Telefon kulübesinde titriyor bir kadın;Kırmızı mantosunun içine gizlemiş,gözyaşlarının dudak boyasına karıştığı yüzünü..Ben severim göçebe kadınları.Severim, sevişirken şaşı bakmaları.uzak çan seslerini severim.Ve onların sesinde düşeceğim kör kuyuları severim…Güneş, bir yanıp bir sönüyor kadının yanağında.kanım kaynıyor..ve iki arzunun çığlığı kopuyor sesizce;Aşkuşka kaderdir.Aşkuşka esmerdir.Bir kokudur bazen.Gözlerde parlayan kederdir…Ve, aşkuşkanın canı sıkılır,sonra kaybolur gider bir güzel!Ama nereye, bilmez kimseler bilmez.Bilinmez nereden gelip ulaştığı bize.Ve bulanık bir gün, canlanır birdenbire.Gıcırdaya gıcırdaya açılır eski kapılarDüştüğüm en güzel kuyuyu kazmakla meşgul…