denizbank‘ın dexia‘ya satılması kesinleşti. yaklaşık %75 hisse zorlu grubundan belçikalı finans devine geçmiş olacak. fiyat konusunda da herhangi bir açıklama yapılmadı. 2001 şubat kiriziyle birlikte ardarda patlayan “bankalara devletin el koyma hadisesi” yabancıların bankalarımızı almasıyla devam ediyor. bankacılık sektöründe yabancıların payı güngeçtikçe artarken 10 yıl içerisinde finans sektörünün % 50 sinin yabancı kuruluşlarca kontrol edileceği tahmin ediliyor. bakıyorum da bu duruma karşı kamuoyumuz hiç sesini çıkarmıyor. bunun sebebini düşünürken dexia‘nın denizbank‘ı alır almaz gazetelere, tv’lere ve haber sitelerine verdiği büyük ilanlarıyla karşılaştım. fortis‘in yaptığı gibi medya kuruluşlarını paraya boğarak kamuoyunu susturuyorlar sonra da istedikleri gibi at koşturuyorlar. bizim vatansever! medyamız ise “parasal” nedenlerden dolayı susmaya devam ediyor.
yorumlar
dexia’nın denizbank’ı satın almasına ilişkin yazı yazmayı ve yazının konusunu da tam olarak sizin yazdığınız konu olarak belirlemeyi düşünüyordum. siz benden hızlı çıktınız.gerçekten finans sektörünün hızlı bir şekilde yabancılaşması ve hiçbir ciddi kritiğin yapılmaması, en azından gündeme taşınmaması ilginç. gerçi satmak için en uygun zaman ama, bu durum aynı zamanda finans sektöründe türk yatırımcısının profili çizmek için önemli bir gösterge.yabancıların Türkiye’de finans sektörüne yoğun ilgi göstermesi, bence orta ve uzun vadede Türkiye’de beklenen ciddi bir değişim beklentisinden kaynaklanmaktadır. Bu değişimin mimarı ve paydaşı olma isteği bu yatırımcıların Türkiye’ye doğrudan yatırım ile gelmelerine neden oluyor. Genel teamül şube açmak yada küçük ortak olarak gelmektir veya en iyi ihtimalle de joint venture yapmaktır. Önce piyasayı tanımak ve sonra ciddi riskler almak. Ancak garanti bankası haricinde diğerleri hep büyük ortak yada halka açık kısım dışında tek ortak olarak geldi. böyle paldır küldür gelmek pek adetleri değildir. Ama beklentileri yüksek olsa gerek ki bankaları dünyadaki en primli finans hisse senedi fiyatlarıyla satın alıyorlar. Bu durum yabancılar için böyle.Peki yerli ortaklar ne yapıyor. Bizimkiler kar realizasyonuna gidiyor olmalı. Ana iştigal sahası hep farklı sektörler olan yatırımcılar bunlar. Kimisi inşaatçı, kimisi medya patronu, kimisi perakendeci vs. Zamanında banka kurmanın; biraz mübağla olsa da, manav açmak gibi olduğu dönemlerde banka kuranlar yada alanlar sektörden çıkıyor. Zannedersem 1998’lerde zorlu denizbank’ı 160 milyon usd’ye almıştı. şimdi 3 milyar usd’ye satıyor.İkincisi de şu 5411 (bankalar kanunu) korkutmuş olabilir. Sülalelerine kadar mesuliyet veren, geniş yorumlanabilir hükümler içeriyor kanun. kendi bildik işlerine dönmek daha güvenilir gelmiş olabilir.Ama asıl soru Türkiye için bu durum neden önemli? Kim ne derse desin özelleşme iddia edildiği iktisadi gelişmenin temel muharrik gücü değildir. Bugün en büyük devlet ABD’dir. En büyük kamu harcaları ve tarım destekleri ABD’dedir. Rusya, Venezuella ve Suudi Arabistan enerji sektöründe devletleştirme yönünde adımlar atmakta. Rusya’nın ne denli başarılı olduğu ortada. Venezulla içinse sağlıklı bir değerlendirme yapmak zaman istiyor. Bence bazı sektörler var ki ulusal belirli ortaklık eşiklerine sahip olmalı: enerji, ana metal sanayi ve finans bunların başında. şu an finans sektörü %30 civarında yabancıda. ilerde %50 olması bugünkü aktiflerden daha fazlasının yabancı kontrolünde olması demek ki hemen hemen GSMH kadar aktifin hemen likit yada likite yakın aktif yabancında olması anlamına geliyor. Bu durumun sorgulamak gerekir.
medya maddi nedenlerden dolayı susmuyor. varolma amacı türkiyenin tamamını özelleştirip emperyalist sermayeye satmak. kırık kanatlar, yabancı damat diye dizi dizi diziler yapıp hem tarihi çarpıt,hem reklam yap. oh ne ala memleket. şahsen bu medyaya kalsa türkiyede türk olan bir şey kalmayacağına eminim.ilk fırsatta (iran savaşına katılmaz veya gönülsüz davranırsak) bu yabancı ağırlığını cumhuriyet tarihinin ikinci büyük ekonomik krizi olarak yaşayacağımızı şimdiden söyleyebilirim.
o kadar da kötümser olma beyefendi.