gündemi değiştirmek için yaptığı polemiklerden birinden kaynaklanıyor. 23 Nisan için verilen resepsiyonda dile getirilen konu yeniden gündem yarattı. Ya hasıraltında fena işler döndü yine ve bunun yerine bu gündem konuşuluyor. Yada hasıraltında olan zaten gündemin kendisi…
yorumlar
byrya, attığınız başlık hiç hoş değil. devlet bir örgüt. ibn haldun’un ifadesiyle “insanın en örgütlü” hali. başörtüsü ise bireyin bazı ihtiyaçlarına yönelik kullandığı bir “nesne”. O kadar. İnsanları ve örgütleri nesneler yıkmaz, nefisleri ve vehimleri yıkar. Vehim, nefsin en güçlü silahlarındandır. İnsanlarımız ve devletimiz; dedikleriniz doğru ise, bir vehme takılıp kalmışlar.devlet kamu(sal alan?) dışında başörtüsü takamazsın demiyor demişsiniz. isterseniz bir de şu karara bir bakın.bazıları gündem değiştirmek yada siyasi amaçla kullanıyor demişsiniz ki işte bu konuda çok haklısınız. her iki karşıt görüşten de bunu yapan çok. bu adamlar yüzünden başımıza gelmeyen kalmadı. okulun son yılına kadar kimse bizi tehlike yada asi olarak görmüyordu. yaptığımız okula gidip gelmek, belirli mesleki alanlarda herkes gibi eğitim almaktı. sonra birden meydan okuma oldu bizim ki. hala da öyle değerlendiriliyor. ne diyelim inşallah bir gün gerçekten derdimizi doğru dürüst anlatabiliriz ve muhataplarımızı bizimle uzlaşmak zorunda hissetmese bile anlamak için gayretkeş buluruz.aşağıdaki resim en az 70 sene önce çekilmiş. devrin Cumhurbaşkanı M.Kemal Paşa eşiyle beraber. eşi örtülü. üstelik bazıların hakaret tevilinden kullandığı “kara çarşafla”. halkın içinde. resim çektirecek kadar da rahatlar. 70 yılda dünya değişti. Türkiye de. ben artık bir şey demeyeyim, resim desin. siz de dinleyin lütfen.“nesne olarak başörtüsü? buna cevap bile gerekmez. hepimiz biliyoruz. peki mefhum olarak başörtüsü nedir?başörtüsü üzerine gümbürtüler kopan bir “bez parçası(!)” değil mi?bakın bu da bir “bez parçası(!)“:ve bu da bir “bez parçası(!)“:düşünün lütfen bu “bez parçaları(!)” için neler yapıldı.halbuki bazıları erzurum’da özellikle de sivas’da ülkemize şu aşağıdaki “bez parçalarından(!)” birini getirelim de ülke kurtulsun diyordu. bu müdafa sadece bir nesnenin gerekliliği değil, bir inancın gereğidir.
@elifya1. Yukarıda kullanmış olduğunuz Atatürk ve eşi Latife Hanım’ın resmi 11.Eylül.1924 tarihini taşımaktadır.Kendinize destek olarak kullanmış olduğunuz fotoğraf Mustafa Kemal’in bir devlet adamı olarak eşiyle beraber sosyal hayatın içinde varolduğunun bir belgesidir.Bu Osmanlı Devletinde olmayan bir durumun modern Türkiye Cumhuriyetinde varoluşunun yani Türk kadınının sosyal yaşamda eşiyle beraber ve hatta birey olarak varolduğunun dosta düşmana kanıtıdır.O zamanın giyim tarzı bu anlamda bir örtünmeyi gerektirdiği için Latife Hanım türbanlıdır.Latife Hanım devam eden yaşamında türban takmayı sürdürmemiştir.Yani bu resimdeki türban onun dini inancının bir yansıması değildir.Bu konuda anlaşalım.2. Son derece ucuz siyaset yaparak kullanmış olduğunuz bayrak resimleri ile ilgili yorum dahi yapamıyorum.Osmanlı sancağını bilemem ancak Türk Bayrağı kendi adına çıkmış bir kanunla koruma altındadır.Hamasi korumalara ihtiyacı yoktur.Bilginiz olsun diye söylüyorum.3. Bu ülkenin kamusal alanda türbana karşı çıkan vatandaşlarının İngiliz ve/veya ABD mandası gibi emelleri de yoktur.Erzurum ve Sivas’ta manda’yı savunanlara en açık yanıtı gene Mustafa Kemal ATATÜRK vermiştir.Merak ederseniz Nutuk’ta ayrıntılarıyla yazar.Bir zahmet okuyuverin.Aksine türban taraftarı kesimin emperyalizm ile ilgili heves ve eylemleri şüphe götürmez bir hal almıştır.4. Devletle türbanı karşı karşıya getiren zihniyet gene türbanı savunan zihniyettir. Bu konuda da herhangi bir soru işareti olduğunu zannetmiyorum.Ama önlem olarak aşağıda birkaç önemli konu başlığı listeledim.* 12.Eylül.1980 den önce bu ülkenin bu türban sorunu yoktu.