Dün Taraf Gazetesi’nde yayınlanan ve gerçekten büyük tartışma yaratan bir haber var. Bu haberin özeti şöyle Ergenekon Operasyonu kapsamında emekli asker aynı zamanda avukat Serdar Öztürk’ün ofisinde bir arama yapıldı. Serdar Öztürk’ün ofisinde iddialara göre polisler bir belge buldular. Nisan 2009 tarihli ve Deniz Kurmay Albay Çiçek imzalı belgede Fethullah Gülen ve AKP’ye karşı yapılması planlanan bir dizi komplo sıralanıyordu.Şimdi önce bir dakika durup düşünmeyi öneriyorum. Doğru veya yanlış buluyor olabilirsiniz ama Türkiye tarihinde bugüne kadar görülmemiş şekilde hükümet ve cemaat ile sorunlu askerlerin, akademisyenlerin, siyasetçilerin seri halde tutuklandığı bir dönemden geçiyorsunuz. Ordunun üst kademelerinde bir albaysınız. Cemaat veya hükümete muhalifsiniz. Bir dizi komplo planlaması yaparak bunu artık orduda görev almayan bir dizi insana gönderir misiniz? Bu belgenin bir baskının sonucunda nasıl yorumlanacağını ve bunun bulunduğunuz şartlarda kuvvetle muhtemel bir sonuç olduğunu düşünmez misiniz?Nitekim içeriden gelen ilk sinyaller böyle. Evinde bu belgenin bulunduğu iddia edilen Serdar Öztürk de kesinlikle bu belgenin kendisine ait olmadığını ve bir komploya maruz bırakıldığını söylüyor. Serdar Öztürk’ün ofisi aranırken yapılan bir dizi hukuksuzluk avukatı Hasan Gürbüz tarafından dile getirilmişti.Peki bu belge nasıl ortaya çıktı? Haberi yapan Taraf muhabiri Mehmet Baransu bu haberi nasıl yaptı? Serdar Öztürk’te olsa dahi şu an savcılıkta olması gereken bu belge nasıl oldu da Taraf’a sızdı?Önce şuradan başlayalım?Kim bu Mehmet Baransu?Taraf’ın gündemi belirlediği haberlerinin altında hep onun adı var.Mehmet Baransu Taraf’ta şu önemli haberleri yaptı:-Karargah evleri soruşturmasını yürüten Hava Hakim Mehmet Çevik hakkında “dünyanın en zengin hakimi” haberi yaptı. (13.mart 2009) Hakimin aileden zengin olduğunu Yeni Şafak gazetesi bile yazmak zorunda kaldı. Baransu askeri mahkemede yargılanıyor.-“İşte medya patronu Ergenekon İşbirliği” (9 şubat 2009) Mehmet Emin Karamehmet’in dönemin Jandarma Genel komutanı Şener Eruygur’u ziyaretinin sohbet dökümünü ele geçirip yazdı.-2 Haziran 2008 tarihinde “Genelkurmay’ın Yeni Kontrgerilla Planı” başlıklı bir haber yaptı. Yine gizli bir genelkurmay belgesini yayınladı.-29 Haziran 2008’de Dağlıca Baskını ile ilgili yaptığı haberde baskının PKK ile TSK işbirliği sonucu gerçekleştiğini haber yaptı. Baransu’ya göre ordu yetkilileri adım adım önlemleri azaltarak PKK’nın saldırısına izin vermişti. Daha sonra Aktütün ile ilgili aynı iddiaları ortaya atmıştı.-2008 Temmuzunda bir yazı dizisinde Ergenekon’un Temel Belgesi’ni açıkladı. Bu belgeler, Baransu’nun haberine göre örgütün anayasası idi.-“Hocasından darbe dersleri” (13 nisan 2009) Bu sürmanşet haberden sonra Erol Manisalı tutuklandı.-24 Mayıs 2009 tarihinde Genelkurmayın yine gizli olduğu iddia edilen gizli bir belgesini haber yaptı. Bu belgeye göre Genelkurmay, askerlere Abdullah Gül ve Hayrunisa Gül desteği ile yürütülen “Türkiye Okuyor” kampanyasına katılmama çağrısı yaptı.Bu ve benzeri onlarca Ergenekon Davası’nı ilgilendiren onlarca gizli belgenin haber kaynağı Mehmet Baransu. Mehmet Baransu ne olduysa geçen ay önce Taraf’tan ayrıldı. Ardından tekrar geri döndü. Bundan sonra dün yayınlanan “AKP ve Gülen’i Bitirme Planı” haberiyle gazetesine muhteşem bir dönüş yaptı.Peki Mehmet Baransu hiç yargılandı mı?Elbette hakkında açılan onlarca dava devam ediyor. Ancak bunlardan biri var ki oldukça önem taşıyor.28 Mart 2008 tarihinde “Büyükanıt Hedefte” başlığı ile yaptığı haberde İşçi Partisi’nde çıkan belgeye göre Büyükanıt’a suikast yapılacaktı. Ancak haberin doğru olmadığı mahkemede ortaya çıktı. Baransu mahkemede verdiği ifadede haberi emniyetten aldığını itiraf etti. Kısacası Mehmet Baransu gibi genç bir gazeteciye sansasyonel haberleri polisin verdiğini Mehmet Baransu bizzat kendisi itiraf etmişti. Yine Serdar Öztürk’ün avukatı Hasan Gürbüz’ün şu sözleri de aynı iddiayı destekliyor: “Bu belgeler emniyetten çıkıyor. Savcıların sızdırdığına inanmıyorum. Bu haberin yapılmasının bir sebebi de önümüzdeki günlerde bazı muvazzaf subaylara hatta generallere yönelik gözaltı için altyapı oluşturmaktır.”Peki Baransu gibi genç bir gazeteciye polis içindeki haber kaynakları neden bu bilgileri veriyordu. Bunun yanıtı belki de Baransu’nun gazetecilik kariyerinde saklı. Baransu Taraf Gazetesi’nden önce Aksiyon Dergisi’nde çalışıyordu. Aksiyon Dergisi, cemaatin haftalık yayın organı olarak biliniyor. Kısacası Taraf’ın başarılı muhabirinin cemaat ile böyle bir geçmişi var. Bu haliyle düşününce “AKP ve Gülen’i Bitirme Planı” haberi anlam kazanıyor.Şimdi bu haberde ilginç gördüğümüz bazı noktalara değinelim:-Öncelikle şunu söyleyelim Taraf’ın haberinde belgenin altında şöyle bir imzadan söz ediliyor: “Deniz Kurmay Albay Çiçek”. Hiçbir askeri belgede böyle bir imza kullanılmaz. Yani yalnızca soyadı ile ile hiçbir belge imzalanmadığı gibi belgelerin altında imzalayan askerin unvanı ayrıntısı ile yazar.