” Onlara kılıçlarımızı gösterdik. Keskin demir silahları ilk kez gördükleri belli. Kesmenin ne demek olduğunu bilmediklerinden, bazıları kılıçların keskin tarafını tutunca ellerini kestiler,,,Bu insanlar ne herhangi bir mezhebe bağlılar ne de puta tapıyorlar ; Kötülüğü tanımıyorlar ; birbirlerini öldürmüyorlar ; Hiç silahları yok ,,,Son derece sade, dürüst eli açık insanlar. Herhangi birinden sahip olduğu herhangi bir şey istenince hemen veriyorlar ,,, Kötülüğün ne olduğunu hiç bilmiyorlar, çalmıyorlar öldürmüyorlar,,,Dünyada onlar kadar tatlı dilli insanlar yoktur. Her zaman gülüyorlar,,,” ( Kolomb’un günlügünden)

Çocukluğumuzdan beri bize dayatılan kovboy filmlerinde kızılderilileri sürekli savaşan ; kafa derisi yüzen vahşi bir ırk olarak tanıtmadılar mı ?

Tarihi istedikleri gibi yazıyorlar akıllarınca ; kurgu hepsi,,,

Topraklarını ellerinden zorla aldılar , bu yetmedi yaşama biçimlerini(dağlardan çöllere sürdüler) ve inançlarını zorla değiştirdiler,,,sonunda da ‘vahşi’ ilan edip yokettiler,,,

Aslında çok mistik bir ırk ve ne kadar yazarsam yazayım hep yarım kalıcak gibi bir his var içimde ,,,

Güneşe, aya ,yıldızlara yazılar yazan ; toprağı , havayı , suyu dinleyen ; sanki dünyanın sırrını bulmuşta bunu gözlerindeki o derin manada saklıyorgibi gözüken ama bir taraftanda günümüze kadar gelen sözleriyle ve hikayeleriyle örnek bir ırktan bahsediyorum,,,

Kızılderilileri küçüklüğümden beri çok severim ; minik minik oturan boğa oyuncaklarım ; başımda apaçi bantım ; renkli oklarım ve yayım hep vardı ; apartmandaki kızlar evcilik oynayalım diye tutturduklarında onlara tahta oklarımı fırlatırdım ,,,bir de soyadım hep bana kızılderili isimlerini çağrıştırmıştır (insanlara adımı soyadımı söyleyince ‘ne biçim soyadı o apaçi ismi gibi sözünü duyduğumda haha benim atalarım kızılderili derim hep )

Herşey 1492 de kolomb ‘un zaten bir halkın üstünde yaşadığı yeri keşfettim demesiyle başladı ,,,Amerikalılar sanırım fast food yiye yiye mankafa olmuşlar çünkü bunu anlamayıp 12 kasım gününü resmi tatil ilan edip içip marşlar söyleyerek kutluyorlar,,,

burda haritaları ve çeşitli kabilelerin tanıtımları var,,,

Geronimo,,,

Toprakları ve onuru için bitmeyen bir mücadele yürüten Geronimo Kızılderili mücadelesinin sembolüdür,,,Ailesini katleden Meksikalılarla ölümüne bir mücadele veren geronimo zaman zaman teslim olmak zorunda kalsa da ilk fırsatta kaçıp tekrar mücadelesine başlamaktan geri durmadı yıllarca,,,

Ama beyaz adamın acımasızlığına , vahşiliğine daha fazla karşı koyamadılar ve boyun eğdiler,,,Son Kızılderili lideri Gerenimo da teslim olduğunda yüzlerce Kızılderili ulusu, yüzlerce dil, yüzlerce kültür yeryüzünden silinmiş binlerce yıllık birikim, bilgelik yok edilmiş oldu,,,

kızılderili

bu mektup “duwarmish” kızılderililerinin reisi seattle tarafından “washington’daki büyük başkan” a yani 1853-1857 yılları arasındaki amerikan cumhurbaşkanı franklin pierce’ye ithafen yazılmış,,,

Son olarak çok sevdiğim bir kızılderili sözüyle bitiriim,,,’Boyun eğmediler.özgürlüklerini herşeyin üzerinde tuttular ; yok olma pahasına onun için savaştılar ; bedenlerini esir aldıklarını sandı gelenler ama ruhları özgür kaldı hep’