gecenlerde bir arkadasimdan duydum, arastirdim ve dogru oldugunu ögrendim, sasirdim. almanya’nin mühlheim isimli, mannheim’a yakin bir kentinde yilin belli günlerinde almanlar yeniceri kiyafetleriyle dolasiyorlarmis, karnaval tadinda bir cesit kutlamaymis bu. hikayesi de su: fransizlarin almanlari isgal ettikleri dönemlerde almanlar bunlardan zulüm görüyorlarmis ve zamanin krali osmanli padisahina haber yollamis, bize yeniceri gönderin, bu duruma son vermekte yardimci olun, diye. padisahtan cevapla birlikte 3 cuval yeniceri kiyafeti gelmis, asker yollamamiza gerek yok, siz bunlari giyin bi dolasin cevrede diye bir cevap. almanlar saskin ama padisahin dedigini yapmislar, fransizlar da osmanlilar geldi diye sehirden kacmislar. bunu hala kutlarlarmis, hatta orjinal yeniceri kiyafetleri de halen bir müzede sergilenmekteymis.zaten bu konuda yazmak istedigim bir yazi vardi, bu yeni edindigim bilgiler buna vesile oldu. almanlarla tarih boyunca hep dosttuk. baslari derde girdiginde bizi kullandilar aslinda. 1. dünya savasindaki o iki gemiden tutun da 2. dünya savasi sonrasinda ekonomik kalkinmalarinda isgücüne olan ihtiyaclari dolayisiyla bizi ülkelerine getirmelerine kadar… iste bu 1960’larda baslayan isgücü göcü sonrasinda bu ülkede 2. ve 3. kusak türkler denilen bir mutant-soy ortaya cikti ki bazi nedenlerden dolayi cok icice oldugumdan bunlari iyi tanir oldum. aslinda suclari yok. almanya’ya gelenler keyfinden gelmedi, hayvanmiscasina muayenelerden gecirilerek geldi bir kismi, para kazanmak icin geldiler. ve bir sekilde burada kaldilar. cogunluk cahil oldugundan cocuklarini yetistirme konusunda burunlarinin dibindeki firsati degerlendirmediler. kusaktan kusaga süregeldi bu, entegrasyon da olmadi, asimilasyon da olmadi. ne oldu peki? kültürel kimliksizlik. hani su ne cennete ne de cehenneme gidemeyenlerin dolustugu bir cesit bekleme odasi var ya, araf midir nedir, öyle bir yerde gibiler. hatta karakan grubunun bir sarkisinda bundan su sekilde bahsedilir: almanya’da yabanci, türkiye’de almanci.türkcesi de almancasi da mükemmel olamamis iki arada bir derede kalmis insanlarla karsilasiyorum burda. 2. ve 3. kusaklarda tabi almancasi türkcesinden daha iyi olanlar cogunlukta. kendi kültürünü iyi bilenler var bu jenerasyonlar icinde ancak onlarin da ailelerinden kaynaklaniyor ve istisna bunlar.kültür sapmasi kendini dilde de gösteriyor ve ilk baslarda cok uyuz oldugum, sonra alistigim, hatta bazen benim bile yanlislikla agzimdan dökülebilen cok enteresan bir almanci-türkcesiyle karsilasiyor insan. bunun iki türü var. birincisi direkt almanca kelimeleri kullanarak türkce konusmak, hatta aralarda tamamen almanca cümlelerle sözlerin tamamlanisi. digeri alman mantigiyla düsünerek o sekilde türkce konusmak. ikisine de örnekler vereyim:1. tür: hey moruk, bugün stadtta (sehirde) dolasmaya gidiyom weisst du (biliyon mu), geliyon mu?2. tür: aa, sen keman mi oynuyooon? (keman mi caliyorsun anlaminda. spielen: (enstrüman) calmak ve oynamak anlamlarini tasiyor.türk-alman iliskileri de bozulmakta. türklerin en yogun yasadigi sehirlerden birindeyim, hatta yabancilarin en cok yasadigi bir sehir burasi, buna ragmen sehrin ortasinda neo-naziler yürüyüs yapabiliyor (polis korumasi altinda da olsa). pek cok alman vatandasligi hakkini elde etmis türk’ün de elinden bu haklar aliniyor. irkcilikla direkt olarak karsilasmasaniz da bir sekilde 2. sinif insan oldugunuz size hissettiriliyor.ben burada bunlari yasaya yasaya ve hissede hissede acaba almanci mi oluyorum ufaktan? almanci nedir ki? alman satmiyorum ki almanci olayim… almanci türkcemi gelistiriyorum ama, dehsetle farkettim ki…