-Şimdi belgeden bir bölümü aktarıyorum: “Fethullah Gülen (FG)’ciler gemi azıya aldılar, doğrudan TSK’ya saldırıyorlar” teması işlenecek, bu kapsamda muhafazakâr vatandaşların bile “Pes doğrusu biz de Elhamdulillah Müslüman’ız, ama FG’ciler resmen TSK’ya saldırmak için provokasyon yapıyorlar” dedirtecek çalışmalar yapılacaktır.” Bugüne kadar pek çok askeri belge kamuoyunun gündemine geldi ancak böyle bir dilin bugüne kadar hiçbir askeri belgede örneği yok. Bu arada belgenin kamuoyunda “Fethullahçılar” olarak tabir edilen ifadeyi kullanmadığını Fethullah Gülen’ciler dediği dikkatlerden kaçmıyor.- Yine belgenin bir yerinde şöyle yazılıyor: “İzleyici veya dinleyici kitlesi fazla olan radyo, televizyon programlarına farklı bir kimlikle, canlı yayın esnasında, telefonla bağlanılarak; FG’ci maskesi altında konuşmalar yapılarak tahrik olmuş bir FG’ci gibi, “Evet kardeşim, bizimle uğraşan herkes Ergenekoncudur. Onlarla uğraşmak bizim boynumuzun borcudur. Bizimle uğraşmaya kimsenin gücü yetmez” şeklinde açıklamalar yapması sağlanacaktır.” Fethullah Gülen’e karşı olan rapor nedense cemaatçiymiş gibi yapan askerler hakkında “FG’ci maskesi altında” gibi küçültücü bir ifade kullanıyor.-Bu arada belgede cemaat karşıtı propaganda için “kara propaganda” ifadesini kullanması dikkat çekici. Belgede kendi faaliyetinin amacı için kullanılan “bilgi kirliliği yaratmak” ifadesi de bir diğer dikkat çekici ifade.Sonuç olarak ortaya gerçekten şüpheli bir durum çıkıyor. Bu belge gerçek mi?İster gerçek olsun ister olmasın bu belgeden sonra artık Türkiye’de hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.Belge gerçek ise cemaat ve AKP, ordunun üstüne gidecek. Cemaati birincil tehlike olarak gören Genelkurmay cemaat tarafından suçlanacak. Cemaate karşı eleştirel yayınlar yapan medya organları bu planın kaynağı ile ilişkili olmakla suçlanacak.Belge gerçek değilse bu durumda yine çok şey değişecek. Cemaatin orduya bu belgeler aracılığıyla komplo düzenlediği ortaya çıkacak. Bu durum benzer belgeler ile gözaltına alınan pek çok Ergenekon sanığını etkileyecek. Cemaatin yalnızca Ergenekon ile sorunlu olmadığı bütün orduyu hedeflediği ortaya çıkmış olacak.Kısacası belge artık Türkiye’de geri dönülemez bir süreci açıkça başlatacak. Bunun yönünü anlamak için ordunun soruşturmasının sonucunu beklemek gerekiyor.
ayucuk yine bıraktıgım gibisin, hic ilerleme yok,adamın kendi imzası var tutanaklarda, artı bir de arama sırasında adamın kendisi de refaket etmis polislere bunu videosu da var . su linkten ulasabilirsiniz
Öncelikle şunu söyleyelim Taraf’ın haberinde belgenin altında şöyle bir imzadan söz ediliyor: “Deniz Kurmay Albay Çiçek”. Hiçbir askeri belgede böyle bir imza kullanılmaz. Yani yalnızca soyadı ile ile hiçbir belge imzalanmadığı gibi belgelerin altında imzalayan askerin unvanı ayrıntısı ile yazar.
ben adamın avukatının imzasından bahsetmistim, arama avukat nezaketinde yapılmıs, bu belgenin adamın ofisinde ne isi var? belge avukatın imzasıyla polis tarafından alınmıs, yani uydurulma sansı sıfır.eger yalan oldugunu dusunse orduya toz konurmayan ozkok belgenin dogru oldugunu ima etmezdi.genelkurmay anında yalanlardı!
Genel Kurmay’ın henüz yalanlamaya çabalamadığı bu vatana ve millete ihanet provokasyon belgesini sen ve Oda’cı abilerin ne bok yemeğe anında yalanlama çabasına giriyorsunuz? 72 saat oldu, GK’dan hala açıklama yok. Savunacaksa onlar kendi muvazzaf subaylarını savunur. Odacılara ne bok oluyor, Ayıları ne rahatsız ediyor da zıplamaya başladınız.Yalnız bunların alanları daralıyor. Yıllardır ona buna “vatan haini”, “ülkeyi ele geçirmeye çalışıyor” mavalları ile sıkıştırmaya çalışan bu terör örgütlü hıyanet şebekesi şebekleri sıkıştıkça iyice saçma çabalara girişiyor. Eceli gelen it cami duvarına işer diye boşuna dememişler.
7-8 fettoşcu sürekli buralarda volta atar,internet dünyasinin en güçlü blog sitesi hafif i kendi saçma salak dokumanlari ile bir çöplüğe dönüştürür ve sadece kahvehanelerde olacak türden muhabbet ve geyikleri açarak salakça bir gündem sevdasina düşerler
Polisimiz uyanık davranıp belgelerin aranması sırasında arama görüntülerini kayıt etmiş. Ayrıca unutulmaması gerekiyor ki arama sırasında savcılarda olay yerinde bulunuyorlar..Şu da Bir gerçek ki ;”Herkes Görmek istediği gibi görür. Anlamak istediği gibi anlar.”
@Haritametoddefteri, buranın bekçisi misiniz, yoksa muhtarı mı? Burada kimin takılıp kimin takılmayacağına şahsınız mı karar veriyorsunuz, bilelim. Amiyane yaftalamalar dışında konuyla ilgili yorum yapabilecek 3-5 kelam etseydiniz fikrinizle ilgili de karşı yorum yapabilecektim ama malesef zatınızdan bunu beklemem güç sanırım. Hüküm cümleleleri ve yaftalar kullanmadan önce muhataplarınızın ne dediğini iki dakika da olsa okumanızı salık veririm. O zaman daha elle tutulur yorumlar yapabilirsiniz.