* 12.Eylül.1980 den önce bu ülkede türbanlı üniversite öğrencisi ve/veya kamu çalışanı da yoktu.* 12.Eylül.1980 den önce de T.C. vatandaşlarının % 98 i müslümandı.Gene merak ederseniz 12.Eylül öncesi,sonrası konusunda bir araştırma yapınız. Ne demek istediğimi anlayacağınızı tahmin ediyorum.5. Yukarıda vermiş olduğunuz Danıştay kararına ait linki terbiyesizce ve hatta ahlaksızca bulduğumu ifade etmeliyim.Bu tür davranışların sonuçları yakın zamanda gözlenmiştir.Gereken yanıt verilmiştir.Ancak yine de bilginiz olsun diye söylüyorum;Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ;* Yönetim şekli cumhuriyettir.(29.Ekim.1923)* Devletin dini yoktur.(10.Nisan,1928)* Devletin temel ilkelerinden en önemlisi laikliktir.(5.Şubat.1937)Yani hanımefendi Türkiye Cumhuriyeti devletinde kamusal alanlarda herhangi bir din ve/veya siyasi fikri temsil eden unsurları kullanmak anayasaya göre suçtur,yasaktır.T.C.Devleti Anayasası hukuk kurumlarının koruması altındadır.Bunun tartışması yoktur,bu böyle bilinedir.
ada68, neye kızdınız, niye kızdınız bu kadar?arkadaşlar, bir insanın kendi vehmine ve kuklasına küfretiğine şahit olduk. hem kel hem fodul, üstelik bir de hasut ve carcahil bir kukla yapıp, geçmişler karşına küfür de küfür ediyorlar. ben de geleyim yanınıza size destek olayım. ama bu kendimizi kandırmak öteye geçmiyor.şimdi kalkıp ben de, başı açıklar için, böyle vehimden ve ilizyondan ibaret bir kukla yapsam, geçip karşına küfür de küfür etsem. ahkam kessem, eline sopa almayı öğrenmiş yeni yetme bir mahalle delikanlısı gibi “haa ona göre” diye çaka satsam. hiç doğru olurmuydu böylesi?ada68 cevabınız mantık ve ifade hataları ile dolu:konu bayrak değil ki, sadece bir bez parçasının taşıdığı mananın büyüklüğü ifade etmek için kullanılmış bir teşbihdir, o kadar. bayrak tehlikedir hadi ben de “ada68’in resmi ideoloji için atacağı hamasi nutuğa benzer bir nutuk atayım” gibi bir düşüncem olmadı.sancaklar devletlerin değil, askeri birliklerindir ve süreklilik arzederler. aynen bayraklar gibi. o osmanlı sancağı değil 57. alayın sancağı. bu sancağı görünce bezdeki mana daha iyi anlaşılır dedim, ama netice ortadabaşörtüsü karşıtlarını mandacılar ile bir tuttuğum manası nasıl çıkardınız anlayamadım. yok öyle birşey. dediğim bu bir teşbih o kadar. ortak bir argümanı (bayrak) kullanarak anlatım yapmak gibi bir amacım vardı.Nutuk’u okudum. hem de birkaç versiyonunu. aslından okumaya çalıştım, haftalarımı aldı. belki sadeleştirilirken maddi ve ifade hataları yapılmıştır diye. siz benim nutuk’u okumadığımı nereden çıkardınız? M.Kemal Paşa’nın verdiği cevap konusunda bir çelişkimiz yok ki. bir daha okuyun yazıyı. ayrıca bunların konuyla ne alakası var?danıştayın kararına link vermek niye terbiyesizlik olsun? siz dedikten sonra tekrar okudum, zaman gazetesinde öyle tepki çekecek bir ifade de göremedim.evet, hani o evden çıkmayan kafası böcüklü kadınlar var ya, işte onlar değişik sosyo-dinamiklerin etkisiyle dışarı çıkmaya yeltendiler. belki onadandır. başka sebepleri de var, ama bu başlı başına bir tartışma konusu.son üç maddeyi anlayamadım. devletten örtünmesi isteyen yok. devletin dini olmaması da doğal. sadece bir rahibenin örtüsüne, bir kippaya duyulan saygıyı istiyoruz. malum bunları giyenlere sorun çıkarılmıyor.ben şimdilerde ironi denen ama aslında tevriye diye bilinen anlatım tarzını çok kullanırım. bu kesinlikle dalga geçmek için değildir, bilakis güçlü bir anlatım üslubu yakalamak içindir.ada68, yazıda da dediğim gibi; ortak bir noktada buluşmamız gerekmiyor. herkes kendi yerinde kalıp karşındakini anlamaya çalışabilir. sakin ol, küfretme, anlamaya çalış. ben sizi anlamaya çalışıyorum. ve gözünü karartıp her şeye kızan bir biraz da haddini aşan bir ama yine bizden biri olan bir yorumcuyu görüyorum.bir kamusal alanda (devlet töreni) bu başörtülü bayanların ne işi var? eşini/evladını şehit vermek yasaların istisnasında mı yer alıyor?
