Ankara seni seviyorum. Hem de çok. Karanlığını, kasvetli binalarını, gözlerindeki kahverengiyi, gecenin dinginliğini, sakarya sarhoşlarını, her doğan gününü, hissettirdiklerini, İstanbul’dan önce aklıma gelmeni, Boğazla seni hayallerimde birleştirmemi, Emek’teki iki katlı bahçeli evimi, 4.Caddenin kaldırımlara dökülmüş sohbahar süsü verilmiş yapraklarını, ucuz gözlemelerini, senden ayrılmak istemeyişimdeki tamlığımı… Ama en çok da sana bir gün mutlaka döneceğimi bilmeyi…