Sonuç olarak ortaya gerçekten şüpheli bir durum çıkıyor. Bu belge gerçek mi?İster gerçek olsun ister olmasın bu belgeden sonra artık Türkiye’de hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.Belge gerçek ise cemaat ve AKP, ordunun üstüne gidecek. Cemaati birincil tehlike olarak gören Genelkurmay cemaat tarafından suçlanacak. Cemaate karşı eleştirel yayınlar yapan medya organları bu planın kaynağı ile ilişkili olmakla suçlanacak.Belge gerçek değilse bu durumda yine çok şey değişecek. Cemaatin orduya bu belgeler aracılığıyla komplo düzenlediği ortaya çıkacak. Bu durum benzer belgeler ile gözaltına alınan pek çok Ergenekon sanığını etkileyecek. Cemaatin yalnızca Ergenekon ile sorunlu olmadığı bütün orduyu hedeflediği ortaya çıkmış olacak.Kısacası belge artık Türkiye’de geri dönülemez bir süreci açıkça başlatacak. Bunun yönünü anlamak için ordunun soruşturmasının sonucunu beklemek gerekiyor.
Belge de Ergenekon sanığı üstün hizmet ödülü sahibi emekli bir askerin avukatlık bürosunda bulunmuş. Ergenekon sanığı avukatın çalıştığı bu avukatlık bürosunda niçin tutuluyordu? Andıçlamayı akıl edenler, o belgeyi o avukatlık bürosunda tutarak; “Fethullah Gülen Hoca demokratlığına” soyunanlara karşı koz verebileceklerini hiç hesaplamadılar öyle mi?Sonra!İçindeki sese sor.Ses bana diyor ki:Dur ve düşün!Bir dava var, sürüyor.Adına Ergenekon diyorlar.İçlerinde ordunun üst kademesinde görev almışların da bulunduğu kişiler, “iktidarı devirmek için darbe ortamı yaratmak” suçlamasıyla yargılanıyorlar. Tam bu ortamda ordunun üst kademelerinde bir albaysınız, Fethullah Gülen cemaatine ve iktidar partisine çok kızmaktasınız, bir dizi komplo planlaması (andıç stratejisi) yapıyorsunuz ve bu belgeleri bir dizi ordudaki görevinden ayrılmış kişiye gönderiyorsunuz.***Hiç düşünmez misiniz?Bu belge yakalanırsa; hep aynı gazetenin (Taraf) aynı muhabirine mutlaka sızacaktır. Ülkemizin en seçkin yazarlarını düğmelerine basılmışçasına “Fethullah Gülen demokratlığı bayrağını” daha yükseklere taşımaya vesile olan bütün sızdırmalar bu genç muhabire yapılıyor. Bu muhabir daha önce Aksiyon Dergisi’nde çalışıyormuş. Aksiyon Dergisi Fethullah Gülen cemaatinin haftalık yayın organı olarak biliniyor.Sonra!
bu belge şaşırtmadı beni şaşırdığım konu ayrı. yıllardan beri zaten bu hareketi önlemenin çeşitli yollarına başvuruldu. cumhuriyet 90 lı yıllarda yazı dizileriyle takip etti işleri. 90 ın sonlarında 28 şubat tezgah süreci tamamiyle bu mihvalde gerçekleşti. ali kırca az bağırmadı düğmeye ben bastım diye. akabinde asansör bışluğuna düşüp düğmeye basmayın diye bağırması da manidardır.askeriyemizin bu oluşumla ilgili plan projelerinin olduğunu söylemek malumu ilamdan öte gidemez. yıllarca askeri liselerde hocanın ve bediüzzamanın resimleri eşliğinde en riskli oluşum adı altında yetiştirildi öğrenciler, yani şimdi o öğrenciler büyüdü bu raporu hazırladı çok mu?ilginç olan bence; genelkurmayın birçok mevzuda sükut edip bu mevzuda fevri davranması oldu. bu çok yere çekilebilecek bir mevzu. bence askeriye bu mevzuda da yine aynı suskunluğunu korusa mevzu bu kadar dallanıp budaklanmazdı.hafif’in elitist, jurnalci ayı ve tarafgirlerine gelince. onlar gözlerini kapatmış beyinlerini iptal etmiş. düşüncesine hizmet eden yanlışı bile doğru görebilecek zihniyete hakim. ayımız sevinmiş bu rapora bir yerde öyle diyor. seçilmiş bir partinin batırılması için askerin gayreti takdirini kazandı hafif bekçisinin. ne dileyim herkes hakedildiği gibi yönetilsin, bu laikistleri nereye göndermeli bilemedim ama demokrasiyle hava alamıyor garibanlar.
TC’nin SK’ne 3-5 tane Anadolu evladı girince çil yavrusu gibi dağıldı maşallah. Daha durun. Aksiyon yeni başlıyor. Allah vere de iç savaş olmadan, kan akmadan temizlense komplocu, iftiracı, acizler.Ancak insan üzülüyor. Asırlardır ordusunu aziz ve mübarek bilmiş bir milletin ordusu olduğunu iddia eden bu silahlı grup bu kadar kurmay zekasından yoksun olmamalıydı. Ceddimden, Fatihler’den, Yavuzlar’dan, Melikşahlar’dan, Halid bin Velid’lerden, Tarık bin Ziyad’lardan, Piri Reisler’den özür dilerim, af dilerim. Biz böyle olmamalıydık.Ancak gecenin en zifiri anı şafağa en yakın anıdır.
onlardan neden özür diliyon onlar baştaydı.yeniçerilere bakmak lazım. onlar değilmiydi kazan kaldırıp padişah asanlar. bu topraklar yüz yıllar boyu böyleydi, şaşırmıyorum.
kan kaybeden ak patırtıya yeni bir mağduriyet masalı… şimdi tsk ile alabildiğine zıtlaşılacak, yeni darbe senaryoları ortaya saçılacak!bu ak patırtı varlığını devam ettirmek için her karmaşıyı çıkartır toplum içinde her zıtlaşmayı besler her çirkefliği de reva görür.sonuçta genç civcivlere yem olsun… fettoş demokratları da ellerini avuştursun…
demişim biryerlerde.. ilkbaharla birlikte piyasaya çıkan tatlı su delikanlılarının; metin-ali-feyyaz’lardan ve oğuz-rıdvan-aykut’lardan da af dilemesini istiyorum!bu arada tarık bin ziyad ne lan, halid bin velid ne… denyo demeden de duramıyorum :)elalemin arabını bile işin içine katacak kadar sıyırmış bu genç civcivler… hadi hayırlısı!!!
bu arada tsk komutanları, genarelleri zengin çocukları değiller hepsinin anası babası anadolu insanı… -zengin ensesi kalın anadolu kaplanları bile değilller- hepimiz birşekilde anadolu insanıyız.. buna anlamamak için 7/24 kucak dansı yapıyor olmak lazımdır.dine yaptığınız gibi “anadolu insanı” olmayı bile kendi tekelinize alıyorsunuz.
sorunun başladığı yerde tam bu nokta ya .ve anadolu insanı sahneye çıkar. rollerini kaptıran ve gözden düşen önceki gözdeler, pabuçlarının dama atılmasından pek bir esef duyarlar. yapıştığı koltuktan kalkmak istemeyen bu gözde azınlık , kaptırdığı koltuğu nasıl alabileceğinin hesabı içine girer.uyku fakiri insanlara, kendilerini vatansever olarak gösterip vatanı sözde kurtarmak adına, her türlü yolun mübah olduğu kılıfı altında, aslında egosunu tatmin etme sevdasını sürdürür , şuncağız fakirler de buna gerçekten inanırlar.