Atatürk’ün CHP’sinin 6 oku vardi;laiklik, cumhuriyetcilik, halkcilik, milliyetcilik, devletcilik ve devrimcilik. Bunlarin hepsi de önemli oldugu halde bugün en cok gözümüze sokulan maalesef laiklik.Halkcilikmis, devletcilikmis.. bunlarin bugün ne durumda oldugunu sorgulayan yok.Varsa yoksa laiklik.Öyle bir hale geldi ki,laiklik ile din karsitligi ayni sey sanki.Devletin dini olmamasi normaldir, ama eger siz “ben demokratik bir ülkeyim” diyorsaniz ve vatandaslarinizin en azindan %90’i müslümansa onlarin isteklerini görmezden gelemezsiniz.Bugün bir cok ögrencimiz yurt disinda okuyor.Babalari zengin oldugu icin falan degil, kendi ülkelerinde kendi üniversitelerine bas örtüsü ile giremedikleri icin. Zahmet edip birisi onlarla konussaydi, istediklerinin sadece okumak, iyi bir egitim almak oldugunu ve siyasetle uzaktan yakindan alakalarinin olmadigini anlardi. Iclerinde kötü niyetli olanlari vardir mutlaka.Ama böyle bir “azinlik” yüzünden “sadece inandiklari icin” basi örtülü olan “cogunlugu” küstürmek, haksizlik yapmak, bir devlete, hele ki bizim gibi kurucusu M.Kemal olan bir Türk devletine hic yakismaz.Unutmayalim ki bizler ayni zamanda Osmanli torunlariyiz. Dedelerimiz bu topraklarda 600 sene hüküm sürebildilerse bunun en büyük sebeplerinden biri “hosgörülü” olmalariydi. Bizler de ne oldugumuzu, nerden geldigimizi unutmadan, karsilikli saygi, güven ve hosgörü ile bu gibi sorunlarin üstesinden gelip, birbirimizi yemekten vazgecip, Atatürk’ün söyledigi muasir medeniyetler seviyesine ulasmali, bunun icin ugrasmaliyiz.Her insan ayni görüste olamaz, olsa normal olmaz zaten. Önemli olan farkli görüslere hosumuza gitse de gitmese de tahammül edebilmektir, saygi gösterebilmektir.Bu yüzden, lütfen biraz daha SAYGI
ada68 e çok teşekkür ediyorum yorumları için ayrıca elifyanın bu linki vermesi büyük terbiyesizlik. acaba danıştaya yapılan saldırıyı oaylıyor, haklı bir yan mı buluyor bu olayda diye düşündürdü beni. ayrıca bu teşbih leri( bayrak örneğini) demogoji olarak nitelendiriyorum.elbette ki insanlar kıyafet özgürlüğüne sahiptir ancak kirli siyasete alet edilirse tabi ki rahatsız olunur. bu memleket istiklal marşı okunurken sırtını dönen siyasetçiler de gördü.yine istiklal marşı okunurken kuran okuyun diye bağırıp oturma eylemi yapan türbanlı öğrenciler de.
