..............................................
……………………………………….

Önce, tarifsiz bir şekilde canın yanar. Ölmek istersin. Onsuz yaşamak istemezsin. Gidişinde, yokluğunda kendine suç arar, yüreğine işkence edersin. Kimseyi istemezsin etrafında. Yanız kaldığın kadar onunla yaşamaya devam ettiğini sanırsın. İzin vermezsin ki bir başkası aranıza girsin. Uykun uykuya, yaşamak yaşamaya benzemez… Sonuçta sıfır olmussundur ama maalesef hayattasındır, onsuzsundur ve bu, herşeyden çok acı verir.Sonra, mücadeleci bir tipsen, kendini en çok oyalayacak, zamanını, ruhunu, beynini en çok yoracak ve seni acınla başbaşa bırakmayacak bir şeylere asılırsın. Hüzünlerini, hasretlerini, acılarını enerjiye dönüştürürsün. Yorgunluktan baygın düşene kadar çalışırsın ama bu arada beynin, yüreğin dinlenir. Ve bir gün gelir ki, sen farkında olmadan, soluklanan yüreğin, ruhunuda rahatlatmak ister. Yürüyüp devam etmen gerekirken, hayallerine, hatıralarına takılıp kaldığını fark edersin. Seni geçmişte tutan acıların yanında kalmaktansa, onlarıda yanına alıp yola devam etmek istersin. İşin garibi, yaşadıklarını kabullenip yürümeye devam ettiğinde, acının hafifleyerek seninle geldiğini fark edersin. İşte o an, o sevgiliye olan aşkın hiç olmadığınca artar. Çünkü artık eskisi kadar acıtmıyordur… Hem de artık dokunamayacağın kadar uzaktadır, ulaşılmazlığın cazibesini taşır…İşte o andan sonra yenilirsin asıl…! Aşkını, sevgisini hiç kimsenin aynen dolduramayacağını kabullendiğin sevgiliyi geçmişinin başköşesine koyar ve ondan geriye kalan kırıntılarla besleyebileceğin sevgilere yer açmaya başlarsın…