Konu ile ilgili astsubaylar Ali Balta ve İsmail Dağ tutuklandı. Her iki subayda cemaatin isteği ile Ergenekon Operasyonu’nun yönlendirecek sahte belge hazırladıklarını sorgulamalarında itiraf ettiler. Ordu mensuplarının girip çıkmasına mahzur olan mekanların listesini, bu iki subay üzerinde oynayarak “fişleme listesi” haline getirmişti. Her iki subay bu suçu itiraf etti.Peki 11 Mart günü cemaatçi medya ve Taraf’ın Kayseri kampanyasını başlatan haber neydi? Bu subayların dışarı sızdırdığı hangi belge kampanyayı başlatmış ve bu olaylara neden olmuştu.Çok ilginçtir; bu kampanyayı 11 Mart 2009 günü Taraf gazetesi başlattı. Yani cemaatin yandaş medyaya sunduğu belgelerin ilkini yayınlayan gazete Taraf Gazetesi’ydiPeki hangi haber?O haber “Dünyanın En Zengin Askeri Savcısı” başlığını taşıyor. Haberde karargah evleri operasyonunu yürüten Hava Hâkim Yüzbaşı Mehmet Çelik aleyhinde bir yolsuzluk imasında bulunuluyor. Bu haberin içeriği daha sonra mahkeme kararı ile yalanlandıBu haberi Taraf’ta yapan muhabir kim?Mehmet Baransu.Yani “İrticayla Mücadele Eylem Planı” haberini Taraf’ta yapan muhabir.Yaptığı haberler yüzünden 22 kez hakkında dava açılan Baransu, mahkemede sıkıştığında “belgeleri-bilgileri polisten aldım” dedi.Son dönemde mahkemedeki ifadesini unutturmak için “belgeleri üst düzey komutanlardan aldım” demesi dikkat çekiyor.Sanki kaynak şaşırtması yapıyor gibi.Ordunun içinde bir cemaat hücresinden beslendiğine dair iddialar da var.Bu sürpriz de değil…Baransu cemaatin haftalık yayın organı Aksiyon’dan Taraf’a geçti. Kısacası cemaat ile açık bir ilişkisi var.Sonuçta ortaya hukuki zorluklar nedeniyle “iddia” olarak tanımlamak zorundaolduğumuz bir durum ortaya çıkıyor.
Şöyle ki…Genelkurmay uzun süredir faaliyetlerini izlediği ve cumhuriyet ve demokrasiye tehdit olarak gördüğü; bürokrasi, yargı, emniyet içinde örgütlü olduğu bilinen ve son örnekte görüldüğü gibi ordu içinde faaliyete geçen cemaate karşı harekete geçecekti.Bu hareket hukuk dışı bir hareket olmayacaktı. Yani “İrtica ile Mücadele Eylem Planı” isimli sahte olduğu tahmin edilen belgede söz edildiği gibi komplolar yaşanmayacaktı. Cemaatin bünyesi ve devletin içindeki faaliyetleri deşifre edilerek sonlandırılacaktı.İşte tam bu sırada cemaat tarafından “İrticayla Mücadele Eylem Planı” isimli sahte bir belge yaratıldı. Bu belge önce Ergenekon Operasyonu adına yapılan baskınında eski askerin evinde “bulundu”. Ardından da bu belge emniyet içinden basına servis edildi.Peki bu belge ne işe yaradı?Cemaat bu belge sayesinde kendisine yönelik hukuki bir hareketi engellemeyi amaçladı. Cemaat karşıtı atılacak soruşturmaların meşruiyetini ortadan kaldıran bir hukuksal ve kamusal yapı yarattı.Yani…Aslında Genelkurmay’ın her daim iç ve dış zararlı (örneğin 5. Kol) faaliyetlere yönelik araştırmalarını durdurmak için böyle bir senaryoyu hareket geçirdi.Mağdur rolünü oynamaya başladı.Bu servisi elbette medyada ilk yayınlayan daha önce Kayseri örneğinde olduğu gibi Taraf’ın “cemaat temsilcisi” Mehmet Baransu olacaktı.Tüm gelişmeler ışığında daha önce “Taraf’ın yayınladığı belgenin kaynağınıaçıklıyoruz” başlıklı yazımızda yaptığı haberlerin kısa bir özetini sunduğumuz Mehmet Baransu’nun emniyetten sızan sansasyonel belgelerin Taraf’takikapısı olduğunu söyleyebiliyoruz.Belgenin yaratılış hikayesi ve ortaya çıkışı böyle…
Konu ile ilgili astsubaylar Ali Balta ve İsmail Dağ tutuklandı. Her iki subayda cemaatin isteği ile Ergenekon Operasyonu’nun yönlendirecek sahte belge hazırladıklarını sorgulamalarında itiraf ettiler
daha sonra bu ifadelerini işkence ve hipnoz ile verdiklerini söylediler. son çıkan cemaat üzerine komplo projelerinden de anlıyoruz ki bu haber tam buna hizmet eder nitelikte. bu oda polis şehit eden çakma devrimciyi överken aklı neredeydi bilmem ama şimdi erke-nekon hesabına sineğin yağı misali %1 lik çıkarımlara sarılmakta. hadi bunlar kan emici menfaatçiler yani salak olmadıklarını düşünürsek, ya bunlara inanan fikri acizlere ne demeli. ne desek boş sanırım.