@huriki sende kesinlikle görmeknoksanlığı olduğuna kanat getirdim bu yorumunu da oluduktan sonra. Bakıyorsun ama görmüyorsun , okuyorsun ama anlamıyorsunçısrarla başkalarının kullandığı basma kalıp lafları buraya taşıyorun .Elifya senin yazdıkların bu ülke de olmad yaşanmadı demiyor. Ama provake amaçlı bir azınlığı varlığının milyonlarca katı olan bir çoğunluğa mal edemezsin. senin yaptığın Hitlerin Yahudileri yok ediyorum diye bütün musevileri yok edip yahudilere hiç dokunmaması gibi bir şey. bu konu ileilgili açıklamayı daha önce bir yerlerde yorum olarak bir kaç dk önce yazdım hala okumadıysan bir göz at.Her neyse kimse laikliğe karşı değil , zaten yeryüzünü inceleyecek olursan ( bakmakdan değil inceleyerek görmekden bahsediyorum) en laik ülkenin bizim cumhuriyetimiz olduğunu göreceksin. Bunlar sadece bu polemikler sadece ana unsurun hedefine ulaşmak için bir takım maşalar kullanarak sahneye koyduğu oyunlardır
türban konusunda bir taraf tutmuyorum ben. bana kalırsa türban bir tehtit değildir zaten. ancak tutup da bu konuya örnek vermek için danıştay kararına link vermek memleketin nasıl bu hale getirildiğini gösteriyor. bu bayanın yaptığı tekrar ediyorum terbiyesizliktir. bu gibi imsanlar yüzünden masum çocuklar türbanla okula gidemiyor diyorum zaten.ayrıca bu küçümseyici tavrınız da tatsız. bakıp da görmeyen siz olabilir misiniz acaba.
Kamusal alan nedir?( kamusal alan kadar taş düşsün başlarına)Sayın tezic tarifini yapmaya kalkmış.Diyorki sayın tezic;“Kamusal alanın coğrafi bir tanımı yoktur, bu işlevsel bir şeydir. Örneğin biz şu anda parktayız. Siz, benim yanımda tesettürlüsünüz ve yürüyoruz. Park gibi özel bir alanda ilerliyoruz. Bir olay var ve polis kimlik kontrolü yapıyor. Bizi de durdurdu, kimlik görmek istedi. Siz çıkardınız kimliğinizi ancak kolluk kuvveti ‘Sizi, üstünüzdeki giysi nedeniyle tanımakta güçlük çekiyorum’ dedi. Orada birdenbire kamusal alan oluşur. Onun için işlevseldir. Böyle bir durumda kişinin giysi biçimini kolluk kuvvetinin kendisini tanıyabileceği biçime dönüştürmesi gerekir. Bir devlet faaliyetinin yapıldığı alanda, bireyler, inançlarına dayalı hususları dışlaştıramazlar. Kamu denilen yerde herkes eşit görüntüsüyle kendisini ifade etmek zorundadır.”Okullara alınmayan öğrencilerle bu saçma sapan kamusal alan tarifinin ne alakası var.Yahu siz hakikaten mi bilmiyorsunuz yoksa bilmemezlikte direniyor musunuz?Kimlik kontrol yalanıyla, ismi luzumsuz bir üniversitenin, her gün kapısında başörtülü kızlar, terörist gibi ayıklanıyor.İçeri top, tüfek soksan kimsenin umrunda değil ama başıörtülü kız sokmak yasak.Sayın ada, siz beyan ettiğiniz görüşlerinizle, içinde bulunduğunuz familyadan tipik bir örnek teşkil ediyorsunuz.Ben ise teşekkür ediyorum.hangi birini açıklamaya kalkmalı ki; hiç birinin tutulacak yanı yok.Asıl demogjinin kralını yapan sizsiniz.Ne öyle atatürk, 12 eylül,cumhuriyet, terbiyesizlik, yakarım,cız falan filan.Sizler(genel anlamda) bu insanların haklı davalarını anlamadıkça, kininizden, sinirinizden kabul etmedikçe; başörütüsü meselesi her zaman için bir sorun olarak kalacaktır.Bunun cezasını tabiki yine ezilenler çekecektir.624 yıl yaşama hakkı verilmedi mi size?
“Baş Örtüsü mü kazanacak, Devlet mi?”bunu bilmiyorum ama türban bu kadar çok tartışılırken ve bu tartışmalar hiçbirimizi bir yere götürmezken(verilen linkler, iddialar, kanıtlar) kaybeden hafif.org oluyormuş gibi geliyor bana.herkes fikrini söylüyor çekiliyor gidiyor.gelişen, değişen ne? hiçbir şey.
