Ters yola giren laz veya isot departmanından
Geriye baktığımızda acı görüyorsak, tam olarak bilemediğimiz şeyler etimizi ve düşüncemizi rahatsız ediyorsa, gelecek günler de böyle olacak demektir. Doğru ve isabetli kelimelerin bizden uzaklaştığını hissediyorsak, evet, bizden uzaklaşıyorlar demektir. Öteden gelen ve beriye uzanan bir yol yoksa, şimdiki zamanın trafiğinde sıkışmışız demektir.Scola’nın Concorrenza Sleale (Unfair competition) filmini seyrettim geçen akşam. Ambülans gibi geçip gitti emniyet şeridinden. Herhalde yahudi/soykırım ekseninde yapılmış iyi bir kaç filmden biri. 30’lu yıllarda, İtalya’da, bir sokaktaki günlük hayatın nasıl değiştiği anlatılıyor.Filmin son cümlesini, uzaklaşan arabada, ailesiyle birlikte toplama kampına giden yahudi çocuğa bakarak söylüyor diğer italyan çocuk: ‘Birlikte balıkyağı içirilmiş çocuklar, hayat boyu dost kalırlar’. Gözümüzden su çıktı, bayağı birikmiş.Bir yüzleşme, hesaplaşma filmi. Hani bizde hiç yapılamayan, yapılmaya çalışıldığında ucuz duyarlılıklara, stilizasyonlara ve ideolojik tutum alışlara kurban giden türden. Özür dilemeyi bile ‘özür diledik ya lan, ne hala konuşuyosun’ haline getirmeyi başarmış bir millet olarak, tabii ki sanat-edebiyat alanında da yüksek bir ürün yaratma imkanımız yoktur. Bırakın geriye, geçmişe bakmayı, dikiz aynası kullananlar bile giderek azalıyor.Bütün bunların nedeni diyemeyeceğim ama, bütün bunlara baktığımda en azından ortak bir sosyo-psikolojik vaziyet dikkatimi çekiyor. Yani hiçbir kesim, sınıf, siyasi görüş, duruş farkı tanımayan bu ertelemelere, yüzeyselliklere, iğretiliklere, kofluklara, geçiştirmeciliklere bakınca; bütün bu şişik egolu, ifade özürlü, türkçesiz ve şahsiyetsiz gençleri/yaşlıları görünce; yarım yamalak nostaljilerden, rezolüsyonu düşük görüntülerden, kopilenmiş bilgilerden, üstünkörü ilgilerden, saman alevi heyecanlardan mürekkep insanlık hallerine şahit olunca, aklıma şöyle bir izah geliyor: Bilinçli veya bilinçsiz, Türkiye’deki ezici bir çoğunluk, gerek sosyal gerek özel hayatında, büyük bir acı çekme korkusuyla davranmaktadır.Suratlardaki sosyal mimikler, konuşma ve yazılardaki eskivler, geçmişe çekilen süngerler, total amnezi, hatta toplumsal alzheimer, sadece spekülatif olanın değer yaratması ve değerli sayılması, sadece spot ilişkiler piyasasının canlı olması, büyük puntolu genel lafların metinsel karşılığı bulunmaması, idare-i maslahat ve maslahat-güzar vatandaşların bolluğu, sahte hüzünler, öforik sevinçler hep bundan.Endazesini kaybetmiş, bonus ve amortiyle keyiflenen, etrafındakileri kazıklayarak sebeplenen ve yere tükürerek özgüven tazeleyen insanlar, acıya mukavemet edemeyeceklerini bildikleri için böyledir. Korkmaktadırlar. Suçluluk duygusu diye bir şeyin varolmadığını, ancak g.. korkusu diye bir şeyin varolduğunu sezmektedirler.Normal ve kendi halinde olma durumunu kaybetmiş, histerik duygu ve davranış kodları tarafından domine edilen, aşırı ataklık, kabalık, pısırıklık ve eziklik arasında gelgitlenen bu arıza insan tipi, maalesef hakiki bir acı duymasına yol açacak kanallarını, yani tek çıkış olan bu emniyet şeridini de tıkamıştır.Peki bir gün yol açılsa ne olur? Basar gideriz. Tamamı kedi ve köpek ve karşıdan karşıya geçen insan derisi kaplı yollarımızda, güle oynaya.