…Belge kamuoyunda büyük yankı buldu.Bundan sonra ordunun da konuya el koyması ile beraber liberal yazarlarda bir dönüş başladı. Bugün Taraf’ta Yasemin Çongar belgenin sahte olabileceğini yazdı.Yasemin Çongar belgeye ilişkin 4 ayrı senaryodan söz etti. Bu senaryolardan üçü belgenin gerçek olabileceğine ilişkin iken sonuncusu şöyleydi:“Dördüncü senaryo, söz konusu belgenin sahte, planın da tamamen düzmece bir plan olması ve altındaki imzanın düşündürdüğü gibi Türk Silahlı Kuvvetleri ya da bulunduğu yerin düşündürdüğü gibi Ergenekon çetesi tarafından değil, bir başka çevre ya da kurum tarafından hazırlanmış olmasıdır.Yazının sonunu beklemeden söyleyeyim; bu senaryonun doğru olması Ergenekon Davası’nı çökertir ve Türkiye’de devletin içine sızdığını, başka birçok olaydan ve belgeden bildiğimiz o kirli, karanlık yapının deşifre ve tasfiye edilmesini zorlaştırır.Çünkü bu senaryonun doğru olması, o sahte belgenin polis teşkilatı içinde Ergenekon soruşturmasında sorumluluk üstlenmiş birileri tarafından hazırlandığını ve aynı kişiler tarafından Ergenekon zanlısı Öztürk’ün eşyaları arasına konduğunu düşünmemizi gerektirir.Bu da, Emniyet teşkilatının hastalandığı, kirlendiği; polisin içinde bir suç odağı olduğu ve bu odağın Türk Silahlı Kuvvetleri’ne karşı komplo düzenlediği anlamına gelir.Ve bu durum, Gülen cemaati başta olmak üzere, toplumun dindar kesimlerini de bir bütün olarak çok ağır ve haksız bir töhmet altında bırakır.” Çongar ilk defa belgenin sahte olabileceği üzerinde durdu.Referans’tan Cengiz Çandar’da belgenin sahte olma ihtimalinden söz etti. Çandar’a göre belge sahte de olsa genelkurmay tarafından hazırlanmıştı: “Peki ya ‘Belge’ sahteyse? O daha da kötü. Zira ‘belge’nin Genelkurmay bünyesinde ‘emir-kumanda zinciri’ içinde hazırlanması söz konusu değilse de, çıktığı yer belli. Genelkurmay’daki bilgisayarlar. Genelkurmay bünyesinin ‘sahte belge’ üretimine uygun olması daha da vahim değil mi?”.Peki Taraf Gazetesi belgeyi haberleştirdiği ilk gün haberi şöyle vermemiş miydi?“Genelkurmay Başkanlığı’nın, “irtica ile mücadele” adı altında yeni bir eylem planı hazırladığı ortaya çıktı. Nisan 2009’da Deniz Piyade Kurmay Kıdemli Albay Dursun Çiçek tarafından hazırlanan planda, Ergenekon soruşturmasından duyulan rahatsızlık açık bir şekilde dile getiriliyor.”Yani Taraf ilk gün emin olduğu belgeden geri dönüş sinyalleri vermeye başladı. Belgenin sahte de olabileceğini kabul etti.
Bu belgenin ortaya çıkış zamanlaması neden dikkat çekiyor? Önce şu saptamaları yapalım:1. Ergenekon soruşturması kapsamında Em. Yüzbaşı Muzaffer Tekin tutuklandığında, avukatı Kemal Kerinçsiz’di. Daha sonra Kerinçsiz de aynı soruşturma kapsamında tutuklandı. İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek tutuklandığında avukatı Nusret Senem’di. Sonra Senem de tutuklandı. Örnekler çoğaltılabilir. Son örnek Serdar Öztürk’tür. Öztürk de tutuklanmadan önce, tutuklu sanıklardan Albay Levent Göktaş’ın avukatıydı. Hal böyle iken siz Serdar Öztürk olsanız, böyle bir belge de var ise, bu belgeyi büronuzda, çekmecenizde, bilgisayarınızda bulundurur musunuz?2. Serdar Öztürk’ün bürosu, Öztürk 4 günlüğüne Antalya’ya gittiğinde aranıyor. Öztürk’ün hangi tarihte Antalya’ya gideceği, telefonları dinlendiğinden zaten biliniyor. Ve çekmeceden fırtına koparacak bir belge bulunuyor! Normal mi?3. Soruşturma nedeniyle gizli kalması gereken belge, yine Taraf gazetesinden çıkıyor! (Taraf Gazetesi, İşçi Partisi Genel Merkezi’nde Yargıtay Krokisi bulunduğunu iddia etmişti. Aylar sonra, krokinin düzmece olduğu hukuken de saptandı ve Taraf Gazetesi İşçi Partisi’ne tazminata mahkum oldu!)4. Askeri savcılık, İstanbul Cumhuriyet Savcılığı’ndan belgeyi istiyor. Savcılık, fırtına koparan belgenin orijinalinin elinde olmadığını açıklıyor!5. Belgenin Genelkurmay’a ait olduğu iddia ediliyor. Siz Genelkurmay Başkanı ya da İkinci Başkanı olsanız, bir personelinize ya da bir biriminize AKP’yi ismiyle hedef alan bir belge hazırlatır mısınız? Genelkurmay’ın dinlendiği, belgelerin havada uçuştuğu bir dönemde böyle bir şeyi yaptırmak mantıklı mı?6. Bir iddia da, Genelkurmay Başkanı ya da İkinci Başkanı’ndan habersiz olarak, birimin başı Albay Dursun Çiçek’in bu belgeyi hazırladığı şeklinde… Siz Albay Çiçek olsanız, böyle bir belgeyi hazırlar mısınız? Diyelim hazırladınız, Ergenekon sanıklarından birinin avukatına ulaştırır mısınız? Ya da belgenin, Ergenekon sanıklarından birinin avukatına ulaşacak bir yol bulmasına olanak verir misiniz?Taraf gazetesi, “İrticayla mücadele planı” başlıklı belgeyi “AKP ve Gülen’i bitirme planı” başlığıyla haberleştirdi. Ve kıyamet koptu.Ancak, yukarıdaki saptamalar da gösteriyor ki, işin aslı iddia edildiği gibi çıkmayacak. Belgenin Haziran ayında ortaya çıkması bile yeterince anlamlı. Haziran, Türkiye’de 30 Ağustos’a giden süreçtir; YAŞ’tır… Haziran devlet mekanizması açısından da kritiktir. Valiler Kararnamesi, Emniyet Müdürleri Kararnamesi Haziran ayında açıklanır.