Evet efendim ne yazıkki bu ülkede bazı sorunlar tartışılarak halledilmiyor.”Güçlü olan masaya yumruğunu vurmak hakkına sahiptir” mantığı işliyor.Değişen bir şeylerin olmaması gerçekten çok acı.Kimse kimseyi dinlemiyor.Herkes cevap verebilmek için , yada hak vermek için dinliyor.Bunun çözümü nedir? Bilen varsa beri gelsin.
bir yanlışı düzeltmek için verilen linki, danıştay cinayeti ile ve dahası bu cinayeti onaylıyor gibi yorumlamak ancak kalbi dolambaçlı korteksi dümdüz bir düşünce sürüngenine nasip olabilirdi. Yapılanı ahmaklık desem, ahmaklığa övgü olur. Ancak dangalaklık şahının gönüllü bayraktarı olan yerden bitme ve mana düşmanı bir izansızlığa ve vicdansızlığa nasip olabilir bu cümleler. Hal böyleyken bizim arkadaşların dilinde ne geziyor bu fikirsizlik, anlamadım! Kalkıp ben de sırf şu cümlelerden dolayı arkadışımızın sözlerini şerefsizliğin mümtaz numumesi olarak nitelindirsem doğru mu yapmış olurum? Tabi ki hayır. Çünkü maksat faili değil fiili kritik etmek. Yazdıklarımızı eleştirmek bu kadar mı zor?Asıl demogoji, bu başlık altında yazdıklarımla hiç ilgisi olmayan bir cinayet ve bir cinayet taraftarlığını ifade etmektir. Ben size aslan gibi delikanlı desem, siz “vay bana hayvan dedi” mi diyeceksiniz. anlama kabızlığı ancak bu denli olur. terbiyesizlik ancak bu kadar müşahhas ve halis olur. lağımlar kendilerini tahirden sayacak şimdi.Tekrar tekrar söylüyorum: Bayrak bir benzetme. Bayrak namustur, şereftir. Bu manada bir benzetme, o kadar. İki bez parçası (!) arasında; lisan-i mektep ile, bir metafor kurmak istedim.Sorun başörtüsü değil. Başörtüsü bir sonuç. Bugün millet olarak, birey olarak yaşadığımız bir çok sorunun kaynağı bir elin parmakları geçmeyecek sayıdaki sebebe dayanıyor. Başörtüsünün bu derece gündeme gelmesinde; o yara kaşıyıcılarının maharetli ellerinin payı büyük. Bir de herşeye rağmen kendine yaşama alanı bulmaya çalışan başörtülü bayanların kişisel çabaları var. İlki uzak olsun bize, ama ikincisini de yakından izleyelim. Beklediğimiz bizi sadece bir birey olarak kabul etmeniz:Tek başına düşünebilen, karar verebilen, inanabilen, sorumluluk alabilen, yiyen, içen, gezen, seven, kısaca “beşerden bir beşer”, benim gibi bir birey olan diyebilmeniz.
Sevgili arkadaşlar bu yazı polemik yaratmak için değil ortada olan ve yaratılan bu polemiğin bizler yani taban olarak bizlerin nasıl baktığını görmek içindi.Sevgili Elfiya; öncelikle verdiğin bayrak örneğine cevap vereyim. Sen bayrağını bir bez parçası olarak görüyorsan başına taktığın bez parçasına ne anlamlar yüklendiğinden haberin bile olamaz.(Düşmanın bile olsa hiçbir bayrak bez parçası olarak görülmemeli…)Sevgili Suphi; Kamusal alana dair eleştirin ne kadar doğru evet böyle doğru mu yanlış mı ? Olması gereken bu değil mi ? Sen güvenlik görevlisi olsan ve karşındaki insanı kimliğindeki hali ile tanıyamasan ne yaparsın ?Baş örtüsü benim açımdan hiçbir sorun taşımıyor. Taşıyan herkese saygı duyuyorum ki benim büyük bildiğim bütün kadınlar hala takarlar. Ancak bu konu devlete meydan okunacak bir konu değildir. Mesele başörtülüğünde yani bir bez parçası olmaktan çoktan çıkmıştır. Bu bez parçası artık devlete meydan okunan bir nesne haline gelmiştir. Ve ben bu yüzden baş örtüsüne karşıyım. Türbanı ve kara çarşafı hiçbir şekilde kabul etmiyorum. Onlar bizim kültürümüze ait değiller. Zihniyeti bozuk bir toplum ancak kara çarşafı yakıştırabilir kendine çünkü…
sayın elfiya ağdalı bir dille yaptığınız hakaretler pek de yerini bulmadı maalesef. konuyla ilgili kastinizi açsaydınız daha saygıdeğer bir hareket yapmış olurdunuz. hele ki danıştaya yapılan bu korkunç saldırı hala içimizi titretirken, böyle hassas bir konuda fikrinizi beyan etmektense hakaret etmeniz yakışmadı pek.bryra nın bayrak-bez parçası yorumuna da sonsuz katılıyorum.
Turban mi devlet mi sorusu biraz yalnis aslinda. Soru asil olarak ‘seriat mi laik devlet mi’ seklinde olmaliydi.Soyleki:Hemen hemen herkesin birlestigi nokta olayin aslinda seriat istemi oldugudur.Turban icin yanan yikilan bir cok kimse elini kalbine koyup ‘hayir ben seriat istemiyorum’ diyemiyor. Demis olsa dahi -kendi de dahil olmak uzere- kimseyi inandiramiyor.Yoksa yillar yili bas ortusu nu problem olarak gormemis turk halki nasil oluyor da birden bire bunu bir problem olarak gormeye basliyor?Seriat mi devlet mi sorusun da ise, kusura bakilmasin ama biz ummetciligi uzun yillar once biraktik.Biz laikiz artik.Bundan geriye donusumuz yok.
huriki, “devlet kamu(sal alan?) dışında başörtüsü takamazsın demiyor demişsiniz. isterseniz bir de şu karara bir bakın” cümlesi maksadımı izaha yetmiyor mu? bu cümlenin bir cinayeti onama gibi bir maksadı olabilir mi hiç? huriki, ben size değil, dün sizin takma adınızla yazılmış olan ve bugün ki ifadeleriniz ve yaklaşımızla hiç alakası olmayan nezaket ölçülerine de hiç uymayan o harf yığınlarına karşı cevap verdim. lütfen üstünüze alınmayın, bir de acaba takma adınızı başka biri sizden gizli kullanıyor olabilir mi?sevgili byrya, lütfen cevap yazmadan önce yazılanları okuyalım. DİKKATLİ okuyalım bile demiyorum. sadece okuyalım. benim bayrak, sancak yada başörtüsü için bez parçası dediğime şahadet edecek bir tek cümlemi gösterebilir misiniz?”ben şimdilerde ironi denen ama aslında tevriye diye bilinen anlatım tarzını çok kullanırım. bu kesinlikle dalga geçmek için değildir, bilakis güçlü bir anlatım üslubu yakalamak içindir” diye bir açıklama yapmış olmam bile anlatım üslubuma dair siz de herhangi bir iz bırakamamış. o zaman ben de dümdüz anlatayım:bez parçası diyen ben değilim. bir çok insan başörtüsüne bir bez parçası olarak bakıyor. sadece örten, muhafaza eden bir bez parçası olarak. ben de diyorum ki, bayraklar ve dahi sancaklar da adet yerini bulsun diye milletlerin kendilerini sembolize eden basit bir bez parçası mıdır? benim bu soruya cevabım bu bezlerde yüksek manalar olduğu “sıradan birer nesne” olmadığı yönünde. hatta şereftir, namustur dedim.Arkadaşlar, helal olsun size. yazdıklarımı tekrar tekrar yazmak zorunda kalıyorum.ap, sizin önermeniz byrya’nın önermesine göre daha doğru ama yeri bu başlık değil. çünkü bu başlık altında mevzu iki sistemin mukayesesinde düğümlenmiyor. ben burada konuya birey olarak kadının karar verme ve eylem de bulunma hakkı açısından yaklaşıyorum.
bence yazının başlığı şöyle olmalı. başörtüsü mü kazanacak, türban mı? Ne zaman başörtüsü türben diye anılır oldu o zaman bu problemler ortaya çıktı. peki türbanı kim çıkardı, burdan ben şunu anlıyorum yanlışım varsa beni düzeltin; dini vecibelerini yerine getirmek isteyen bayan vatandaşların kafalarına bağladıkları örtüden rahatsızlık duyanlar öncelikle başörtüsü kelimesinin masumiyetini kaybetmesi, daha marjinal bir yapıya bürünmesi için türban adını koymuşlar. (linkten 12 eylül den sonra türbenın ortaya çıktığı açıkça ifade ediliyor.) sonra da gerisi malum, karanlık odalar, kamusal alanlar, sokaklara çıkan başörtülü kızlar, devletaleyhine kışkırtılıp slogan atan masum yüzler…