“SAĞ ERGENEKON MASASI”NDA MI? Milliyet ve Vatan gazetelerinde yer alan haberlere göre; Belgenin bürosunda bulunduğu iddia edilen Serdar Öztürk’ün avukatları Fatih Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurarak, soruşturma gizliliğinin ihlal edildiğini belirterek suç duyurusunda bulundular. Suç duyurusunda çok tartışılacak bir iddia ortaya atıldı. İddiaya göre İstanbul Terörle Mücadele Şubesinde “Sağ Ergenekon Masası” olarak adlandırılan bir birim vardı. Avukatlar gizlilik kararı nedeniyle kendilerine bile evrak verilmediğini, sorgu ve evrak hakkındaki bilginin ise sadece “Sağ Ergenekon Masası” olarak adlandırılan birimde görevli amir konumundaki polislerde olduğunu belirterek, belgenin Taraf’a bu birim tarafından sızdırıldığını öne sürdüler. Avukatlar büronun aranması sırasında hukuk dışı uygulamalar yapıldığını belirttiler ve belge üzerinde parmak izi incelemesi yapılmasını da istediler.YOKSA STAR GAZETESİNDE Mİ?Dezenformasyon nedir, kuyruklu bir yalan nasıl manşet yapılır, öğrenmek istiyorsanız bugünkü Star gazetesinin manşetine bakın: “Plandaki Albay imzaya gelmedi” Manşetin altındaki spotta ise şu “bilgi” veriliyor: “AK Partiye yönelik planın altında ‘ıslak imzası” bulunan Albay Çiçek iki kez çağrıldığı ve ‘gelecek’ dendiği halde Ergenekon savcılarının önünde imza atmaktan kaçındı” Bakın bir cümlede kaç yalan ve saptırma var: 1- Başsavcı elimizde sadece fotokopi var diyor ama Star “Plandaki” imzanın altında albayın ıslak imzası var diyor. Savcıda bile olmayan orijinal belge Star gazetesinin elinde mi? 2- Söz konusu planın “Fetullah Gülen cemaati ve AKP’ye” karşı olduğu iddia edildiği halde Star Gülen cemaati kısmını makaslıyor! 3- Başsavcı Albay Çiçek’in ifadesinin kriminal incelemeden sonraya ertelendiğini söylediği halde Star Albayın imzadan kaçtığını yazıyor! Ayrıca Taraf gazetesi de Star’ın uzattığı bu cankurtaran simidine tutunuyor ve sürmanşetinde Albay Çiçek’in “sivil yargıdan kaçırıldığını” yazıyor. Kamuoyu belgenin gerçek mi sahte mi olduğuna kilitlenmişken yandaş gazetelerin hep birlikte askeri yargıya yüklenerek hedef saptırmaya çalışmaları ise ilgi çekiciydi.
kişisel yorumlarım:öyle veya böyle (sahte yahut gerçek) bu belgenin tespiti Emniyet güçleri tarafından gerçekleştirilmemiş midir? “Gülen cemaatine yakın medya kuruluşları” diye tanımlanan tarafların söz konusu belgenin bulunmasında ne gibi bir rolleri olabilir?söz konusu gazete yazarlarının Deniz Feneri yolsuzluğunda Zahid Akman gibi bir kişi (ve olayda adı geçen diğer kişiler) için “suçları belgelerin gerçeklikleri ile kanıtlanana kadar herkesin yasa önünde masumiyetleri bakidir” gibi perendeli satırarası sözlerinin yanısıra yine aynı gazete yazarlarının hemen askeri yargının devreden çıkarılması gibi iddialarda bulunması, fütursuzca bu ülkenin ordusuna açıkça güvenmediğini ifade etmesi, Genelkurmay Başkanı ve diğer kurmaylara “altlarına hakim olamadıkları” iddiaları ile ordu yönetimini töhmet altında bırakmaları yanısıra olayları farklı yönlerden ele alış biçimleri birbiri içinde gayet çelişkilidir.silkelenip kendilerine gelmeleri tavsiye olunur.
belgenin sahte olmasına karşı ölesiye bir tutunma hissi çok çocukça. bu belge sahte olsa bile bu belgenin yazılı olmasa da fikri bir nüshası her daim askerimizin zihni alt yapısında hali hazırda bulunmuştur.bu refleks bizde kanıksanmış bir durum, askerin refleksinden bahsediyorum. sanki 28 şubat neyden ibaretti, gece yarısı bildirgesi neydi. hocanın bu belgeye hiç şaşırmadığı aşikar, tayybin ağzı daha bi açık kaldı sanki el pençe divan durdukları kendilerinden rütbesizlerin onu pohpohlıcanı mı sanmıştı. gariban işte.bu belgenin tarihi 31 martı da geçer daha eskilere dayanır. askerin yönetim üzerindeki tahakküm hevesatı atam zamanından kalmadır, bu yollu zaten askerin siyaset ilişkilerinde bir ayar çekmemiş midir. tarihçiler daha eyi bilir.asker içindeki çürük yumurtaları ayaklamalı diyor bazıları, bu mümkün mü? askeriye zaten her şurasında içindeki çürük yumurtaları ayıklama adına darbelerle işi olmayanları ayıklayıp durmadı mı? bir temizlenme olacaksa bu belgeyi sızdıran veya tedbirsiz davrananlarla ilgili olur. askeri savcı sahte dese şimdi malum medya, onların internet izdüşümleri kına yakacak yer arıcaklar kesin. fakat en büyük adam çıktı bu borular bizim değil dedi ama o da onlara ait çıktı. askeriyede ne oluyor galiba bu konuda en bilgisiz g.kurmayımız, baksana her çıkan haberde nasıl şaşırıyor. tebrik.deniz feneri olayı da bu mihvalde bence çok daha önemli. milletin yardımsever yönü sömürülüp bu meblağlar haksız yere kullanıldıysa ki böyle birşey gerçek galiba almanyada bu kadar üzerinde durulduğuna göre bu durum karşısında ibreti alem bir ceza olmalı.bir diğer merakım gerçek manada şuan da gülen hocanın ne düşündüğü ve cemaatine ne telkinde bulunduğu, gazetey itakip ediyorum, ekrem dumanlı direk hocayla bağlantılı ve genelde yazıları mutlaka gülenin haberdarlığındadır ama somut birşey göremiyorum. sukuneti mi tercih ediyorlar ne.neyse 7. türkiye olimpiyatları da bitti, şu uzun uzadıya organizasyonlar oldum olası sıkıyor. facebook da olmasa bu duygu selinden bihaber olacaktım.hafif.org da bir ahkam kültürü var. genelleme yapmayalım belli kişilerde. mutlaka bir yorumda birilerine atıflarda bulunuluyor. bende kime ne desem acaba.haritametot, salyalarımı akıttım yine, salamak istersen ayaklarımda bir miktar bulaşmış var.
Hafif her geçen gün daha sıkıcı, daha siyasi, daha ruhsuz, daha alakasız, daha gereksiz oluyor. Neymiş, meraklı ol. Peeh, yemişim merakınızı.Sanırım yannış yerdeyim ben…
Web sitemizde size en iyi deneyimi sunabilmemiz için çerezleri kullanıyoruz. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, bunu kabul ettiğinizi varsayarız.Tamam
yorumlar
ayucuk yine bıraktıgım gibisin, hic ilerleme yok,adamın kendi imzası var tutanaklarda, artı bir de arama sırasında adamın kendisi de refaket etmis polislere bunu videosu da var . su linkten ulasabilirsiniz
ben adamın avukatının imzasından bahsetmistim, arama avukat nezaketinde yapılmıs, bu belgenin adamın ofisinde ne isi var? belge avukatın imzasıyla polis tarafından alınmıs, yani uydurulma sansı sıfır.eger yalan oldugunu dusunse orduya toz konurmayan ozkok belgenin dogru oldugunu ima etmezdi.genelkurmay anında yalanlardı!
Genel Kurmay’ın henüz yalanlamaya çabalamadığı bu vatana ve millete ihanet provokasyon belgesini sen ve Oda’cı abilerin ne bok yemeğe anında yalanlama çabasına giriyorsunuz? 72 saat oldu, GK’dan hala açıklama yok. Savunacaksa onlar kendi muvazzaf subaylarını savunur. Odacılara ne bok oluyor, Ayıları ne rahatsız ediyor da zıplamaya başladınız.Yalnız bunların alanları daralıyor. Yıllardır ona buna “vatan haini”, “ülkeyi ele geçirmeye çalışıyor” mavalları ile sıkıştırmaya çalışan bu terör örgütlü hıyanet şebekesi şebekleri sıkıştıkça iyice saçma çabalara girişiyor. Eceli gelen it cami duvarına işer diye boşuna dememişler.
gerçekler ortada
Konu Dışı gereksiz bir yorum olmuş….
Polisimiz uyanık davranıp belgelerin aranması sırasında arama görüntülerini kayıt etmiş. Ayrıca unutulmaması gerekiyor ki arama sırasında savcılarda olay yerinde bulunuyorlar..Şu da Bir gerçek ki ;”Herkes Görmek istediği gibi görür. Anlamak istediği gibi anlar.”
@Haritametoddefteri, buranın bekçisi misiniz, yoksa muhtarı mı? Burada kimin takılıp kimin takılmayacağına şahsınız mı karar veriyorsunuz, bilelim. Amiyane yaftalamalar dışında konuyla ilgili yorum yapabilecek 3-5 kelam etseydiniz fikrinizle ilgili de karşı yorum yapabilecektim ama malesef zatınızdan bunu beklemem güç sanırım. Hüküm cümleleleri ve yaftalar kullanmadan önce muhataplarınızın ne dediğini iki dakika da olsa okumanızı salık veririm. O zaman daha elle tutulur yorumlar yapabilirsiniz.
bu belge şaşırtmadı beni şaşırdığım konu ayrı. yıllardan beri zaten bu hareketi önlemenin çeşitli yollarına başvuruldu. cumhuriyet 90 lı yıllarda yazı dizileriyle takip etti işleri. 90 ın sonlarında 28 şubat tezgah süreci tamamiyle bu mihvalde gerçekleşti. ali kırca az bağırmadı düğmeye ben bastım diye. akabinde asansör bışluğuna düşüp düğmeye basmayın diye bağırması da manidardır.askeriyemizin bu oluşumla ilgili plan projelerinin olduğunu söylemek malumu ilamdan öte gidemez. yıllarca askeri liselerde hocanın ve bediüzzamanın resimleri eşliğinde en riskli oluşum adı altında yetiştirildi öğrenciler, yani şimdi o öğrenciler büyüdü bu raporu hazırladı çok mu?ilginç olan bence; genelkurmayın birçok mevzuda sükut edip bu mevzuda fevri davranması oldu. bu çok yere çekilebilecek bir mevzu. bence askeriye bu mevzuda da yine aynı suskunluğunu korusa mevzu bu kadar dallanıp budaklanmazdı.hafif’in elitist, jurnalci ayı ve tarafgirlerine gelince. onlar gözlerini kapatmış beyinlerini iptal etmiş. düşüncesine hizmet eden yanlışı bile doğru görebilecek zihniyete hakim. ayımız sevinmiş bu rapora bir yerde öyle diyor. seçilmiş bir partinin batırılması için askerin gayreti takdirini kazandı hafif bekçisinin. ne dileyim herkes hakedildiği gibi yönetilsin, bu laikistleri nereye göndermeli bilemedim ama demokrasiyle hava alamıyor garibanlar.
TC’nin SK’ne 3-5 tane Anadolu evladı girince çil yavrusu gibi dağıldı maşallah. Daha durun. Aksiyon yeni başlıyor. Allah vere de iç savaş olmadan, kan akmadan temizlense komplocu, iftiracı, acizler.Ancak insan üzülüyor. Asırlardır ordusunu aziz ve mübarek bilmiş bir milletin ordusu olduğunu iddia eden bu silahlı grup bu kadar kurmay zekasından yoksun olmamalıydı. Ceddimden, Fatihler’den, Yavuzlar’dan, Melikşahlar’dan, Halid bin Velid’lerden, Tarık bin Ziyad’lardan, Piri Reisler’den özür dilerim, af dilerim. Biz böyle olmamalıydık.Ancak gecenin en zifiri anı şafağa en yakın anıdır.
onlardan neden özür diliyon onlar baştaydı.yeniçerilere bakmak lazım. onlar değilmiydi kazan kaldırıp padişah asanlar. bu topraklar yüz yıllar boyu böyleydi, şaşırmıyorum.
demişim biryerlerde.. ilkbaharla birlikte piyasaya çıkan tatlı su delikanlılarının; metin-ali-feyyaz’lardan ve oğuz-rıdvan-aykut’lardan da af dilemesini istiyorum!bu arada tarık bin ziyad ne lan, halid bin velid ne… denyo demeden de duramıyorum :)elalemin arabını bile işin içine katacak kadar sıyırmış bu genç civcivler… hadi hayırlısı!!!
bunu soyliyenler peygambere de boyle hitap ederler.sonra da neden bu ulkede bir turlu iktidar olamıyoruz diyorlar.
bu arada tsk komutanları, genarelleri zengin çocukları değiller hepsinin anası babası anadolu insanı… -zengin ensesi kalın anadolu kaplanları bile değilller- hepimiz birşekilde anadolu insanıyız.. buna anlamamak için 7/24 kucak dansı yapıyor olmak lazımdır.dine yaptığınız gibi “anadolu insanı” olmayı bile kendi tekelinize alıyorsunuz.
sorunun başladığı yerde tam bu nokta ya .ve anadolu insanı sahneye çıkar. rollerini kaptıran ve gözden düşen önceki gözdeler, pabuçlarının dama atılmasından pek bir esef duyarlar. yapıştığı koltuktan kalkmak istemeyen bu gözde azınlık , kaptırdığı koltuğu nasıl alabileceğinin hesabı içine girer.uyku fakiri insanlara, kendilerini vatansever olarak gösterip vatanı sözde kurtarmak adına, her türlü yolun mübah olduğu kılıfı altında, aslında egosunu tatmin etme sevdasını sürdürür , şuncağız fakirler de buna gerçekten inanırlar.
daha sonra bu ifadelerini işkence ve hipnoz ile verdiklerini söylediler. son çıkan cemaat üzerine komplo projelerinden de anlıyoruz ki bu haber tam buna hizmet eder nitelikte. bu oda polis şehit eden çakma devrimciyi överken aklı neredeydi bilmem ama şimdi erke-nekon hesabına sineğin yağı misali %1 lik çıkarımlara sarılmakta. hadi bunlar kan emici menfaatçiler yani salak olmadıklarını düşünürsek, ya bunlara inanan fikri acizlere ne demeli. ne desek boş sanırım.
alıntı: Vakit yazarı’nın Gülen sitesinde yayımlanan bir yazısından;Özellikle Gülen Cemaati’ne yakın medya guruplarının işi yakın takipleri, darbeci zihniyetin maskesini düşürmede gördüğünüz gibi çok etkin rol oynuyor.
alıntı 2: Zaman yazarı’nın Gülen sitesinde yayımlanan bir yazısından;Askerî yargı devreden çıkmalı ve tamamen adlî yargı hükmünü icra etmeli. Kanun bunu emrettiği gibi sosyal psikoloji de bu yolu gösteriyor. Soruşturmanın karargâh sınırları içinde sürdürülmesinin iki riski var. Birincisi, konu Genelkurmay Başkanı’na rağmen cunta marifetiyle örtbas edilebilir. Org. Başbuğ da altına hâkim olamayan bir komutan durumuna düşmektense ‘çözüme’ direnmeyebilir.
kişisel yorumlarım:öyle veya böyle (sahte yahut gerçek) bu belgenin tespiti Emniyet güçleri tarafından gerçekleştirilmemiş midir? “Gülen cemaatine yakın medya kuruluşları” diye tanımlanan tarafların söz konusu belgenin bulunmasında ne gibi bir rolleri olabilir?söz konusu gazete yazarlarının Deniz Feneri yolsuzluğunda Zahid Akman gibi bir kişi (ve olayda adı geçen diğer kişiler) için “suçları belgelerin gerçeklikleri ile kanıtlanana kadar herkesin yasa önünde masumiyetleri bakidir” gibi perendeli satırarası sözlerinin yanısıra yine aynı gazete yazarlarının hemen askeri yargının devreden çıkarılması gibi iddialarda bulunması, fütursuzca bu ülkenin ordusuna açıkça güvenmediğini ifade etmesi, Genelkurmay Başkanı ve diğer kurmaylara “altlarına hakim olamadıkları” iddiaları ile ordu yönetimini töhmet altında bırakmaları yanısıra olayları farklı yönlerden ele alış biçimleri birbiri içinde gayet çelişkilidir.silkelenip kendilerine gelmeleri tavsiye olunur.
belgenin sahte olmasına karşı ölesiye bir tutunma hissi çok çocukça. bu belge sahte olsa bile bu belgenin yazılı olmasa da fikri bir nüshası her daim askerimizin zihni alt yapısında hali hazırda bulunmuştur.bu refleks bizde kanıksanmış bir durum, askerin refleksinden bahsediyorum. sanki 28 şubat neyden ibaretti, gece yarısı bildirgesi neydi. hocanın bu belgeye hiç şaşırmadığı aşikar, tayybin ağzı daha bi açık kaldı sanki el pençe divan durdukları kendilerinden rütbesizlerin onu pohpohlıcanı mı sanmıştı. gariban işte.bu belgenin tarihi 31 martı da geçer daha eskilere dayanır. askerin yönetim üzerindeki tahakküm hevesatı atam zamanından kalmadır, bu yollu zaten askerin siyaset ilişkilerinde bir ayar çekmemiş midir. tarihçiler daha eyi bilir.asker içindeki çürük yumurtaları ayaklamalı diyor bazıları, bu mümkün mü? askeriye zaten her şurasında içindeki çürük yumurtaları ayıklama adına darbelerle işi olmayanları ayıklayıp durmadı mı? bir temizlenme olacaksa bu belgeyi sızdıran veya tedbirsiz davrananlarla ilgili olur. askeri savcı sahte dese şimdi malum medya, onların internet izdüşümleri kına yakacak yer arıcaklar kesin. fakat en büyük adam çıktı bu borular bizim değil dedi ama o da onlara ait çıktı. askeriyede ne oluyor galiba bu konuda en bilgisiz g.kurmayımız, baksana her çıkan haberde nasıl şaşırıyor. tebrik.deniz feneri olayı da bu mihvalde bence çok daha önemli. milletin yardımsever yönü sömürülüp bu meblağlar haksız yere kullanıldıysa ki böyle birşey gerçek galiba almanyada bu kadar üzerinde durulduğuna göre bu durum karşısında ibreti alem bir ceza olmalı.bir diğer merakım gerçek manada şuan da gülen hocanın ne düşündüğü ve cemaatine ne telkinde bulunduğu, gazetey itakip ediyorum, ekrem dumanlı direk hocayla bağlantılı ve genelde yazıları mutlaka gülenin haberdarlığındadır ama somut birşey göremiyorum. sukuneti mi tercih ediyorlar ne.neyse 7. türkiye olimpiyatları da bitti, şu uzun uzadıya organizasyonlar oldum olası sıkıyor. facebook da olmasa bu duygu selinden bihaber olacaktım.hafif.org da bir ahkam kültürü var. genelleme yapmayalım belli kişilerde. mutlaka bir yorumda birilerine atıflarda bulunuluyor. bende kime ne desem acaba.haritametot, salyalarımı akıttım yine, salamak istersen ayaklarımda bir miktar bulaşmış var.
harita hikaye güzeldi.
Hafif her geçen gün daha sıkıcı, daha siyasi, daha ruhsuz, daha alakasız, daha gereksiz oluyor. Neymiş, meraklı ol. Peeh, yemişim merakınızı.Sanırım yannış yerdeyim ben…